Güncelleme Tarihi:
Bayraklı’da inşaat işçiliği yapan karaciğer kanseri hastası Muhlis Barut (50), yeşil kartı iptal edilince av tüfeğiyle toplum sağlığı merkezini bastı, rastegele ateş etti.Polisin bacağından vcurarak yakaladığı Barut’u mahkeme 16 yıl 8 ay hapisle cezalandırdı, dosya temyiz için Yargıtay’a gönderildi. Cezası kesinleşmediği için ‘tutuklu’ konumunda bulunan, cezaevinde kemoterapi tedavisini sürdüremeyen ve 4 kez mide kanaması geçiren Barut, son günlerini yaşarken ailesiyle ‘özgürlükte vedalaşma hakkı’ istedi.
Altı ayı kaldı raporu
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden, “6 ay ömrü kalmıştır” raporu verildi. Barut’un sağlık durumundan dolayı affedilmesi, son günlerini yakınlarıyla geçirebilmesi için girişimlerde bulunuldu, Cumhurbaşkanlığı’na dilekçe verildi. Barut, bir süre önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak bazı tetkikler için İstanbul’a götürüldü. Babası hastalanmadan önce tezgahtarlık yapan kızı Gönül Barut da İstanbul’a gitti, ancak umut ışıkları “Bir aydan önce işlemler bitmez” sözleriyle söndü. Sağlık durumu giderek ağırlaşan, bilinci zaman zaman kapanan Barut’un karın ve ayakları başta olmak üzere vücudundaki şiş ve morlukların aşırı derecede artması üzerine ailesi iyice telaşlanmaya başladı.
Son günlerini yaşasın
Eşini beş yıl hastanelere götürüp getirdiklerini, son bir yıldır da cezaevi kapısında olduklarını söyleyen Bedriye Barut, “Biz perişan olduk. Ona acımıyorlarsa bize acısınlar. Eşim son günlerini çoluk çocuğuyla geçirsin, affetsinler. Hayat şartları zor. İstanbul’a gidip gelmemiz çok zor oluyor. Dileğimiz son günlerini evinde yaşasın” dedi.
Babasının, hastalığın ciddiyetini yeni öğrendiğini anlatan Gönül Barut da şunları söyledi:
Önce hüküm sonra kefen
“Çok kötü yıkıldı. Sanıyordu ki çıktığında tekrar çalışabilecek. ‘Beni çıkar buradan çok acı çekiyorum’ diyor. Gün sayan bir hastaya bir ay süre verilmez ki. Babamı yeter ki çıkarın ben evimde ona bakayım. İstanbul’a gitsem yatacak, kalacak yerim yok. Erkek kardeşim hamallık yapıyor, günde 30-40 TL kazanıyor. O parayı bana veriyor, ben de İstanbul’a gidip geliyorum. Lütfen son bir saat de olsa yanımızda can versin. Kendi evimizde vedalaşmak istiyorum, cezaevi kapılarında, parmaklıklar ardında değil. Babama önce hüküm, sonra kefen giydirdiler.”