Esad’ın sonu kimin elinden olacak

Güncelleme Tarihi:

Esad’ın sonu kimin elinden olacak
Oluşturulma Tarihi: Şubat 06, 2012 00:00

Ne Cumartesi'ydi ama! Dış haberciler için son dönemlerin en yoğun günü...

Haberin Devamı

Gündemin ana maddesi Suriye. Sabah, Humus'tan gelen haberler dehşet vericiydi. Ortalık karıştı bir anda.

Dünyanın dört bir yanından haber, tepki yağmaya başladı.

Suriye rejimi bir yandan açıklamalarla yaşananlarla ilgili kendi bakış açısını yansıtıyor, muhalifler durum değerlendirmesi yapıyor.

Münih'te güvenlik konferansı, gözler Rusya ve ABD'nin üzerinde.

New York'ta, BM'nin kalbinde yoğun diplomatik pazarlıklar.

Ve elbette İstanbul… Suriyeli muhaliflerin merkezi.

TAMPON BÖLGE VE MÜDAHALE

/images/100/0x0/55eb050ef018fbb8f8a5bd2a

Suriye'yle ilgili haber akışının son sürat devam ettiği bir anda Planet Editörü Cengiz Özbek, telefona sarılıp, biraz zor da olsa muhaliflerle temas kuruyor.

Haberin Devamı

"Zor" diyorum çünkü İstanbul'da muhalifler toplantı üstüne toplantı yapıyor. Durumu değerlendiriyor, yol haritası çizmeye çalışıyor.

Cengiz telefonda yakalayabildiği en üst düzey muhalif isimlere bir bir soruyor: Bundan sonra ne olacak, Türkiye'den ve dünyadan ne bekliyorsunuz?

Yanıtlar çok net: Türkiye'nin aktif rol alacağı bir tampon bölge ve dünya devletlerinin askeri müdahalesi...

Aynı saatlerde dünyanın farklı yerlerinde Suriye diplomatik temsilciliklerinin önünde protestolar oluyor. Bazı yerlerde binalar yağmalanıyor. Tunus bir adım daha ileri gidiyor ve Suriye büyükelçisini sınır dışı edip, Esad rejimini tanımadığını ilan ediyor.

ÇİN SESSİZ VE DERİNDEN

Akşam saatlerinde BM Güvenlik Konseyi New York'ta böyle bir havada toplanıyor.

Herkesin malumu, Rusya ve Çin, Esad'ın dolaylı istifasını isteyen BM karar tasarısını veto ediyor. Son dört ayda ikinci kez Suriye ile ilgili bir karar tasarısı Rusya ve Çin engeline takılıyor.

Gün boyunca başta ABD olmak üzere Batı'nın Rusya'yı ikna etme çabalarını tüm dünya neredeyse canlı yayınla takip etti. Ancak Çin'in son andaki "veto" çıkışı birçok kişiyi hazırlıksız yakaladı.

Rusya'nın duruşuna geçmeden Çin'e ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Zira Çin, bu yıl önemli bir dönüm noktasından geçiyor.

Dış politikadan içe yöneldiği bir yıl. Dünya meseleleriyle ilgili sesini azalttığı bir dönem.

Çünkü Ekim ayında, Çin Komünist Partisi'nin beş yılda bir gerçekleştirilen Kongresi var. Bu Kongre'de ülkeyi önümüzdeki yıllarda yönetecek olan yeni yönetim kademesi belirlenecek.

Ama yine de Çin, Suriye ve daha genel anlamıyla Ortadoğu söz konusu olduğunda sesini çıkarmaktan çekinmiyor.

“BU OYUNDA BİZ DE VARIZ”

Şimdi herkes aynı soruyu soruyor: Bundan sonra ne olacak?

Çin ve Rusya'nın, ABD tarafından "mide bulandırıcı" olarak nitelenen bu tutumları ne anlama geliyor?

Mesele, Fransa ve ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin "demokrasi" temelli söylemli, biraz da ajitasyon kokan tepkilerinin çok ötesinde.

Haberin Devamı

Zira, Suriye demek Ortadoğu'da dengelerin değişmesi demek. Bu nedenle de Çin ve Rusya, bu bölgeyi Libya ve Mısır kadar kolay bırakmayacağını ilan ediyor.

Çin ve Rusya, bu büyük Ortadoğu satrancında "ben de varım" deyip, vezirlerini öne sürüyor.

Burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor:

Çin ve Rusya'nın vetosunun Batı açısından bir yenilgi olduğunu düşünmüyorum. Evet, Batı, Suriye konusunda bir darbe aldı ancak bunun bir yenilgi olduğunu söylemek biraz ileri bir yorum.

İPLER RUSYA’NIN ELİNDE

Olan, Rusya'nın Suriye konusunda ipleri eline almasıdır. Suriye, Rusya için çok önemli.

Rus silahlarının en büyük alıcılarından birisi Suriye. Dahası Rusya'nın Akdeniz'deki en büyük üssü Suriye'nin Tartus kentinde. Sovyetler döneminde kurulan bu üs, Soğuk Savaş'ın bitiminin ardından Rusya'nın Suriye'nin kendisine olan milyarlarca dolarlık borcunu silmesinin ardından Moskova'nın olmaya devam etti.

Haberin Devamı

Ve tabii ki bu denklemde İran da var. Suriye'nin düşmesi, İran'ın da bölgede yalnızlaşması ve zayıflaması demek.

Bu karmaşık denklemin bir de enerji ayağı var. Dün Suriye ile ilgili yoğun diplomatik temasların sürdürüldüğü saatlerde yabancı ajanslara düşen iki haber, bağımsız görünse de büyük denklemin bir parçası.

ENERJİ KARTLARI ÇEKİLEBİLİR

Önce İran, Türkiye ile tahkime kadar giden doğalgaz sorununda fiyat indirimi yapmayacağını açıkladı.

Birkaç dakika sonra da Rus Gazprom'un açıklaması geldi. Gazprom, soğuklar nedeniyle enerji ihtiyacı artan Avrupa'ya, "Kusura bakmayın, size verecek daha fazla gazım yok" dedi.

Yani enerji kartları da bu süreci yokladı.

Haberin Devamı

Tekrar yukarıda sorduğumuz soruya geri dönersek, şimdi ne olacak?

ESAD’IN GİDİŞİNİ KİM YÖNETECEK?

Şahsi kanaatim, Esad gidecek ama askeri müdahale olmayacak.

Suriye konusundaki süreçte yakın zamandaki en önemli dönüm noktası, Salı günü Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Esad ile Şam'da yapacağı görüşme.

İpleri eline alan Rusya'nın bu görüşmede Esad'a, "Seni ikidir kurtarıyorum, artık bundan sonra ben de zor duruma gireceğim. Daha geç olmadan bırak" mesajını iletmesi muhtemel.

Esad bu mesaja uyar mı, onu kestirmek güç. Ancak, Esad şu aşamada Rusya’yı kaybetmeyi göze alamaz.

Bununla birlikte, dünkü gelişmeler, Esad'ın gitme sürecinde de, Suriye'deki değişim sürecinde de Rusya'nın daha etkin rol oynayacağını gösteriyor.

Görüşmenin ardından somut birtakım adımlar çıkması da düşük bir olasılık. Aksi olursa sürpriz olarak nitelendirilebilir.

Ancak ne çıkarsa çıksın, Esad Lavrov ile birlikte uçağa binip Moskova'ya hareket etmediği sürece Batı'yı tatmin etmeyen bir görüşme olacak.

YENİDEN AYNI DÖNGÜ BAŞLAR MI?

Önümüzdeki dönemde Suriye ile ilgili olayların başladığı Mart 2011'den bu yana yaşanan döngünün bir benzerine girmek şaşırtıcı olmaz.

Suriye'de olaylar ne zaman dünyanın gündeminden düşse büyük bir gelişmeyle yeniden dünya ayağa kalkıyor.

Olaylar Mart'ta başlayıp, sonra yavaş yavaş gündemden düşmeye başladığı dönemde, Haziran ayında Türkiye sınırına yakın yerlerde yoğun çatışmalar ve operasyonlar oldu.

Binlerce kişi Türkiye'ye sığındı. Konu dünyanın gündeminde o kadar büyük bir yer aldı ki, Angeline Jolie bile kalkıp kampları ziyaret etti.

Ardından yeniden "sükunet" ve diplomasi dönemine girildi. Bu kez de Ağustos sonu, Eylül başında Hama'ya büyük bir operasyon başladı. Türkiye devreye girdi, BM Suriye'yi kınayan ancak Rusya ve Çin'in vetosuna takılan bir karar çıkarmaya çalıştı.

Şimdi yine olağanlaşmanın başladığı bir dönemde Humus operasyonu oldu ve tekrar dünyanın gözü Suriye'ye döndü.

İLKBAHAR SICAK GEÇECEK

Önümüzdeki dönem ilginç gelişmelere gebe. Mart'ta Rusya'da, Kasım'da da ABD'de seçimler var. Putin rahat kazanacak gibi görünüyor ancak Obama'nın işi daha zor.

Dahası son dönemde ABD basınında İran'a olası bir İsrail operasyonuna yönelik yoğun haberler çıkıyor. İşaret edilen tarih Nisan-Haziran dönemi.

Ve tabii Suriye'de her geçen gün yaşanan iç savaşın dozu artıyor. Aralık ayından bu yana yabancı basında çıkan haberlerin temelinde Suriye'deki silahlı direnişçiler yer alıyor.

Dün Humus'tan bildiren BBC muhabiri Paul Wood’un yazısının sonunda yaptığı şu yorum çok dikkat çekici: "Şu an Suriye'deki durumun sokak gösterilerinden uzaklaşıp, giderek yoğunluğu artan bir gerilla savaşına dönüştüğünü düşünüyorum."

Sonuçta görünen o ki, Ortadoğu satrancında ana oyuncular hamlelerini yaparken, Suriye'de de kan akmaya devam edecek.

ikoker@hurriyet.com.tr

http://twitter.com/ikoker

 

İrem Köker

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!