Türkiye bölünecek mi, büyüyecek mi?

Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış ABD Ulusal İstihbarat Ofisi tarafından yayınlanan “Küresel Trendler 2030” raporunda Türkiye’ye dair öngörüleri yazdı.

Haberin Devamı

Raporda, Türkiye’nin bölünme riski, Dünya ve Ortadoğu için yeni senaryolar irdelenmiş…

İstihbarat Ofisinin analizinde dile getirilen tezler, bunların kesin olacağı anlamına gelmiyor.

Zaten raporun ilerleyen bölümünde Türkiye’nin bölgesel güç olabileceğinden de bahsediliyor.

Türkiye, ‘bölünme/büyüme’ paradoksundaki ülke olarak nitelenebilir mi?

Türkiye ‘yüzyıllık sorunlarını’ çözüp, küresel ve bölgesel bir aktör haline gelebilir mi?

2023 Türkiye’ye ne vaat ediyor? Örneğin Kürt meselesini çözebilir mi?

Bu tezler ne kadar doğru? İşte bu yakıcı sorulara, analitik ve serinkanlı cevaplar…

21. YÜZYIL TÜRKİYE’NİN ÇAĞI OLABİLİR Mİ?

W. Churchill, ‘Kötümser her fırsatta zorluk görür. İyimser, her zorlukta fırsat görür’ der.

Bu bağlamda zorluk olarak görülen bir durum pekala ortak akılla bir fırsata dönüştürülebilir

Jeopolitik coğrafya ve iktidar konusunda H. J. Mackinder’in ‘ana kara’ teorisi ve A. T. Mahan’ın 'deniz gücü’ tezine dayanan iki farklı görüş vardır.

Tarih, bu tezlerin ikisinin de doğruluğunu göstermiştir. Kabul etmek gerekir ki bu teoriler Türkiye’nin de kaderini belirleyecektir…

Tarihi ve jeopolitik konumu Türkiye’ye ihtiraslı bir gelecek vaat ederken, geçmişten kalan sorunlar onu az gelişmiş ülke olmaya zorluyor.

Türkiye bu gerilimi yönetebildiği ve toplumsal barışını kurabildiği ölçüde başarılı olacak.

TÜRKİYE’NİN GÜCÜ YA DA AVRUPANIN ÇİN’İ

Türkiye, genç nüfus ve şehirli toplum yapısıyla dinamik bir demografiye sahiptir…

Orta sınıflaşmanın hızlanması, iyi eğitimli genç jenerasyonun varlığı, evrensel ölçekte bir düzen arayışı ve ekonomik göstergeler Türkiye’nin güçlü yanını oluşturmaktadır.

Bugün Türkiye, Batı Avupa'nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesidir. Jeostratejik ve moral konumu onu ortak kesen ülke konumuna getirmektedir.

Hatta bazı önemli analistler ona Avrupa’nın Çin’i yakıştırmasını yapıyorlar…

Yaşanan derin krizlere rağmen Türkiye’nin ekonomik gücü geçmişle mukayese edilmeyecek ilerlemeler kaydetti.

Türkiye, Avrupa’nın altıncı, dünyanın on altıncı büyük ekonomisi ayrıca son 30 yılda Avrupa’nın en hızlı kalkınan ülkesi konumunda.

Müteahhitlikte Çin’den sonra dünya ikincisi, tekstil sektöründe dünya beşincisi, demir çelik üretiminde Avrupa beşincisi, çimento üretiminde Avrupa birincisi, hizmet sektöründe Avrupa’nın en iyisi, temel gıda maddeleri üretiminde dünya liginde, elektronik sanayinde büyük ilerlemeler oldu, yakında otomobil  ve uçak üreten ülke olacak…

Bu verileri uzatmak mümkün…Cumhuriyetin ilk yıllarında temelleri atılan sanayi alt yapısı, ülke ekonomisini büyük krizlere rağmen görece bugün olumlu bir yere getirdi.

Bu arada ordusunun ABD’den sonra NATO’nun en büyük ikinci kara ordusu olduğunu hatırlatmak gerekir.

Otuz yıldır Güneydoğu’da devam eden asimetrik mücadele Türkiye ordusunun modernizasyonunu sağlarken aynı zamanda onu süper dinamik bir ordu haline getirdi.

Sorunlar yok mu? Tabi ki var. Hem de çok fazla ve çok ağır sorunlar var.

AUGUSTUS EŞİĞİ VE KÜRT SORUNU

H. Münkler, ‘İmparatorluklar’ kitabında Roma’nın küresel bir güç haline gelmesini ‘Augustus eşiği’ denen stratejik eşiği geçip ‘siyasi-askeri-mali’ reformları yapmasına bağlar.

Türkiye’nin de yapısal reformlarını yapıp, bölgesel ve küresel bir aktör haline gelmesi de kendi ‘Augustus eşiğini’ aşmasına bağlıdır.

Türkiye, Roma’dan miras aldığı pragmatizm ve denge oyunu ile kimi zaman bu sorunu çözmeyi değil, yönetmeyi arzulamaktadır.

Kürt sorunu, devlet için ontolojik bir sorun haline gelmiş olsa da TC’nin pragmatik devlet aklı 1921 kurucu sözleşmesine dönüp, bütün denklemi değiştirebilir.
Bu perspektifle bakıldığında bölünme senaryoları, bir anda büyüme stratejilerine dönüşecektir.

Unutmamak lazım ki Türkler, yanlış karar verip doğru olanı yaparlar…

Haberin Devamı

ANKARA'YI KORKUTAN KIYAMET SAVAŞI

Haberin Devamı

 hyayman@hurriyet.com.tr
Twitter.com@HuseyinYayman

 

Yazarın Tüm Yazıları