Halfeti’nin siyah gülü

Güncelleme Tarihi:

Halfeti’nin siyah gülü
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

Halfeti, Orta Fırat bölümünde, Şanlıurfa'ya bağlı bir ilçe. 35 kilometrelik bir yolla Birecik'e, oradan da Gaziantep-Şanlıurfa yoluna bağlanıyor. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü ilçe, meyveleriyle, tarihiyle, kişileriyle ve siyah gülleriyle ünlü. Rum Kale, Merkez Ulu Cami, Ermeni Adır Usta, Hacı Hös'ün eriği, Cibin Köyü'nden Abey Misey Ağa, Lamo Sait'in gülleri, Mıtrıp Mahallesi, Kemaneci Abo, Davulcu Damat Asım Ekren'in dedesi Kemancı Halilo...

Muz'dan greyfurta, hurmadan fıstığa binbir meyvenin yetiştiği bu yeryüzü cennetindeki herkes, her Halfetili anlatılamayacak derecede üzgün. Bir yıl sonra Birecik Barajı'nda su toplandığında Halfeti, Fırat'ın altında kalacak. Binlerce yıllık geçmişi, kültürü, doğasıyla hayatı boğulacak.

Halfetili Yazar Müslüm Yılmaz, öyle üzgün ki sevgili kasabasının anısına bir kitap yazdı şimdiden: ‘‘Kendi Sularında Boğulacak Bir Kent: Halfeti’’ Kitabı okuduktan sonra, hazır Urfa'ya gitmişken Halfeti'yi görmek farz oldu. Hele birçoğumuzun belleğinde Halfeti adı, Abdullah Öcalan ve Melih Gökçek'ten başka isim çağrıştırmayan talihsizlikteyse... GAP'ın su yollarının ulaşmasının on yıllar alacağı kurak ovalardan geçip Fırat havzasına ulaştığımızda bir vahayla karşılaşıyoruz. Yeşilin binbir çabayla örttüğü tarihi minareler, Ermeni işi oymalı taş binalarla işte Halfeti.

Fırat'a paralel, mutlaka Fırat manzaralı yapılar. Çok katlı betonarme bina yok gibi. Dokusunu, geçmişini yitirmemiş ender ilçelerimizden. Yaşlılarla konuştukça Müslüm Yılmaz'ın ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz. ‘‘Gelecek günleri düşündükçe içim yanıyor. Binlerce yıllık bir tarihle sulara gömülecek kentimi ve sular altında kalacak kendi tarihimi düşünüyorum. O zaman kendimi çok yalnız ve temelsiz hissediyorum. O milyonlarca ampülü yakacak, binlerce motoru çalıştıracak elektrik sanki içimden geçiyor. Mutluluğun ve mutsuzluğun adı Fırat geliyor aklıma.’’ Halfeti, GAP alanı içinde su kültürü olan ender ilçelerden. Suyu kullanmayı, suya saygıyı iyi biliyor.

CENNETTEKİ MUTSUZLUK

Ermeni Adır Usta'nın 1804'te yaptığı Merkez Ulu Cami, Ermeni ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden. Yine Adır Usta ve adsız Ermeni ‘‘Havara Taş’’ ustalarının yaptığı binalar ve hamam... Bazıların çatısı yok. Ama duvarlar bütün haşmetiyle zamana direniyor. Her evin bahçesinde siyah gül var. Siyah bir gülü ilk kez görmenin şaşkınlığı ve sevinci az sonra duyacaklarımızla kedere dönüşüyor. Siyah gül, sadece Halfeti toprağında siyah. Başka iklimde, başka toprakta rengi değişiyor. Birecik Barajı siyah gülü de yutacak.

Fırat kıyısında uzanan portakal, mandalina, turunç, nar bahçelerinin arasında ilerliyoruz. Sanki bir Akdeniz ilindeymişiz duygusuna kapılmamak elde değil. Yeşilin arasında kaybolmuş bir evin bahçesinde buluyoruz kendimizi. 60 yaşındaki Sabriye Yazgan, meyve ikram ediyor. Tüm Halfetililer gibi onun da sesi kaygılı. Yüzlerce ağacıyla, sebzeleri ve hayvanlarıyla artık misafir olduğunu düşünüyor. Eski mutlu günleri yad etmeden geçemiyor. ‘‘Daha sakin, sevinçliydik. Şimdi çok üzgünüz.’’ Başını eğiyor. Kedisi Kiraz'ı okşuyor. Devletin kendisine hâlâ göstermediği yerleşim yerini bilmese de Fırat'tan uzak, kurak ve beton tek tip evler yapacağını biliyor.

CENNETE VEDA

Halfeti'nin CHP'li Belediye Başkanı Mehmet Gökçek, Melih Gökçek'le amca çocuğu. Melih Gökçek'le zamanında basına da yansıyan çok tartışmaları olduğunu, yeniden tartışmak istemediğini söylüyor. ‘‘Burada doğdu, dışarıda büyüdü. Sekiz bin Gökçek var. Partilerimiz ayrı. Ankara'ya belediye başkanı seçildiğinde gururlanmıştık ama...’’ demekle yetiniyor. Halfeti'nin sorunlarını dile getirmeyi tercih ediyor. O kadar üzgün ki. Birkaç gün önce ilçe yaşlılarıyla sohbet toplantısı yapmış. Onlarla birlikte ağlamış. yapılacak hiçbir şey yok. Halfeti yok olacak! Öyle çaresiz ki... ‘‘Zoraki iskan yapılıyor. Bu insanlar ne yiyip ne içecek? Devletin yaptırdığı konutta oturmayacak. Büyük şehirlere göç edip ne iş yapacak? Yaşlılar taşındıkları yıl ölür kederinden.’’

Mehmet Gökçek, Keban ve Samsat Barajları altında kalan köyleri, göç eden köylülerin mutsuzluklarını örnek veriyor. ‘‘Dağ başına ev yaptır, oturt. Mutlu olmasa bile bu insanlara iş alanları açılmalı.’’ Gökçek, devletin azalan süreye karşılık yeni yerleşim alanı gösterme konusunda çok ağır davrandığını, göçün arttığını, ilçenin dağılmak üzere olduğunu anlatıyor. En büyük kaygılarından biri de istimlak parasının hâlâ verilmemesi. ‘‘Atatürk Barajı'nın inşaatı 14 yıl önce başlamıştı. Bugün olmuş parasını alamayan köylüler var.’’

Su altında kalmadan önce kurtarılacak tarihi zenginlikler olur diye son iki dönemin Kültür Bakanlarına başvurmuş. Her ikisinde de sözlü cevap alabilmiş: ‘‘Ne yapalım? Türkiye'nin her tarafı tarih.’’ Gökçek bu cevaba karşılık şunları söylüyor: ‘‘Ama Türkiye'nin her tarafı su altında kalmıyor.’’

GAP kapsamında açılan Çok Amaçlı Toplum Merkezi (ÇATOM), Halfeti'de de bulunuyor. Halfeti'yi merkez alarak yürütülen Yeniden Yerleşim İstihdam ve Ekonomik Yatırımlar Projesi'nin Koordinatörü, Sosyolog Oya Açıkalın, baraj sonrası kente göçecek kadın erkek, yaşlı genç Halfetililer için vasıf kazandırma kursları düzenlediklerini belirtiyor. Üç aylık kurslara 30 kişi katılabiliyor. Açıkalın, barajdan etkilenen Halfeti ve 44 köyünü hesaba kattıklarında işsiz erkek sayısının üç bin olduğunu söylüyor. ‘‘Ama iş bulma konusunda ÇATOM'un yapabileceği bir şey yok.’’ Açıkalın, bu kursların gerçekleşebilmesi için mali desteğe ihtiyaçları olduğunu söylüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!