2. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin hali...

KÖŞEMİZDE yer alan “Struma gemisi için kim özür dilesin?” (12 Eylül) yazısı ile Taha Akyol’un aynı günkü Struma ve Boraltan Köprüsü üzerine yazdıkları kamuoyunda yankı uyandırdı. Özellikle bu konu, sosyal medyada ilk 10 yazı içinde yer aldı. Nazi zulmünden kaçan 768 Yahudi’nin bulunduğu gemiyi Karadeniz’de Stalin mi batırmıştı? Aras Nehri’nde 148 Azeri Türkü neden kurşuna dizilmişti?

Haberin Devamı

Özellikle Struma olayını saptıran çevrelere karşı bir ders niteliğindeydi bu yazılar. Tarihe ışık tuttular.
“Sizde çıkan yazıyı yazanın eline sağlık” diyen eski bir Maliye mensubu okurumuz, biraz kitap okumuş, belgelere girmiş. “Genç insanların bilmediği ve okumadığı 2. Dünya Savaşı sırasında, savaş, siyaset ve ekonomik koşulları ‘rakamlar’ ile size aktarmak istiyorum. Zira bu döneme ilişkin, 2012 yılı verileri ve anlayışı ile bakıp o günkü CHP ve Milli Şef (İnönü) eleştirileri, ucuz ve yanlı kalır!” diyerek yaptığı araştırmayı gönderdi.
Geçmişin yaralarını insafsızca kazıyıp kanatarak “Özür dilesin, özür dilemesin!” tartışmaları ayrı bir vaka... Bunları da “sahibinin sesi”ne bakıp anlamak kolay...
Okurumuz savaş döneminde Türkiye’nin acı halini şöyle anlatıyor:
Türkiye 2. Dünya Savaşı başında çöken bir Avrupa, dünyayı Sovyetler ile paylaşma hazırlığındaki bir Almanya karşısında neredeyse işgale uğramamış tek ülkeydi. Nüfusu
18 milyon, bunun tarım kesiminde olanı kısmı ise 13.5 milyondu. Nüfusun ancak yüzde 24’ü okuma-yazma biliyorken, savaş koşullarında
4.5 milyon genç insanı silah altında tutmaktan ekonomik üretim neredeyse yarıya düşmüştü. Bütün milli gelir içerisinde ulaştırma ve haberleşmenin payı yüzde 0.5, kişi başı elektrik tüketimi 20 kilovatsaat (bugün 3000 kilovatsaat/kişi) bütün ülkede 5 bin kişiye bir telefon düşmekte idi. Ve milli gelir ise yüzde 54 tarım, yüzde 16 sanayi ve yüzde 30 hizmetlerden oluşmaktaydı!
O günün kurucu Cumhuriyet kadroları, başta İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve onlarcasının çabası böylesine ağır ekonomik koşullardaki ülkeyi 1939–46 arasında baskılara ve tehditlere rağmen savaşa sokmamaktı! Evet, o dönemde birçok haksız vergi salındı, başta Varlık Vergisi olmak üzere... Ama geriye dönüp Varlık Vergisi üzerinden bu milleti ve onun kurucu kadrosunu, Cumhuriyet’i ‘suçlu’ ilan edenler nedense aynı dönemde konulan ve Varlık Vergisi’nden daha ağır olan vergilerden bahsetmezler!
Milli Koruma Kanunu gibi, Toprak Mahsulleri Vergisi gibi, Hayvanlar Vergisi gibi!.. Neden acaba? Bu vergilerin mükellefleri farklı ve savunanı olmadığı için mi?
O günlerin ağır ekonomik koşulları ve savaşın finansmanı için Türkiye dahil dünyanın her yerinde bu ve benzeri vergiler konmuştur.

Haberin Devamı

ABD ve Avrupa’da hangi vergiler alınıyordu

Haberin Devamı

Amerika’da bir defaya mahsus olmak üzere şirketlerin kazancı yüzde 94 oranında vergilendirilmiştir. Adı da Wealth Tax’dır (varlık vergisi). İngiltere’de olağanüstü kazançların (Excess profit tax) vergi oranı yüzde 100 olmuş, vergi savaş süresince uygulanmıştır. Yani kurumların kazancının tamamı Hazine’ye alınmıştır. İsviçre ‘tek vergi’ adıyla servet vergisi almış, sınırlarına gelen sığınmacı Yahudilerin mal varlığına el koyarak kabul ederken, içerideki Yahudiler için ayrı bir ‘Yahudi vergisi’ adı altında vergi uygulamış, malı olmayan göçmen Yahudileri de ülke içindeki çalışma kamplarına yollamıştır. Avrupa’nın hemen her ülkesinde bu ve buna benzer vergiler konmuştur. Almanya, Polonya, Rusya ve Fransa’yı saymıyorum bile! Orada olanlar tarihin kirli sayfalarında yazılı.
- Daha bugünlerde Fransa’da ekonomik kriz nedeniyle varlık üzerinden alınmaya çalışılan bir vergi gündemdedir! Ülkenin en zengin adamı, Belçika vatandaşı olacağını ilan edince gördüğü tepkiler üzerine ‘Ben böyle bir şey söylemedim’ demek zorunda kalmıştır ama kimse de inanmamıştır.

Haberin Devamı

TC tarihini çarpıtıyor

- 2. Dünya Savaşı döneminde şirketlere ve üretime el koyma ve zorla çalıştırmayı da kapsayan Milli Koruma Kanunu ile sizin de yazdığınız gibi binlerce kişi madenlerde çalıştırılmıştır. Savaşın başında 2.3 milyon ton olan kömür üretimi 1 milyon ton artırılarak 3.4 milyon tona çıkarken, bedel olarak kömür karasına insan kanı karışmıştır. Tam 419 kişi ölmüş ve binlerce kişi yaralanmıştır. Kimse de bunlar üzerinde hüzün ve aşk romanları ile tarihi çarpıtan trajedi ve yalan filmler çekmemiştir!
- Toprak mahsulleri vergisi, matrahı üretimin kendisi olan, oranı ise mahsul üzerinden yüzde 10 olarak kesilen ayni bir vergi idi. Ödenmeme halinde cezai müeyyidesi ise 6 ay ile 3 yıl arası hapisti. Bu vergi 1939-46 arasında uygulanmıştır. Alenen Osmanlı’dan kalma bir nevi ‘aşar’ vergisidir bu! Meraklısı o dönemin Meclis tutanaklarına bakarsa yasanın çıkışı sırasındaki tartışmaları görür, gerçeği anlar. (Tabii tarihi çarpıtmak isteyenler için bu geçerli değildir.) Varlık Vergisi ise 1942-43 arasında sadece bir yıl uygulanmış, ödenmeme halinde ise cezai müeyyide sadece devletin belirlediği yerlerde kamu hizmetinde çalışma zorunluluğu olmuştur. Hayvanlar Vergisi ile köylünün iki öküzünden birine, iki ineğinden birine el konmuştu. Bu verginin tahsili için Anadolu’yu arşınlayanların çokça gördüğü sahne, tarlalarında üretim için karasabana koşulmuş sıska bir hayvanın yanındaki insanlardır. Bu, savaşta yaşadığımız acı ve sefaletin yüzü idi! 1939–46 arasında Toprak Mahsulleri ile Hayvanlar Vergisi’nde toplanan rakam tamamı tarh edilen ve tahsil edilen rakam 415.9 milyondur. Örneğin 1945 yılı devlet gelirlerinin yüzde 87.2’si sadece bu iki vergiden oluşmuştur!
Neden  Aşkale
- Varlık Vergisi’nde tarh edilen rakam 424.9 milyon, tahsil edilen toplam 314.9 milyondur. Bunun 130 milyon lirası gayrimüslimlerden, 33 milyon lirası da yabancılardan tahsil edilmişti! Varlık Vergisi’nde ödenmeyen 109 milyon için de 1400 kişi yasa uygulaması sonucu Aşkale’ye çalışma kamplarına yollanmış ve sonrasında 21 kişi ölmüştür. Elbette ki bu vergiler kabul edilemezdi!
Milli Koruma Kanunu 1950’lerin ortasına kadar yürürlükte kaldı.

Haberin Devamı

Ahkâm kesenler bunu biliyor mu?

Savaşta tek can vermedik

2. Dünya Savaşı’nın acımasız koşulları, insanlık tarihinin yüz karası bu dönemde 25 milyonu asker
40 milyonu sivil 65 milyon kişi öldü. Milyonlarca yaralı, kayıp verildi. Ülkelerin sınırları değişti! Şimdi 70 yıl geriye giderek ahkâm kesmek, zanlı yaratmak, hedef göstermek kolay!
O karanlıkta biz ‘bir tek savaş kurbanı’ vermedik!!!
Bir tek kişi soykırıma maruz bırakılmadı, Nazilere teslim edilmedi!
O dönemin en ağır yükünü çeken, askere giden, boğaz tokluğuna çalışan, bu milletin insanları Yozgat’ta, İç Anadolu’da, Balkanlar’dan gelen mültecilerle karneye bağlanmış ekmeğini paylaştı!
Kimse Anadolu insanının bu hikâyesini yazmadı!
(Bu ilginç yazının
son bölümü salı gününe...)

Yazarın Tüm Yazıları