Marquez bir gün ölecek ama veda mektubu yazmadı

Gabriel Garcia Marquez'in bir buçuk yıl önce internette dolaşıma çıkan ve ‘‘ölüyorum’’ ilanıyla son bulan veda mektubu bugünlerde yine o adres senin bu adres benim gezip duruyor.

Mexico City'de yaşayan bir vantrilok tarafından yazıldığı çoktan anlaşıldığı halde, Türk gazete ve internet siteleri de dahil, dünyanın çeşitli yayın organlarında tekrar tekrar yer bulan sahte veda mektubu e-mail olarak tekrar karşıma çıktı.

2000 yılının mayıs ayıydı ve Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez bir süredir ortalarda görünmüyordu. Büyükannesi zamanından kalma hikayeleri anlatmaktaki ustalığı kadar, Castro ve Clinton'la olan dostluğuyla da bilinen ve bu dostluklarıyla anılmaktan, popüler olmaktan zevk alan yazar ansızın toplum hayatından çekilmişti.

Marquez kahramanlarının hep tuhaf hikayeleri vardır ya, işte o da, meydana boş bıraktığı o günlerde tuhaf bir hikayenin kahramanı oluverdi. Lenf bezi kanseri teşhisi konulan yazarın, edebiyat dünyasından dostlarına yazdığı lirik veda mektubu ortaya çıktı. Tabii internette. İspanyolca yazılıp, Rafael Jesus Gonzalez adlı kişi tarafından derhal İngilizce'ye çevrilmişti. Son derece acıklı ve dokunaklı bir dille, ölüm döşeğinde kaleme alınmış mektuba, aciz bir ihtiyarın sözcükleri hakimdi. Oysa, Yüz Yıllık Yalnızlık'taki asırlık Ursula'yı böyle konuşturmamıştı.

‘‘Tanrım, eğer yaşanacak bir parça daha ömrüm kaldıysa, sevdiğim insanlara onları sevdiğimi söyleyebilmek için, bunun bir dakikasını bile kaçırmak istemem’’ gibi dokunaklı cümleler kuruyordu.

UTANÇ İÇİNDE ÖLMEK

Roman ve hikayelerindeki eğlenceli ve oyuncu üslubun yerini hıçkırık dolu, ağdalı bir dil almıştı. Margaret Atwood, Susan Hill ve Norman Mailer'in karısı Norris Mailer'e ulaşan veda mektubundaki satırlar Marquez'in üslubunu hiç mi hiç andırmıyordu.

Zaten mektubun sahte olduğunu açıklarken kendisi de şöyle diyecekti:

‘‘Beni ölümden çok, bu kadar zevksiz bir şey yazabileceğime inanmalarından duyduğum utanç içinde ölmek korkutuyor.’’

Ancak ‘‘Kukla’’ (La Marioneta) başlıklı mektubu alanlar inandı. Oyun yazarı Arnold Wesker, edebi olması için çaba harcandığını belli eden metinde bir zafiyet sezmişti, ancak ‘‘Bunlar ne de olsa ölmek üzere olan bir adamın sözleri. Yer yer aşırı duyarlı, kimi yerde bilgece ve yer yer fazla alçakgönüllü olması kaçınılmazdır’’ diyerek yazıyı kabullenmişti.

Oysa Marquez hiçbir zaman şu cümleyi kuracak kadar alçakgönüllü olmamıştı: ‘‘Eğer Tanrı bir dakikalığına bir kukla olduğumu unutur da bana bir yudum hayat verirse, düşündüklerimi anlatmak yerine, anlattıklarımı düşünürüm...’’

KUĞUNUN ŞARKISI

Mektup bir çırpıda dünyaya yayılınca acı haberi ilk veren Peru'da yayınlanan La Republica Gazetesi oldu. Hemen ertesi gün Meksika gazete ve radyoları büyük yazarın bir mektupla veda ettiğini duyurdular. Bazı gazeteler ‘‘Kuğunun şarkısı’’ gibi dramatik başlıklar attılar. Ve bir pazartesi günü başlayan kötü şaka sadece iki gün sürdü. Çarşamba günü Marquez'in böyle bir mektup yazmadığı ortaya çıktı.

Gerçi yazarın lenf bezi kanseri olduğu doğruydu. 1967'de yayınlanan Yüz Yıllık Yalnızlık romanını yazarken kendini eve kilitleyip günde altı paket sigara içtiğini itiraf eden Marquez'e yıllar sonra, 1999'un temmuz ayında kanser teşhisi konmuş ve tedavi görmüştü.

Kayıplara karışmasının nedeni ise ölmek üzere döşeğine çekilmesi değil, yazdığı kitaplara gömülmüş olmasıydı. Kolombiya'da yayınlanan El Tiempo'ya yaptığı açıklamada, üç ciltlik anılarıyla, iki ayrı öykü kitabı yazdığı için dostlarıyla olan ilişkisini minimum düzeye indirdiğini, telefonun fişini çekip bütün seyahatlerini iptal ettiğini söylüyordu.

Aradan aylar geçti, bu arada Marquez anılarının ilk cildini bitirdi, ikincisine başladı, sağlık durumu hakkında hiçbir fikrim yok ama, mektup bugün bile dolaşmaya devam ediyor.

Peki Marquez'in büyülü hikayeleri kadar kalıcı bu eserin gerçek sahibi kim? Yazarın adı Johnny Welch. Pek tanınmamış bir vantrilok. 15 yıl boyunca Meksika ve diğer Latin Amerika ülkelerinde, kuklalarını karnından konuşturduktan sonra, bu sefer de yine karnından Marquez'i konuşturmaya kalkışmıştı. Mektubun piyasaya ilk çıktığı 2000 mayısında, Meksika'da yayın yapan InfoRed Radyosu'ndan veda satırlarını kendisinin yazdığını itiraf etti ve şöyle dedi:

‘‘Tamam ben bir yazar değilim. Ama yine de, yazısı beğenilmeyen birinin düş kırıklığını yaşıyorum.’’


Bush, üç veya yedi yıl sonra mezun olabilir


ABD Başkanı George W.Bush'un geçen hafta yaptığı Birliğin Durumu konuşması siyasi açıdan çok etkileyici bulundu. Özellikle İran-Irak-Kuzey Kore'yi ‘‘şeytan ekseni’’ ilan etmesi manşetlere çıktı. Teröre karşı savaşın sürdüğü ortamda, Bush'un seçtiği sözcüklerin kalitesinden çok konuşmanın siyasi tonu ön plana çıktı. Siyasi analizciler verilen mesaj üzerinde dururken, eğitim uzmanları Bush'un dil hakimiyetini ve kelime hazinesini incelediler.

Ve sonuç gayet olumlu çıktı. Dil kapasitesi biraz zayıf bulunan başkanın, kelime hazinesini nihayet 10'uncu sınıf öğrencilerinin düzeyine getirdiği belirtildi. Çünkü geçen yıl yaptığı konuşmaların çoğu, altıncı sınıf öğrencilerinin kapasitesine denk düzeydeydi. Bu görüş, öğrencileri lise ve üniversite sınavlarına hazırlayan Princeton Review adlı kuruluşa ait. Princeton Review'un CEO'su John Katzman, Başkan Bush'un fevkalade bir gelişim gösterdiğini ve muhtemelen önümüzdeki üç-yedi yıl içinde mezun olabileceğini söyledi.

Bu kuruluş 2000 yılındaki seçim kampanyası sırasında Bush ve Gore'un kullandığı kelime hazinesini eski seçim dönemleriyle kıyaslamış ve ABD başkanları ya da başkan adaylarının genelde altıncı ya da yedinci sınıf öğrencisi düzeyinde konuştuğunu belirlemişti.
Yazarın Tüm Yazıları