Paylaş
Cumhuriyet Meydanı, dünden beri adeta“Türkiye’den gelenlerin işgali” altına girmiş bir görüntüde. Meydana en fazla hükmeden köşeye Türk televizyon kanallarının yayın arabaları yerleşmiş vaziyette. Kafelerde, kaldırımlarda Ermenice’den fazla Türkçe işitiliyor sanki. Türkiye’de birbirini sık gören ya da pek az görenler yine selamlaşıyor, hasret gideriyor bir haldeler.
Erivan’ın Ermeni sakinleri, “kapalı sınır”ın ötesinden birdenbire ortalarında zuhur
Erivan’da “Gül ve maç öncesi” atmosferik hava hayli sıcak, psikolojik hava hayli gevşek.
Erivan’daki Türkiyeliler esas olarak iki tür. Biri gazeteciler. Sayılarının 200’e çıkması beklenen bu tür spor ve siyaset muhabirleri olarak kendi arasında ikiye ayrılıyorlar. İlki bugün oynanacak maça endeksli Milli Takım’ı izlemek peşinde; ikincisi Abdullah Gül ziyaretinin tarihi ve siyasi yansımalarıyla meşgul.
Bir başka Türkiyeli grup ise kimisi çoluk-çocuk, Türkiye’den maç vesilesiyle Erivan’a gelen Ermeni yurttaşlarımız. Bunların arasında Ermenistan’ın altını üstünü bilenler de var; ilk kez gelenler de. Onlar, biz vatandaşları ile buradaki soydaşları arasında köprü gibiler. Onları herhangi bir yerde, elbette başta Soykırım Anıtı ve Müzesi’nin bulunduğu tepede görmek mümkün.
Erivan’a gelipte, hangi milletten ya da düşünceden olursanız olun, 1967 yılında yapılmış olan Soykırım Anıtı’na ve yanıbaşındaki müzeyi görmeye gitmemek, Mekke’ye gidip Kabe’yi görmeden dönmek gibi bir şey.
İşin ilginç yanı, Anıt’ın hiç değilse bir bölümünü, göğe 40 metre yükselen obeliskini bu gece sahadaki futbolcular da, Erivan havaalanından şehre doğru gelecek olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve konvoyu da görecekler.
*** *** ***
Erivan’da her an, şehrin herhangi bir yerinden, hep görülen bir de muhteşem bir “doğa anıtı” mevcut. Ağrı Dağı. Uluslararası ismiyle Ararat. Ermeniler, Büyük Ağrı’ya Masis, Küçük Ağrı’ya Sis diyorlar ve her ikisine birden ise, sanki bir “doğa kompleksi”nin adıymış gibi, Ararat.
Benim Erivan’a üçüncü gelişim bu, ve her gelişimde olduğu gibi yine Ararat’a doğru çekiliyorum. Yani, gerisin geriye Türkiye topraklarına doğru yol alıyorum. Ermenistan başkentine 25 dakika-yarım saat mesafede “kapalı sınır”a varınca yolum kesiliyor. Khor Virap’tan altımızdaki yeşil vadide Türkiye ile Ermenistan arasında sınır çizerek akan
Oradan sonrası Türkiye ve orada da Ermeniler kutsal Ararat’ı var. Tüm görkemiyle karşımızda. Büyüğünün doruğu yine karlı, küçüğü ona inat, basalt siyahlığıyla pusların içinde, her ikisi de göz kamaştırıcı bir şekilde dikiliyorlar. Ve Ermeniler, Türkiye ile aralarındaki “kapalı sınır” nedeniyle her gün karşılarında gördükleri Ararat’a asla ulaşamayacakları gibisinden, ruhlarını karartan bir duyguyu her lahza yaşıyorlar.
Ararat söz konusu olunca tekrar Hrant Dink’e başvuruyorum. Şöyle yazmıştı:
“... Ararat’ın Ermeni dünyasında oynadığı o simgesel rol doğru algılanmalı. Bu simge sadece Ermeni halkının kaybettiği toprağa değil, bir halkın kaybettiği toprakla bütünlüğüne olan hasretidir. O nedenle bu hasreti sadece ‘Bir toprak ya dağ parçasına olan özlem’ ile tanımlamak yetersiz kalır. Ermeni halkı için, Ararat’ın yaydığı gölge Ermeni halkının 4 bin yıllık varlığını simgeler. ‘Nuh Nebi’den beri sonsuz bir varoluşun zirvesidir... Sadece geçmiş değil, aynı zamanda gelecektir... O hasretin bittiği yerde kimliğin de biteceği sanılır... O nedenledir ki, Diaspora’daki tüm Ermeni okullarında, kiliselerinde, kulüplerinde, derneklerinde ve hemen hemen her Ermeni evinde bir Ararat görseline ya da amblemine rastlamak mümkün. Ermeni şarkıları ve şiirlerinin önemli bir bölümü hep Ararat’tan yankılanır. Ararat, bugün Ermeni dünyası için sadece Yerevanlıların her sabah gözlerini onunla açtıkları bir uzaklık değil, dünyanın beş kıtasındaki Ermenilerin duvarlarına astıkları bir yakınlıktır.”
Ararat ya da bizim alıştığımız haliyle yüce Ağrı Dağı da, maçın oynanacağı Hrazan stadından görünüyor...
*** *** ***
Abdullah Gül’ün Erivan’a yapacağı tam anlamıyla ziyareti “tarihi” kılacak asıl şey, onun Ermenistan başkentine ayak basacak ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olması olmayacak.
Türkler ile Ermeniler arasında, 19.yüzyılın sonu ile bugünler arasındaki yüz yılı aşkın zaman dilimine sıkışan kötü duyguların aşılmasını sağlayacak muazzam tarihi barışmanın “ilk adım”ı olursa, bu ziyaret gerçekten “tarihi” olacak.
Bu da şu aşamada Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinin başlamasından, sınır kapılarının açılmasından geçiyor.
Evet, görünürde bir futbol maçı için, Türkiye ile Ermenistan arasında 2010’da Güney Afrika’da yapılacak Dünya Kupası elemelerinin ilk maçını izlemek için buradayız ama farkındayız ki, “futbol sadece futbol değildir”...
Paylaş