Türkiye’nin Batılılığının “MR”ı

Türkiye, Türkler Malazgirt’de 1071’de Anadolu’ya ayak bastığından beri Selçuklularla başlayarak gerek “Üçüncü Roma” formatındaki Osmanlı İmparatorluğu ile, gerekse Batılı bir “ulus-devlet” formatındaki Türkiye Cumhuriyeti ile Batı’ya doğru yönlenmiştir.

Haberin Devamı

O gün bugündür “sorunlu” bir ilişkidir bu; ne onunla, ne onsuz olunabilen bir ezeli hastalık sanki.

“Transatlantik Eğilimler” başlıklı her yıl açıklandığı vakit ses getiren German Marshall Fund (GMF) anketi, bu kez Türkiye’nin gürültülü içve dış siyaset gündemi arasında boğuntuya geldi. Oysa, “Transatlantik Eğilimler”in özellikle Türkiye açısından çok özel bir önemi var. Kestirmeden ve yapılabilecek kaba bir genelleme ile şunu ortaya koyuyor:

Türkiye, ne kadar Batılı?

Gerek kendi kamuoyunun algısında, gerekse Batılı ülkeler nezdinde ne kadar Batı uygarlığına, Batı kültürüne ve Batı kurumlarına ait görülüyor, “Transatlantik Eğilimler” anketi, bu soru ve sorulara ilişkin önemli ipuçları veriyor. Bir benzetmeyle, “Transatlantik Eğilimler 2008” anketi, Türkiye’nin Batılılığının “MR”ının çekilmesi gibi bir şey.

Haberin Devamı

“Transatlantik Eğilimler 2008” yani bu yılın anketi 4-24 Haziran tarihleri arasında ABD ve 12 Avrupa ülkesinde (Almanya, Fransa İngiltere, İtalya, Hollanda, İspanya, Portekiz, Polonya, Slovakya, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye) rastgele seçilen 18 yaş üstü 1000 erkek ve kadın ile görüşülerek yapılmış. Görüşmeler, Türkiye, Polonya, Slovakya, Romanya ve Bulgaristan’da yüzyüze gerçekleştirilmiş.

Üzerinde epeyi kafa yormak gereken geniş çaplı anketin, bizim açımızdan en can alıcı verilerinden birini şu soru ve ona verilen cevaplardaki oranlar oluşturuyor:

“Bazı kişiler, Türkiye’nin Batı’nın bir parçası olmak için Batı ile yeterince ortak değeri olduğunu söylemektedir. Bazıları ise Türkiye’nn Batı’nın gerçekten bir parçası olamayacak kadar farklı değerlere sahip olduğunu söylemektedirler. Hangi fikrin sizin fikrinize daha yatkın olduğunu belirtir misiniz?”

Türklerin yüzde 29’u yani üçte bire yakını “Türkiye’nin Batı’nın bir parçası olmak için Batı ile yeterince ortak değeri” bulunduğu kanısında. Türkiye’nin AB üyeliğine en karşıt kamuoyunu oluşturan Fransa’da elde edilen oran da aşağı yukarı aynı. Fransızlar da, bu konuda yüzde 27 oranıyla Türklerle aynı kanıdalar. Türklerin “Batı ile yeterince ortak değeri bulunduğu”na inananlar arasında en düşük oran yüzde 20 ile Almanlara ait.

Haberin Devamı

ABD’de bu oran yüzde 37. Türkiye ortalamasından yüksekAvrupa ortalaması yüzde 32 ile yine Türkiye’den yüksek. Romenler yüzde 45, İspanyollar yzde 44, İngilizler yüzde 43, Portekizliler yüzde 35, İtalyanlar yüzde 34 ile, bizim “Batılılığımız”a ilişkin bizden daha inançlılar.

 

***         ***           ***

Asıl çarpıcı gösterge, “Türkiye’nin Batı’nın gerçekten bir parçası olamayacak kadar farklı değerlere sahip bulunduğu” kanısına ilişkin oranlar.

“Türkiye Batı’nın gerçekten bir parçası olamayacak kadar farklı değerlere sahiptir” diyen Türklerin oranı yüzde 55. Avrupa ortalaması da ona yakın, yüzde 57. ABD’de ise Türkiye ile Batı arasındaki iflah olmaz değer farkı bulunduğu düşüncesi, yüzde 41 ile Türkiye’nin çok altında bir oran söz konusu.

Haberin Devamı

Almanlar yüzde 76 Fransızlar yüzde 68, İtalyanlar yüzde 61 ile bizim “Batılı değerlerle alakamız olmadığı” kanısında başı çekiyorlar. İngilizler yüzde 44,bu arada Polonyalılar yüzde 47, İspanyollar yüzde 46, Portekizliler yüzde 43 ve hele Romenler yüzde 22 ile,bizim Batılılığımıza bizden çok daha inançlı olan Batılı ülkeler kamuoylarını temsil ediyorlar.

“Batılı mıyız; değil miyiz?” ölçüsünün dışında, “Transatlantik Eğilimler 2008” uluslararası anketinin en çarpıcı birbaşka göstergesi, “Türkiye uluslararası konularda şimdi size okuyacaklarımdan hangisi ile en yakın işbirliği içinde hareket etmelidir?” sorusuna verilen cevaplardaki yüzde oranları. Aynen şöyle:

Haberin Devamı

Avrupa Birliği ülkeleri ile - 20

Amerika Birleşik Devletleri ile- 3

Ortadoğu ülkeleri ile – 11

Rusya ile – 1

Türkiye yanlız başına hareket etmelidir – 48

Bu müthiş çarpıcı bir göstergedir ve Türkiye’nin ne kadar güçlü biçimde “içe kapanmacı” bir ruh hali içinde olduğuna işaret ediyor. Bir de kamuoyu nezdinde en güçlü dış politika eğiliminin “izolasyonizm”in olduğuna.

Bu verileri bir önceki “Batılı değerler oranları” ile birlikte alıp değerlendirdiğimizde ortaya hayli vahim bir manzara çıktığını düşünenler olabilir.

Kamuoyumuza sırtımızı dönüp küsemeyeceğimize göre işimiz var. Bu tür bir içe kapanmacılık sadece AB yanlısı “liberaller”in, “enternasyonalist solcular”ın değil, aynı zamanda Türkiye’nin hedefini “muasır medeniyet ufku” olarak belirleyen Kemal Atatürk’ün takipçilerinin ve doğaları gereği ulus-devlet sınırları içine hapsolamayacak bir zihniyeti izlemek zorunda olan “İslamcılar”ın da kaygısı olmalıdır.

Haberin Devamı

 

***           ***         ***

 

Türkiye’nin yarım yüzyılı aşan “stratejik hedefi”, bir “demokrasiler birliği” olan Avrupa Birliği’ne tam üyelik. Bu nedenle şu aşağıdaki soru ve buna verilen cevaplardaki oranlar da benim nazarımda hayli düşündürücü.

Soru- “Sizce diğer ülkelerde demokrasiyi kurmaya yardımcı olmak Avrupa Birliği’nin işi olmalı mıdır, olmamalıdır?”

Olmalıdır cevabının Avrupa ortalaması65. Tek tek Avrupa ülkelerinin yüzdeleri ise şöyle: Fransa 70, Almanya 75, İngiltere 51, İtalya 75, Hollanda 68, Polonya 60, Portekiz 80, İspanya 86, Slovakya 62, Bulgaristan 60, Romanya 65.

Türkiye’yi merak ediyor musunuz. Yüzde 28!

Türkler 2005’de, bu soruya yüzde 48 ile “olmalıdır” cevabı vermişler. 2006 ve 2007’de bu oran, yüzde 26’ya düşmüş. Bu yıl, iki puan yukarı çıkmış.

“AB’nin işi olmamalıdır” diyenler arasında Türkler yüzde 42 ile, İngiltere hariç diğer herkesten uzak ara önde. Sadece İngilizler yüzde 42 ile “olmamalıdır” diyor ama onlarda “olmalıdır” deme oranı yüzde 51. “Olmamalıdır”da Avrupa ortalaması yüzde 26. “Olmamalıdır”ın “olmalıdır”a ağır bastığı sadece Türkiye.

İyi haftalar!

Yazarın Tüm Yazıları