13 yılda ne değişti

1998’de Doğu Akdeniz’deki füze gerginliğine doğrudan müdahil olmuştu Yunanistan. Ancak, bu kez ekonomik krizden mi bilinmez, pek olayların göbeğinde yer almak istemiyor

Haberin Devamı

Takvimler 1998 yılını gösterdiğinde dönemin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides, Atina’daki İrodu Attiku sokağı üzerindeki Yunanistan başbakanlık binasından çıkarken adımlarını şaşırdı, hangi araca bineceğini bilemedi.
Birkaç dakika önce biten görüşmede dönemin Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis’in baskısıyla Rus yapısı S-300 füzelerinin Kıbrıs Rum Kesimi yerine Yunanistan’ın Girit Adası’na konuşlandırılmasını çaresiz kabul etmişti Klerides.
Atina’nın dediği olmuştu. O günün şartları, o günün dengeleri, o günün ittifakları öyle gerektirmişti.
ABD ve NATO, Rus füzelerini duymak bile istemiyordu. AB de öyle. Türkiye’nin de büyük tepkisi vardı. Bir tek Moskova’nın desteğiyle olacak iş değildi.
Aylarca tekrarlanan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkıdır” veya “Türkiye ne tepki gösterirse göstersin S-300 füzeleri adada konuşlandırılacak” tarzı açıklamalar ve demeçler bir kalemde silindi unutuldu.
Klerides, Kıbrıs’a döndü, muhalefet ve medyanın yaylım ateşine tutuldu. ‘S-300 fiyaskosu’nun bedelini de ödedi.
Bugün Kıbrıs Rum Yönetimi ilan ettiği ve Türkiye’nin tanımadığı ekonomik münhasır bölge içinde doğalgaz sondaj çalışmaları yapıyor.
Konjonktür farklı bugün. İsrail’in Rumlara açık teşviki ve desteği var. Sondajı yapan şirket Amerikalı. Rumlar AB üyesi ve AB sondaja en azından engel çıkarmadı. Moskova da malum her zaman Rumların görüşlerine yakın.
Ve bütün bu faktörlerin gözardı edemeyeceği ‘Ya iddia edildiği kadar zengin doğalgaz yatakları varsa?’ hayali.
Türkiye’nin tepkisi ortada.
Peki ya Yunanistan?
“Kıbrıs’a saldırı Yunanistan’a saldırı anlamı taşır”, “Kıbrıs’ın uluslararası hukuktan kaynaklanan egemenlik haklarını savunacak güçteyiz” tarzı çıkışların-açıklamaların dışında, bugüne kadar Doğu Akdeniz’deki ‘tablo’da Yunanistan sanki yok. Sanki olmak da istemiyor.
Ekonomik kriz yeterince başına bela.
Ancak, yine de herkesin dikkatli davranmasında yarar var.
Tarih Türk-Yunan ilişkilerinde 24 saatin bile bazen çok uzun bir zaman dilimi olduğunu göstermiştir. Ha bir de Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının daima tehlikeler gizlediğini.
Tabii Rum Yönetimi’nin, sondaj çalışmalarının Kıbrıs müzakerelerini etkilemediği, hatta çözüm için fırsat olduğu tarzı açıklamalarına gülüp geçiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları