Bir daha devletle iş yapmamayı öğrendim

Güncelleme Tarihi:

Bir daha devletle iş yapmamayı öğrendim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2011 01:02

Öğrencilerde okuma alışkanlığı ve sürekliliği, eleştirel bakış açısı kazandırmak ve çok yönlü düşünebilme yetisi geliştirmek amacıyla geçen günlerde İstanbul’daki kimi okullarda Yazarlar Okullarda projesi başlatıldı. Ancak İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız başkanlığında, İstanbul Milli Eğitim Müdür Yrd. Metin Taşdemir koordinatörlüğünde gerçekleşen çalışma, ismini daha çok, Aslı Tohumcu’nun Abis isimli öykü kitabı odağında çıkan tartışmalarla duyurdu.

Özetlemek gerekirse; Yazarlar Okullarda projesi kapsamında okullarda her ayın ilk iki haftası bir Türk veya dünya klasiği, sonraki haftalarda da çağdaş bir Türk yazarın eseri okunacaktı. Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı derslerinin okuma saatlerinde bu kitapların üzerinde söyleşiler yapılıp, öğrencilerden kitaplar hakkındaki düşünceleri alınacaktı. Alışıldık özetler yerine kitaplar hakkında kendi değerlendirmelerini yazmaları istenen projede, gençlere ödül olarak okudukları kitabın yazarıyla bir araya gelme imkânı sunulacaktı. Her ilçenin bir yazarı olacak ve bu ilçe eğitim öğretim yılı içerisinde o yazarı ilçesine davet edecekti. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen projede yer alan yazarlardan Aslı Tohumcu; 8 yıl önce yayımlanmış ve bu yıl Kırmızı Kedi Yayınları tarafından tekrar basılan Abis isimli öykü kitabındaki küfürlü kullanımlar dolayısıyla, pornografik suçlamasıyla karşı karşıya geldi. İki ayrı gazetede ‘suçlayıcı ifadelerle’ yer alan haberlere rağmen Aslı Tohumcu projeye devam etme kararı aldı. Tohumcu’yla süreci ve aldığı kararı konuştuk...

Önce süreci kısaca bir hatırlayalım isterseniz, neler oldu birkaç gün içinde böyle?
- Davetli olduğum lise, Abis’i aldığının ertesi günü iade etti. Ben meseleyi hep üçüncü şahıslardan duydum. Bir öğrenci, “Ben bu kitabı kütüphaneme bile koymam” demiş. Tepkinin kendisi bile komik. Kütüphaneme bile koymam! Üzüldüm tabii ama kimseye kitabı zorla okutacak halimiz yok. Sonra da tatsız bir şekilde iki ayrı gazeteye manşet oldum.

Hangi kitabın hangi okulda okutulmasına nasıl karar veriliyor?
- İlçe Eğitim Müdürlüğü okullara proje konusunda bilgilendirme yolluyor. İsteyen okul yazarını davet ediyor söyleşiye. Zaten her yazar dört okulu ziyaret ediyor. Yazarların hangi ilçeye gideceği de kurayla belirleniyor. Ben de ne sevinmiştim Kadıköy ilçesini çektim diye...

ABİS, 8 YILDIR PİYASADA

Yani Abis, okula tamamen yetkili merciler tarafından, MEB’ye bağlı müdürlükler tarafından seçilerek gönderiliyor. Bakanlığın onayladığı bir proje haliyle. Sonra bir öğrenci / öğretmen ben bunu kitaplığıma koymam diyor ve ortalık toz duman oluyor. Bunu bir şeye bağlayabiliyor musunuz?
- Hangi kitabın önerileceği konusunda proje sahiplerinin özeleştirilerini yapmaları gerekiyor. Bana sorduklarında, beni daha ziyade gençler okuduğu ve lise öğrencileriyle Abis sayesinde buluştuğum için Abis’i önerdim. Bilmiyorum, kitabı İbrahim Çakmak’tan başka okuyan var mı? Veya o da gerçekten okudu mu, yoksa biri mi onun için cımbızladı? Ne de olsa her şeyi başlatan onun açıklaması oldu. Türk Eğitim Sen adına olaya sağolsun sahip çıktı(!)
Bütün bu panayır halini bir şeye bağlamakta zorluk çekiyorum. Anlaşılan iki kurum arasındaki politik çekişmenin ortasında kaldım. Ne olursa olsun, bir yazarın bu şekilde açıklama ve haberlerle hedef gösterilmesi, bir edebiyat eserinin küçük düşürülmeye çalışılması üzücü. İlk taşı atanın eğitimci olması da. Ben bu kitabı şimdi ya da bu proje için yazmadım ki, sekiz yıldır piyasada, okuyan okuyor. Akılları nerdeydi!

Abis’i ben seçtim... Lise öğrencileriyle Abis sayesinde buluştuğum için, dediniz. Baktığımız zaman belki de Aslı Tohumcu’nun dili en naif, üslubunun en sakin olduğu kitaplarının başında gelir Abis. Abis’in günahı neydi ki burada?
- Abis sert bir kitap sonuçta, ama yazdığım en sert kitap da değil. Taş Uykusu’nu düşünüyorum da... Ama bence burada şöyle bir mesele de var. İkiyüzlü bir ahlak anlayışımız var bizim. Çocuk tecavüzcüleriyle yaşarız, dulları mahalleden kovarız ya hani. Medyaya, televizyon dizilerine ya da işte şiddetin meşrulaştırıldığı hiçbir mecraya dur demeyiz, yazarlarımıza dur deriz. Bakan bile yazarları neredeyse terörist ilan ettikten sonra çok da şaşmamak lazım aslında.

TÜRK-EĞİTİM SEN’İN İLK VUKUATI DEĞİL

Bir şeye takılıyor insan ister istemez. Abis’teki geçen birkaç kelime yüzünden ‘pornografik’ yakıştırması yapılıyor. Oysa hali hazırda yayında olan, hattâ klasiklerimiz arasına girmiş nice kitapta benzeri ve aynı kullanımlar var. Biraz daha abartırsak, Vurun Kahpeye bile sakıncalı mı olacak bu ülkede. Nereye varacak bu?
- Tabii, bundan böyle Kahpe lafı geçmeyecek hiçbir kapakta! Bu Türk-Eğitim Sen’in ilk vukuatı değil. 2007’de de Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’nin porno olduğunu iddia etmişlerdi. İçerdiği tam 28 ifadeden dolayı. Ve 100 temel eser listesinden çıkarılmasını istemişlerdi. Oysa 100 temel eser olayını başka bir açıdan tartışmaları gerekirdi. Bundan 10 yıl önce, Bukowski’nin bir öyküsü sırf okunduğu için Açık Radyo kapatılmıştı. Bu muhafazakârlaştırma politikasının bir ürünü, bana gösterilen şiddet. Kültüre de çatır çatır şiddet uygulanıyor işte farklı kanallardan. Herkesin sırası gelecek teker teker, herkesi bir şeylerle mahkum edecekler. Beni pornografik, ağzı bozuk yazar ilan ettikleri gibi.

Projeye devam etme şeklin ve sebebinle ilgili de konuşmak istiyorum. Neden devam ediyorsun?
- Yok Bana Sensiz Hayat adlı kitabımla, söz verdiğim için devam ediyorum projeye. Bir de öğrencilerden bu suçlamalar konusunda tepki aldığım için. Bu haberleri kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak okuyorlar. Sadece Abis’in yazarı olmadığım için de devam ediyorum aslında.

Peki, hiç bu duruma düşmemesi gereken bir kitap üzerinde böyle tartışmaların dönüyor olmasından nasıl bir ders çıkarmalıyız? En azından siz ne söylemek istersiniz?
- Benim kişisel olarak olaydan çıkardığım iki ders var. Devletle iş yapmayacaksın. Kalemini iyice sivrilteceksin. Habertürk’e 10 bin liralık manevi tazminat davası açtım. Ben bir yazarım, benim hakkımda iyi bir yazardır, kötü bir yazardır denmiyor. Kitabım için ensest, pornografik denerek onu küçük düşürücü ifadeler kullanılıyor. FSEK’in 70. Maddesine göre fikri ve sinai eser kanunundan kaynaklanan haklarımın zarar gördüğü gerekçesiyle dava açtık. Her yandan bir korku toplumu olmaya doğru itiliyoruz. Ama edebiyat özgürdür, okuyucu ondan da özgürdür!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!