Fethullah Gülen Arınç’a ne dedi?

Sayın Bülent Arınç’ın ABD’de Fethullah Gülen’e gitmesi, ‘Gelmişken bir uğrayayım’ ziyareti değildi. Hatta Arınç’ın Amerika’ya gidişindeki asli sebebin Gülen’le görüşmek olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Çünkü ABD’deki resmi görüşmelerde Sayın Arınç’ın görev alanıyla ilgili konular yoktu. Başbakan’ın “Bana vekaleten ziyaret etti” diye açıklaması da,
Arınç’ın Gülen’le görüşmek için gittiğini göstermiyor mu?
Bu görüşme için somut sebepler de mevcuttu: Cemaatle iktidar arasındaki gerginliğe ilişkin yaygın söylentiler ve yaklaşan seçimler gibi genel konulardan başka, Hocaefendi “siyasi gücün insanı kibirli hale getirmesini” eleştiren sert bir konuşma yapmıştı; isim vermemişti ama Samanyolu TV’de yayınlandığında talebelerinin de aklına gelen isim Erdoğan olmuştu.

GÜLEN’İN UYARISI

Bülent Arınç, Gülen’le görüşmeyi Başbakan’a kendisinin önerdiğini söylüyor. Doğrudur. Arınç duygulu ve saygılı bir insandır. Mizacı çatışma ve öfkeye değil, “musalaha”ya (barış) yatkındır. Sanıyorum Erdoğan da ilişkilerdeki gerginliği tırmandırmak yerine, görüşerek bir yumuşama sağlamak istedi.
Herhalde Gülen’le böyle bir görüşme için en uygun isim Bülent Arınç’tı; hem siyasi ağırlığı bakımından hem insanlara tepeden bakmayan, sıcak, içten mizacı sebebiyle.
Neler konuştuğu konusundaki sorulara da Arınç TRT Türk’te bu mizacına uygun cevaplar verdi. Sevgi ve saygısını anlattı... Arınç’a göre Gülen’in şöyle bir uyarısı olmuş:
“Başbakan’ın şahsına karşı çok büyük duaları var ve çok seviyor. Ancak üslup konusunda bazı konulara dikkat etmemizi söylüyor...”
Doğrudur, fakat ben Gülen’in sadece “üslup” uyarısı yaptığını sanmıyorum.

MESELA BASINA BASKI

Hocaefendi başka neler söylemiş olabilir? Bu konuda Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 17 Nisan tarihli “Basın Özgürlüğü” bildirisi bize bir fikir verebilir. Bu metni eminim, Hocaefendi görüp onaylamıştır. Bildiride basın özgürlüğü savunuluyor, “siyasi aktörlerin medya üzerine baskı yapmaları, medya sahiplerinin ticari çıkarlarını ön planda tutarak bu baskıyla uyumlu bir tavır içine girmeleri” eleştiriliyordu:
“Son yıllarda Türkiye’nin gerçekleştirdiği demokratikleşme çabalarının basın özgürlüğüyle bağdaşmayan gelişmelerle gölgelenmesi, uluslararası arenada Türkiye’nin imajını zedelemektedir...”
Bildiride yasalarda basın özgürlüğünü evrensel düzeye çıkaracak yasal düzenlemelerin yapılması isteniyordu.
Gülen’in, Arınç’la görüşmesinde bu bildirideki gibi, “siyasi aktörlerin medya üzerine baskı yapmaları” konusunu açmamış olması mümkün mü?
Hatta ben Gülen’in başka konulara değindiğini de sanıyorum.

OTORİTERLEŞME EĞİLİMİ

Cemaat çevresindeki gazete, dergi ve TV’lerde başkanlık sistemine yöneltilen eleştirilerin yoğunluğu dikkatinizi çekiyor mu? Akademik değerde eleştirel yazılar yayınlanıyor.
Gerçekten, AKP’nin önerdiği “bize göre başkanlık”, Çankaya’ya çıkacak olan Erdoğan’a olabildiğince çok yetki vermek amacıyla hazırlanmış bir metin izlenimi veriyor. Normal bir başkanlıkta olabilecek normal yetkilere “zavallı” deniliyor. Bu yetkiler çok güçlendirildiği gibi, yasama organının Başkan’ı “denetleyip dengeleyecek” yetkileri budanıyor! Yargı yönetiminde Başkan’a ve partisine çok fazla yetkiler veriliyor...
Halbuki AKP 2007 seçim bildirgesinde ve 2011 referandumunda aksini, yani liberal bir anlayışı savunmuştu! Şimdi niye böyle?

SİYASETİN TABİAT KANUNU

Martin Lipset’in ifade ettiği bir tür tabiat kanununu hatırlıyorum: “İktidar süresi uzadıkça daha çok güç eğiliminin artması!...”
Gülen sistem konularına girdi mi, bilmiyorum. Ama iktidardaki otoriterleşme eğiliminin toplumun geniş kesimlerinde tedirginlik yarattığı bir gerçektir. Sistem konularına girmemişse bile bu yönde bir şeyler söylemiş olabilir.
Son olarak ben de Sayın Bülent Arınç’a seslenmek isterim. Baskı dönemlerinin nasıl “bastırılmış duygular” birikimi yarattığını yaşayarak biliyoruz değil mi? Şimdi de rakipsiz iktidarınızın diğer kesimlerde “bastırılmış duygular” yaratmaktan sakınması, daha hoşgörülü, daha ölçülü olması gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları