Balkona kadın külotu asmak mubah mı

DOLUNAY mı nedir bilmiyorum.

Yoksa şu Venüs’ün tuhaf halleri mi...

Haberin Devamı

Hafta başından beri karamsarım.

Önümde bir harita, o 780 bin küsur kilometrekareye, ölü balık gözleri ile bakıyorum.

Yüzde 70’i harika giden şeyler.

Yüzde 30’u ise kara, kapkara...

Bölünmüş bir harita gözümde giderek bölünüyor.

Öz evlatlar, üveylere karışıyor.

İşte o duygularla, Çetin Altan’ın dün Milliyet’teki yazısını okuyorum.

Gençliğimin o afili bıyıklı, isyankâr;

Hafif Çerkez, hafif bıçkın bakışını özlemişim.

Yerleşik, müesses nizama nanik yapan adama hasret kalmışım.

* * *

O da oturmuş, bu karışık, bölük pörçük Türkiye haritasının başına, gördüğü manzarayı anlatıyor.

Nehir kenarındaki 85 yaşında bir çift muzip göz bakıyor ve anlatıyor.

Nasıl bir haritadır bu? Kaç yerinden dikiş atmaktadır?

Hangi vatan meteorolojisidir ki, şöyle bir alçak basıncın etkisindedir:

-  “Beyaz bulutlarla da süslü, masmavi ve güneşli bir gökyüzü...

 Sonra da Kartal tarafındaki kapkara bulutlardan yansıyan ürkütücü gök gürültüleri...”

Yani; bir yanda yüzde 70...

Günlük güneşlik giden işler... Pırıl pırıl bir Türkiye.

Öte yanda, gök gümbürtüleri ile ilan edilen ufuktaki, hatta burnumuzun dibindeki bir karanlıklar imparatorluğu.

Neyse; Türkiye İşçi Partisi’nin o hınzır çocuğu koşuyor imdadıma; özlediğim en muzip haliyle kürtaj meselesine dalıyor:

-  “Şimdiler ‘kürtaj’ konusu da geldi, gündeme lök gibi oturdu.

Bendenizin aklı ise, yıkandıktan sonra kurumaları için balkonlara asılan kadın iç çamaşırlarında...

Onların arasında kadın külotları da var, kadın sutyenleri de...

İlahiyatçılara sormak gerekiyor:

-Kadın donları ile sutyenlerini balkonlara asmak günah mıdır, değil midir?”
  
* * *

Haberin Devamı

Ey yalnız ve güzel ülkem...

Sen ne diyorsun?

Mübarek cuma günlerinde, balkonlara yıkanmış kadın külotu asmak mubah mıdır...

Bu soruya, haritanın hangi tarafı cevap verecek?

Yüzde 70’in güneşi ruhumuza girerse, çabuk kurur.

Ama o gök gürültülü karanlık, sağanağa dönüşüp içimize yağarsa;

O mahrem, içimizde hep ıslak kalacak... Hiç kurumayacak.

Sahi kimdir o Mihriban, sarı saçları çözülmeyen kadın?

ÖLÜM böyle bir şeydir.

Bazen biri aramızdan çekilir, sessizce gider.

Bir bakarız ki; binlerce, yüz binlerce, milyonlarca tuğladan örülmüş  duvarda bıraktığı boşluktan anlarız ki...

O boşluk büyüktür.

“Mihriban” şarkısının sözlerini yazan şair Abdürrahim Karakoç’un ölüm haberini aldığımda, bıraktığı boşluğa bakıp, ilk defa kendi kendime sordum.

“Sahi kimdir bu Mihriban...”

Musa Eroğlu’
nun, Mahsun Kırmızıgül’ün, Şükriye Tutkun’un, Yavuz Bingöl, Bedia Akartürk’ün söylediği o harika şarkıdaki kadın kimdir?

Hani, şu sözlerle anlattığı kadın:

“Sarı saçlarına deli gönlümü

 Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban...”

Kimdir, kim bilir kaç defalarca dinlediğimiz, birlikte söylediğimiz bu şarkıdaki kadın?

Hepimizin hayatımızdaki hayalet kadınlardan mı;

Hani şu Atilla İlhan’ın, “Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular” türünden bir kadın mı?

  
* * *

Haberin Devamı

Abdürrahim Karakoç, 2007 yılında netpano.com’a anlatmış o kadını:

-  “Bir gün içime düşmüş, yazmak istemişim, yazmışım...

Ha kimdir bu Mihriban?

Mihriban diye bir kimse yoktur.

Mihriban, sembol bir isimdir.”

Bir dakika Abdürrahim Abi, bir dakika.

Biz erkekler biliriz ki, yazılmaz böyle bir şiir, hiç olmayan bir kadın için.

O da biliyormuş ki, sözüne şöyle devam ediyor:

-  “Ha... Muhatabım mı yoktu? Kesin vardı canım, olmasa böyle bir şiir çıkar mı? Olduğu için de böyle çıktı işte...”

Şimdi anlaştık...
  
* * *

Kimdi o kadın? Veya kimdir?

Abdürrahim Karakoç öldü.

Yani o kadının kim olduğunu artık hiç bilemeyecek miyiz?

Bakın bir gerçeği daha söyleyeyim.

Bir erkek, bunları yazacak kadar büyük bir tutku, aşk yaşamışsa;

Yaşamışsa eğer...

Bilin ki, o aşkı bilen bir başkası da var.

Çünkü “Sarı saçlarına deli gönlümü bağlamışlar; çözülmüyor Mihriban” dizelerini hak eden bir kadını, hiçbir erkek bir sır olarak mezarına götüremez.

Yaşadığı tutkuyu, aşkı, en azından biri daha bilsin ister.

Çünkü o aşkı gerçek kılmanın yolu, işte bu harikulade parmak izidir...

Haberin Devamı

Çünkü her büyük aşkın, olağanüstü bir arkeolojisi vardır...

Adını bizle paylaştı...Eminim sanını da birine anlatmıştır...

 

 

 


 

Yazarın Tüm Yazıları