G.Saraylı dostlar ve diğerleri

FENERBAHÇE’nin başlattığı çok aktivite diğer kulüpler tarafından da takip ediliyor...

Fenerbahçe taraftarı, her türlü özel karşılaşmada mutlaka tribünlerde bir aktivite yapar. Buna özen gösterilir. En ince ayrıntısına kadar düşünülür... Güzel ve manalı bir fotoğraf çıkar ortaya. Dün, Fenerbahçeli taraftarların oturduğu kale arkasındaki G.Saraylı taraftarlar da bu derbi için bir organizasyon yapmışlar... Üstelik oldukça renkli bir karton gösterisi organize etmişler! Sadece renklerle ilgili biraz kafam karıştı... Sarı ve kırmızı kartonları anladım ama yeşil rengin sarı kırmızıyla aynı tribünde olmasını anlayamadım? Arada biraz da beyaz renkli kartonlar vardı... Meksika bayrağı desem sarı var o yüzden değil... G.Saray’ın renkleri desem o da değil, yeşilin ne işi var orada? Anlayamadık...

28 Nisan 2008

Geçen hafta yazdığım bu yazıdan sonra iyi bir ders aldım. Türk halkının büyük bir kısmı (ben de dahil) "street fighter" oyununu ve bu oyunun grafiğini ne kadar bilir tartışılır. Sergilenen gösteri bu oyunu anlatıyormuş. Neyse benim değinmek istediğim şey, çeşitli kişilerin ortalığı ayağa kaldırdıkları o "ima" değildi. Bu nedenle çok samimiyetimle söylüyorum, Galatasaray’lı dostlarımızı bilmeden de olsa kırdıysam özür dilerim. Galatasaray yöneticisi arkadaşım Haldun Üstünel’i de arayarak bunları ona da söyledim. Ve ekledim;

- Aynı şekilde ne olduğunu anlayamadığım bir tribün gösterisini görsem bunu Fenerbahçe için de yazardım. Bunun altında bir şey aramaya gerek yok. Ben her maç yazımda haftanın pankartı başlıklı bir köşe yapıyorum. Bunun nedeni tribünlerde başkalarını kırmamak şartıyla verilen güzel mesajları öne çıkarmak isteyişim.

Bir hafta boyunca yorumları okudum. Meğer birileri, pişmiş aşa su katmak ve zihinleri bulandırmak için beni bekliyorlarmış. Yazımda hiç ima etmediğim halde bu yakıştırmayı yapanlar ve imada bulunduğumu düşünenler, aslında kendi zihinlerindekini ortaya döktüler. Bu imayı da bana atacakları çamur için cımbızla ortaya çıkardılar ve "hah şimdi elimize düştün" edasıyla kalemlerini ellerine aldılar.

Türk spor medyasının etik ve objektif kalesini korumaya soyunmuş bu kişiler acaba futbolun görünmeyen yüzünde bildikleri ya da duydukları her şeyi yazabiliyorlar mı?

IslIklar ve gerçekler

HANGİ maçı seyredeceğim konusunda kararsızlığa düştüm. Fenerbahçe-G.Birliği mi? Sivas-Galatasaray mı? Yoksa Liverpool-M.City maçı mı?

Bu kararsızlık yüzünden Kadıköy’e stada gitmedim. Fenerbahçe’nin geçen hafta elinin tersiyle ittiği avantajı, G.Saray’ın nasıl kullanacağını da merak ediyordum çünkü.

Bir yandan da geçen hafta Şampiyonlar Ligi’ne veda etmesine rağmen seyircisinin muhteşem ilgisiyle sahaya çıkan Liverpool maçı da aklımı çeliyordu. Sonuç mu, maymuna döndüm...

Sivas’tan gol haberi geliyor, hop o kanaldayız. Kadıköy’den gol haberi geliyor pat Kadıköy’deyiz. Arada Liverpool maçını izliyorum, maçın görüntüleri ve oynanan futbola büyülenip kalıyorum.

İşte bu durumda izlediğim bu karşılaşmalardan bir Fenerbahçe yazısı çıkarmam mümkün değildi...

Ama karşılaşmaya damga vuran hataları, yine bu hataları yapan kişinin 34. dakikada değiştirilmesi maçın özetiydi diyebiliriz. Geçen haftanın en kötüsü Maldonado ve şimdiye kadar Fenerbahçe’ye neden geldiğini bir türlü anlayamadığım Ali Bilgin, yenilen golden hemen sonra oyundan alınıyordu. Sonuç malum, seyircinin ıslıklamaları ve yuhalamaları hem bu oyunculara hem de Zico’yaydı.

Fenerbahçeli futbolcular biraz geç kendilerine geldiler. Hatta o kadar geç ki, 4-5 hafta kadar...

Erken tatil

LİGİN ortasında tarafsız birine, "Şampiyonluğu kim hak ediyor?" diye sorsanız, Fenerbahçe’nin ismini söylerdi. Ama son haftaya girildiğinde futbolcular zaten lig tatiline çıkmış gibilerdi. Şampiyonlar Ligi Fenerbahçe için sona erdiğinde sanki lig de sona ermişti. Sorunun ismini koyamıyorum ama göz göre göre şampiyonluğa elveda diyen bu takım herkesi şaşırttı.

Alkışlanan pankart: Yaşattığınız her şey için teşekkürler. Hep destek, tam destek.

Maçın 3 adamı: 1-Uğur Boral 2-Semih 3-Deivid
Yazarın Tüm Yazıları