Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurulardaki mesaisi

PROF. Mehmet Haberal-Mustafa Balbay kararının yankıları, birden kamuoyunda bütün dikkatlerin ulusal düzeyde en yüksek hak arama mercii olan Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) çevrilmesine yol açtı.

Haberin Devamı

Mahkeme’nin vatandaşların yaptıkları bireysel başvuru talepleri karşısında bugüne dek nasıl bir mesai sergilediği merak konusu.
AYM’ye bireysel başvuru mekanizmasının 24 Eylül 2012 tarihinden bu yana işlemeye başladığını hatırlarsak, 14 aylık kısa sayılabilecek bir uygulama döneminin geride kaldığına, AYM’nin bu mesaisinde henüz başlangıç döneminde olduğuna dikkat çekmemiz gerekiyor.

* * *

Mahkemenin web sitesine bakılırsa, 23 Eylül 2013 tarihine kadar 8 bin 486 başvuru yapılmış. Önceki gün itibarıyla bu sayı 10 bin 513’e yükselmiştir. Görüleceği gibi, başvurular süratli bir tırmanma eğrisi çiziyor.
Peki bugüne dek yapılmış olan 10 binin üzerindeki başvurunun akıbeti nedir? AYM, hak ihlaline uğradıklarını düşünen ve bunun giderilmesi için kapısını çalan vatandaşların taleplerine nasıl karşılık vermiştir?
Mahkemeden aldığımız resmi rakamlara göre, önceki gün itibarıyla AYM’den “çıkan”, yani sonuçlandırılmış olan dosya sayısı 3 bin 428’dir. Bu, yüzde 34’lük bir oranı gösteriyor. Bunlar içinde “hak ihlali” şeklinde verilen kararların çok küçük bir oran tuttuğunu belirtmemiz gerekiyor.
AYM, bu kararların bir bölümünde başvurudaki hatalar nedeniyle şikâyeti kayda almamış, kayda aldığı dosyaların çoğunluğunda ise esasa girmeden “kabul edilemezlik” kararı vermiştir. Yani, iç hukuk yolları tüketilmediği, hak aramada gecikildiği gibi daha çok şekle ilişkin şartlar nedeniyle şikâyet incelemeye alınmamıştır.
Önceki gün itibarıyla derdest edilmiş, yani görülmekte olan işleme konmuş dosyaların toplamı ise 6 bin 725 olarak görünüyor (yüzde 66).

* * *

AYM’nin mesaisi hakkında tam bir değerlendirme yapabilmek için bireysel başvurular üzerindeki çalışma şekline de kısaca göz atmalıyız. İşlem görmekte olan başvurular üç ayrı durakta toplanıyor. Başvurular önce ilk durak olan, daha doğrusu dağıtım yeri olan “Bireysel Başvuru Bürosu”nda işlemden geçip ikinci aşama olan “Komisyonlar”a yönlendiriliyor.
Toplam altı Komisyon var. Her bir Komisyon iki AYM üyesinden oluşuyor. Komisyonlar şikâyetlerin “kabul edilebilir” bulunup bulunmaması açısından bir filtre işlevi görüyor. İki üyenin de şikâyeti “kabul edilemez” bulması halinde başvuru düşüyor. Başvuru dosyası, Komisyon’un iki üyesinin oybirliği ya da birinin olumlu oyu halinde “kabul edilebilir” bulunarak karar için bir üst organ olan “Bölüm”e ulaşıyor.
AYM’de birinci ve ikinci olmak üzere iki Bölüm bulunuyor. Başkan Haşim Kılıç hariç tutulduğunda, AYM’nin 16 üyesi var. Bu 16 üye iki Bölüm arasında eşit bir şekilde dağılmış durumda. Her Bölümdeki 8 üye kararlara dönüşümlü bir şekilde katılıyor. Bölümler, bireysel başvuru kararlarını beş üyenin katılımıyla alıyor. Üyeler, çift şapkalı bir şekilde hem Komisyonlarda hem de Bölümlerde görev yapıyor.
Halen Bireysel Başvuru Bürosu’nda 583, Komisyonlar’da 5 bin 714 ve Bölümlerde 428 dosya bekliyor. Toplam 6 bin 725 ediyor.

* * *

Burada kritik olan, Bölümlerde, yani en son karar aşamasında bekleyen 428 dosyanın durumu.
Geçen 14 ay içinde birinci ve ikinci Bölümlerden çıkan karar sayısı toplam 191. Çok kaba bir hesapla, bugüne dek yapılmış olan başvuruların ancak yaklaşık yüzde 2’sinde dosyanın esasına girilip şikâyetin karara bağlandığını söyleyebiliriz.
İlginçtir ki, bu 191 karar içinde de çoğunluğu yine “kabul edilemezlik” kararları oluşturuyor. Bölümlerden toplam 116 kabul edilemezlik kararı çıkmış. Bunların bir Bölümünde dosyanın esasına girmeden yine usul eksiklikleri, hataları nedeniyle verilen kabul edilmezlik kararları olduğu gibi, “şikâyetin dayandığı gerekçelerin dayanaktan yoksun olduğu” gibi mülahazalarla verilen kabul edilemezlik kararları da var. Aslında ikinci gruptaki bu tür “kabul edilemezlik” kararlarını bir anlamda “ihlal yoktur” şeklinde görmek mümkün.
AYM’nin nihai karar organı olan bölümlerden ayrıca 23 “ihlal”, 3 “düşme” (davadan çekilme gibi) ve 49 “birleştirme” kararı çıkmış.

* * *

İhlal, adı üstünde AYM’nin Anayasa’nın ihlal edildiğine, başvuru sahibinin mağdur edildiğine hükmettiği kararlar. Birleştirme kararları ise benzer içerikte şikâyetlerin olması halinde başvuruların birleştirilmesi yönünde veriliyor. Anlaşıldığı kadarıyla, çoğunluk kamulaştırma davalarını ilgilendiren bu kararların genel doğrultusu da ihlal yönünde.
Sonuçta ihlal kararlarının bu aşamada AYM’ye yapılan toplam başvurular içinde çok küçük bir orana tekabül ettiğini söyleyebiliriz.
AYM’nin 14 ay içinde verdiği “ihlal” kararlarının elle tutulur bir yekûn oluşturduğunu söyleyebilmek güçtür. Kuşkusuz, kararların içeriği ve doğrultusu nicelikten daha az önemli değildir. Meselenin bu yönüne ayrıca bakmamız gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları