Şimdi açık yeşilim

Güncelleme Tarihi:

Şimdi açık yeşilim
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 1999 00:00

Haberin Devamı

Şiir kasetleri çok satıyor. Şiirin klibini bile yaptı. Kanaldan kanala transfer oluyor. Anadolu'ya şiir turnelerine çıkıyor. Evet, boynu eğri, mazlum, aşkı ve aşk acısını iyi bilen delikanlı İbrahim Sadri. Şiir adına bir ilki gerçekleştirdi. Olacak şey değil ama şiirden para kazandı. ‘‘Adam Gibi’’ şiirinin kasetini ve klibini yaptı. Kaset, altı ayda 800 bin sattı, listebaşı oldu ve İbrahim Sadri de böylece şiirin yıldızı oldu. Hem de hiç beklemediği halde. Anadolu'yu dolaşıyor, üç saat kaldığı sahnede oyunculuğuyla önce güldürüyor sonra da şiirleriyle ağlatıyor. İbrahim Sadri, şimdi aşkta ve parada kaybedenlerin bir tanesi. İbrahim Sadri, şimdi şiirin arabesk kralı.

Türkiye'de şiir, geniş kitlelere ulaşmak için sizi mi bekliyordu?

- Dünyada da şiir kitapları az satıyor. Marjinal bir sanat. Halk tipi bir iş değil. Şiirin az satması gerekiyor. Çok satarsa o şiirde bir problem var diye düşünüyorum. Şiir bir lükstür. İçseldir. Benimkinin çok satmasının nedeni, çok doğru bir zamana denk geldi. Çünkü Türkiye'de kaybedenlerin sayısı giderek artıyor; duygusal, sosyolojik, ekonomik, politik anlamda. Kaybedenlere yönelik işler yapanlar da kazanıyorlar. Çok ucuz binalar üreten müteahhitler, arabesk şarkı yapanlar kazanıyor. Benim kaset de kaybedenlerin şiirlerini anlatıyor. Çok bilinçli bir tercih değildi. Sonradan farkettim. Şiirlerimde aşklarını, dostluklarını, yaşadığı toprağı kaybedenler var. Ayrıca bu kasetin arabesk ama çok sağlam bir müziği var. Bir müzik kaseti gibi defalarca dinlenebiliyor. Şiirlerimde herkesin hayatında karşılığı olan şeyler var. Aşk, dostluk, kırıklık, kayıp... Dünya görüşünüz, ekonomik durumunuz hatta kaliteniz ne olursa olsun.

Mühim olan acı yani?

- Tabii ki. Çok entelektüel biri de sevdiğini kaybettiğinde acı çeker, sıradan bir işçi de. Çünkü hepimize ait, hepimiz yaratılırken içimize kodlanmış duygular bunlar. Hedef kitlesi herkes olan bir kaset oldu. Talep çok olunca durgun, sakin klibi yaptık. Farklı oldu, çok dikkat çekti.

PARA KAZANACAĞIM

Size ‘‘Kaybedenlerin Şairi’’ diyebilir miyim?

- Tabii, diyebilirsiniz. Bundan çok mutlu olurum.

Şiir özeldir. Araya neden giriyorsunuz?

- Bir kere benim kasetim edebi ürün değil. Yani şiir değil. Bunlar dramatik metinler, kısa film hikayeleri. İmgelerle, sembollerle dolu değiller. Benim bütün şiirlerim böyle. İnsanlara sıcak gelen şeylerden biri de bu zaten. Edebilik iddiasında değilim. Söylemeye gelen şiirler var. Mesela halk şiirleri.

Şiirden para kazanmak aklınıza gelmiş miydi?

- Ben bu kasetten henüz para kazanmadım. Ben de firma da kasetin bu kadar satacağını ummamıştık. İyi bir promosyon yapmaları şartıyla kaseti çıkarmalarını istemiştim. Bundan sonra kazanacağım tabii. Kasetimi yapacak firmanın bana iyi bir para ödemesi gerekecek. Mart ayında ikinci kasetim çıkıyor. Tek kişilik gösterilerimi ikibuçuk yıldır yapıyordum. Ama ayda bir-iki kez yapardım. Şimdi yetiştiremiyorum. Türkiye'nin her yerinden çağırıyorlar. Ayın 30 gününü dolduracak durumdayım. Şiir kaseti sayesinde böyle oldu.

Diyelim, hiç şiir gününüzde değilsiniz ve sahnedesiniz? Keyfiyet yok mu?

- Keyfiyetim bundan sonra olacak. Çünkü beni çok zorluyor. Şiir okurken yaşıyorum. Ama çok sevdiğim şiiri orada, burada, televizyonda okuyorum. Nasıl kurtulacağım, ne zaman bilmiyorum.

Sadece şiir mi okuyorsunuz sahnede?

- Belki Türkiye'de ilk kez denenen bir şey yapıyoruz. Önce izleyiciyi güldürüyoruz, arkasından da şiir okuyup tabiri yerindeyse ağlatıyoruz.

Seyirci-dinleyiciniz genel olarak hangi kesimden?

- Bu işi yapanların içinde kendimi en şanslı sayıyorum. Çünkü her taraftan seyirci-izleyicim var. Kökenim, geçmişim itibariyle muhafazakar İslamcı kesimden ciddi bir genç izleyicim var. Bunun dışında benim politik aidiyetimin kullanım olmadığının farkında olan aklı başında kitlem de var. Bu kasetle şiiri seven bambaşka bir kitleyle de karşılaştım. Sahnedeyken görüyorum gelenleri. Sakallı da var, örtülü, frapan giysililer de var, sıradan insanlar da.

Siz kendi bünyenizde hükümeti kurmuşsunuz?

- Evet, doğru. Sadece gözleri görünen bir hanım da gelip bana kasetini imzalatıyor. Arkasından mini etekli bir kız gelip sizi öpebilir miyim, diyor. Şimdi bu kötü bir şey değil ki. Böyle olmasını seviyorum. Bu ülke böyle yaşıyor zaten. Türkiye'nin en büyük zenginliği bu değil mi? Türkiye mozaik değil mi? Politikacılar açısından böyle değil ve ipe sapa gelmez sıkıntılarımız var. Ama bizi ayakta tutan, sanki dağılmamıza neden olacakmış gibi görünen de bu mozaik. Bu da sanat üretenlere büyük bir malzeme zenginliği getiriyor. Besleneceğimiz o kadar çok damar var ki. Bunun izleyici profili olarak yansıması, beni çok mutlu ediyor.

Muhafazakar İslamcı kesimden ‘‘Para kazandı, delikanlılığı bozuldu’’ yönünde eleştiriler alıyor musunuz?

- Tabii alıyorum. Artık değişmiştir gibi önyargı var. Çünkü her ideolojinin içinde marjinal kesimler vardır. Doğrunun marjinal olmak olduğuna inanırlar. Ben bunun karşısındayım. Daha toplumsallaşmaktan, kitleselleşmekten yanayım. Benim inandığım din de böyle. Bak, artık okuduğu şiirler hep aşk şiiri, niye ideolojik şiir okumadı, diyorlar. İdeolojik yönler elbette var şiirlerimde, bir şeye dayanarak, birtakım terminolojiyi kullanarak insanlara satmadım. Ama Mehmet Akif'in Necip Fazıl'ın şiirlerini okuyorum. Hatta klasikler diye bir kaset düşünüyorum. Yine de bize ait bir insan, nasıl olur da 800 bin kişiye ait olabilir, diyorlar.

İkinci kaset

Şiire profesyonellik girince mertlik bozuluyor mu?

- Zaman zaman, elbette. Kasete kadar olan süreçte hep sevdiğim şiirleri, sevdiğim zamanlarda, canım istediği için okudum. Şimdi gösteriler, televizyon programları işin içine girdi. O zaman da kelimelerin içi boşalıyor, anlamını yitiriyor.

İnsanlar ve Soytarılar adlı oldukça radikal, İslamcı çizgide bir oyun yazıp sahnelemiştiniz?

- Ferhan Şensoy'un çok güzel bir oyunu vardı, Şahları da Vururlar diye. Çok güzel bir eserdir. O oyunun arkasından ben de bir taraftayım ya, o taraftan yazdım. Şahları da Vururlar'ın genel tekniğini kullanarak bu müzikli oyunu yazdım. Sovyet albayını oynadım.

Geçmişte koyu yeşildiniz. Şimdi geldiğiniz noktada renginiz açıldı?

- Doğru, çok doğru söylüyorsunuz. Aşağı yukarı herkes değişti. Ama para kazanmak, mesleğimi değiştirmek adına rengimi açmadım. Bende bu anlamda değişim yok. Belki ne var, renk açılması var. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Vicdanımı rahatsız etmiyor. Bunun için de kendimi aldatmıyorum.

Tiyatrolu yılları özlüyor musunuz?

- Tek kişilik gösterilerimde tiyatro arzumu karşılıyorum. Gösterimin içinde epeyce teatral bölüm var. Zaten çok uzun vadeli hesaplarım yok. İki hedefim vardı. Şiirin bir şekilde para ettiğini göstereceğim dedim. Gerçi popülerleştirme gibi sakıncalarıyla birlikte becerdik ama oldu. İkincisi de televizyonlarda en çok izlenen saatlerde kaliteli program yapacağım, bunun reyting aldığını göstereceğim. Şimdi bu ikinci hedefim için çalışıyorum. Bunun dışında büyük ideallerim yok. İkinci kasetimi yapayım, standardımı koruyayım yeter. İşimdeki başarıyla kendi mutluluğumu dengede tutmaya çalışıyorum.

ÇIKMAK VE İNMEK

Magazin sayfalarındaki fotoğraflarınızda bir bardaydınız ve karşınızda bir sarışın oturuyordu?

- Bir radyonun kuruluş gecesine davet edildim. Bir barda kutlanıyordu ve birçok sanatçı gibi ben de katıldım. Bana atfedilen kadın, radyonun yöneticilerinden biriydi, hoşgeldiniz demek için oturdu. Yanımda başkaları da oturuyordu ama fotoğraf karesinde nedense gözükmüyorlar. Böyle şeylerle uğraşmak istemiyorum. Kimse günahsız değil. Ama ben temel kurallarımı bozmamaya gayret ediyorum. Biliyorum ki bu işim bir iki sene böyle gider. Çıkmak ile inmek birbirine çok yakın şeyler. Düştüğümde yakınımda aynı dostlarım olmalı ki hastanelere düşüp psikolojik tedavi görmeyeyim. Yaşadığım ev aynı, dostlarım aynı. Gelirim artsa bile aynı hayatı yaşamaya çalışıyorum.

İSLAMCI PAPARAZZİLER

İki kadınla evli olduğunuzu duydum?

- İki farklı magazin var Türkiye'de. Biri, gazete, dergi ve televizyon programlarıyla bildiğimiz magazin basını. Bir de muhafazakar kesimin kendi paparazzileri var. Bizzat şahit olduğum için nasıl işlediğini söyleyeyim. İnanılmaz çabuk yayılan fısıltı gazeteleri var. Zan altında kalıyorsunuz. Bu sorduğunuz durum, beş yıldır söyleniyor. Niye? İslamcı bir orijine sahibim ya? Bu adam dost tutmazsa olmaz. Zaten yapanlar da var. Münasip bir ikinci eş uyduralım diyorlar. Önce üzülüyorsunuz, sonra sinirleniyorsunuz, sonra da alışıyorsunuz. Kendilerine misyonlar biçen insanlar bir yere geldiğinde böyle şeyler üretiliyor. Hakkımda o taraftan üretilen bir sürü söylenti var. Katlanmasını öğrendik. Allah'tan ki eşim tahammüllü biri. Evlendiğimizde şarküteri tezgahtarlığı yapıyordum. Salam kesip peynir tartıyordum. Bütün aşamaları eşimle birlikte geçirdik. Zorlandığımız, yıprandığımız dönemler oldu. Birbirimizi taşımasını öğrendik. Çünkü birbirimize güveniyoruz, seviyoruz. Eğer ikinci bir evlilik yaparsam, bunu ilan ederim. Nikahın aslı budur.

ŞİİRE TRANSFER

1963 İstanbul doğumlu. Aslen Erzincanlı. İstanbul İktisat, Yıldız İnşaat fakültelerinde birer yıl, İşletme Fakültesi'nde de üç yıl okudu. Lise yıllarında, düğün salonlarında komedyenlik yaptı, başarılı olamadı. Bu işin eğitimini almak gerektiğini düşünüp Bilsak Tiyatro Akademisi'ne başladı.

Macit Koper, Erol Keskin, Ayla ve Beklan Algan'dan oyunculuk eğitimi aldı. Tiyatrocu oldu, turnelere çıktı. 1983'ten itibaren şiirle ilgilenmeye başladı. Gazete ve dergilere bıkmadan ardı ardına gönderdiği şiirleri, başlangıçta hiç yayımlanmadı. 1989'da ilki Hüzün Şiirleri olmak üzere altı şiir kaseti yaptı.

Özel radyoların ilk açıldığı dönemde, Akra FM'de ‘‘Gerçek bir talk-show’’ dediği Eşref Saati'ni yaptı. Kanal 7'ye transfer oldu. Ardından TGRT'ye, Kanal 6'ya, tekrar Kanal 7'ye geçti. Şimdi TGRT'de Kırık Kalpler Kulübü adlı gece şovunu yapıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!