Nezih semtte, ferah, merkezi köşe! Fırsattır!

Her pazar, bu yeni köşe, neşeli, aydınlık ve şehir manzaralı olacak. Ama ‘ecnebi’ye değil! Çünkü şehir Stockholm, Kopenhag, Cenevre değil, bizim buralar. Zaten İsveç’in mizahçısından ne olacak? Dert yok tasa yok, çatışma yok, kültür farkı yok. Tahin helvası bile yok. Tek başına somon fümeyle al espriyi götür bakalım! Tahin helvası olacak ki, somon fümenin komiği çıksın!

Haberin Devamı

Yeniyim burada. Bakkalı, çakkalı öğrenemedim henüz. Komşularımı bile tanımıyorum, gazete basılınca göreceğim sağda solda kim var. “Gel Hürriyet Pazar’a, nezih, aydınlık, merkezi bir köşe ayarladık” dediler!
Hiç naz yapmadım. E gazete iyidir çünkü. Yazar açısından, ‘okumak için para ve enerji sarf eden’ insanlar candır!
Ayrıca gazetede, yazarların kimliklerinin gerçek olması gibi son günlerde az rastlanan bir durum vardır! Ben şu an öz hakiki Gülse Birsel’im mesela! Sosyal medya gibi değildir gazete!
Yine sosyal medyanın aksine, en azından genel prensip olarak (!), gazetede gerçekleri yazmak durumundasındır!

SOSYAL MEDYANIN HAVASI BENDE YOK

Ama bir cakası, afra tafrası var ki şu sosyal medyanın, amaan! “Sosyal medya filancayı takip ediyor, feşmekanı acayip tutuyor”, “Sosyal medya bugün de günaydın deyip kahvaltı fotoğrafı paylaştı!”
Sanırsın kullanıcıların okumaktan gözleri pörtlemiş, toptan sürmenaj olmuşlar! Sanırsın Rus klasiklerinde Bolşevik Devrimi ve feminizm temasını irdeliyorlar sabah akşam! Hadi yüzde 80 nüfus için konuşayım, yüzde 20’nin hakkını yemeyeyim: Küfürsüz futbol geyiği döndüren bile başımın tacı, o denli! Parmağı olan konuşuyor!
Zaman zaman mahalle kahvelerinde daha seviyeli muhabbet dönüyor olabilir. ‘Sosyal medya’ isimden kazanıyor. Belki mahalle kahvesini ‘Kafeinli idea’ filan tabir ediyor olsaydık, ‘“Kafeinli idea’da bugün biz tiiti olduk” diye hava atan, kızı dün gece yavuklusuna kaçmış aile olurdu!
Kafamızda reklam dünyasının eseri, önyargılı resimler var. Sosyal medya kullanıcısı, modern döşenmiş, yere kadar cam bir odada, bilgisayarı başında oturan, gözlüklü, televizyon mavisi gömlek giyen bir tip hayalimizde!
Sanatçılarla ilgili de vardır ya böyle hayali fotoğraflar. Bakınız bizzat ünlüyüm ama Ajda Pekkan’ı tencereden atıştırırken tahayyül edemem!

Haberin Devamı

TAHİN HELVASI CANDIR

Demin bir ahbap aradı, çalışma masamda sefil sefil tahin helvası yediğimi duyunca “Aaaa sen?” dedi! Setten geldim, yazıyorum, 36 saattir uyumadım, ne yiyeceğim başka? Somon füme mi? Yarım saat tutmaz o beni! Tahin helvası yaşama tutunma sebebidir! Sanıyorlar ki kırmızı kadife jozefin koltuğuma uzanıp ipek sabahlığımla krem şantili çilek atıştırıyorum! Pöh.
Geçen gün bir reklam filminin moda çekiminde “Cilt bakım programınızı anlatır mısınız?” dediler. En son 98 yılında cilt bakımı yaptırmışım. O tarihten sonra ciltte başka katmanlar filan bulundu. Ezildim. Ameleye “Havyar sever misiniz?” dediler gibi oldu. Bundan sonra “Yüzüme tahin helvası sürüyorum” diyeceğim, denesinler, maksat eziyet!
Afi olsun diye babama anlattım: “Hem 20’lere hem 30’lara uygun kıyafetleri benimle tanıtacaklar, yaşsız bir kadınmışım” dedim. “Yaşlı bir kadın olmaktan iyidir” dedi! Şu an tahin helvasıyla anca kendime geliyorum! Babaya “Genç gösteriyorum” havası atılır mı? Adam 85 yaşında,  Türkiye’ye televizyon gelmemişti, ona “Genç gösteriyorsun” diyorlardı!
Ama Hürriyet’te yazacağım deyince, bak orada etkilendiğini hissettim! O an, artık babamın gözünde, kırmızı jozefin koltukta çilek yemeye başladığım andı!  Star’lık anı!
Her pazar, bu yeni köşe, neşeli, aydınlık ve şehir manzaralı olacak. Ama ‘ecnebi’ye değil! Çünkü şehir Stockholm, Kopenhag, Cenevre değil, bizim buralar. Zaten İsveç’in mizahçısından ne olacak? Dert yok tasa yok, çatışma yok, kültür farkı yok. Tahin helvası bile yok. Tek başına somon fümeyle al espriyi götür bakalım! Tahin helvası olacak ki, somon fümenin komiği çıksın!
İsveçli olsaydım yazdığım sitcom’lar üç bölümde biterdi malzemesizlikten!
Ayrıca moda çekimi de yapmazlardı benimle, çünkü tip olarak kalabalıkta kaynardım. “Çık sokağa, her dört kadından üçü bu model kardeşim, vasat, boşver” demişti reklamcı Olaf hakkımda! Şimdiye işe güce küsmüş, fiyordlara yerleşmiş organik tarım yapıyordum! Ki o soğukta patlıcan, biber, domates yetiştirmeyi düşün. Memleketimin her tür gözünü seveyim.
Oradan oraya atlamalar, yazmaya doyamamalar, özlemişim yahu.
Amanın bir coşku bende... Tahin helvasından mı nedir...

Yazarın Tüm Yazıları