Hrant Dink-Ergenekon; Laubalilik-Ciddiyet

Hrant Dink cinayeti davasını ilk kez izledim. Bir yıldır her duruşmaya gitmiştim ama duruşma salonuna girmemiştim. Sanıklardan Ogün Samast’ın 18 yaşını doldurmamış olması nedeniyle, duruşmalar kapalı yapılıyordu. Ogün Samast, bayağı “büyümüş”, epey kilo da almış ve bu arada 18 yaşını da doldurmuş. Duruşma açık yapılınca, ben de izleyenlerden biri olabildim.

Haberin Devamı

İlkizlenimim, günümüzün en önemli “siyasi cinayet davası”nın, dışarıda uyandırdığı yankı ile ters orantılı biçimde hayli “laubali” bir halde görüldüğü idi.

Bu “laubalilik”, duruşma salonunun mekanından, iç görüntüsünden, sanıkların hal ve tavırlarına ve hatta beyanlarına dek uzanıyordu. Sanık avukatlarının tanık sorgulamalarında sordukları bazı sorular, ülkemizde “komplo teorileri”nin ne derece revaçta olduğunu gösteriyordu.

Örneğin, sanıklardan Yasin Hayal’ın Ergenekon soruşturmasında bir ara gözaltına alınmış olan avukatı Fuat Turgut, sanıklardan Erhan Tuncel’i sıkıştırmak için, bir ara birlikte olduğu kız arkadaşının “İsrailli” olup olmadığını, üsteleyerek sordu.

Bunun Hrant Dink cinayeti ile ne ilgisi mi olabilir?

Eğer, bir dönem polisle çalıştığı anlaşılan Erhan Tuncel’in bir dönemde İsrailli bir kız arkadaşı olmuşsa, jandarmayla çalıştığı izlenimi doğan Yasin Hayal’in savunulması kolaylaşacak, zira Hrant Dink cinayetiyle asıl Erhan Tuncel ilişkisi kurulmaya çalışılacak.

Anlamadınız mı?

Haberin Devamı

Şöyle: Hrant Dink’in Türkiye’yi zayıflatmak amaçlı bir “Siyonist komplo”ya kurban gittiği, cinayetin ardında  Mossad’ın bulunduğu ileri sürülebilecek.

Böylece, asıl failler “karartma”dan yararlanacak.

Erhan Tuncel, “özel hayatına girilmek istendiği” gerekçesiyle cevap vermeyi reddetti ve yargıçtan mahkeme salonunu terketmek bile istedi. Bir ara ağzından söz konusu kız arkadaşının “Lübnanlı” olduğu sözleri döküldü.

Erhan Tuncel’in kız arkadaşı, iddia edildiği gibi “İsrailli” miydi, yoksa ağzından döküldüğü gibi “Lübnanlı” mı?

Şaşırmayın, Hrant Dink cinayeti duruşmasından söz ediyoruz.

Aynı avukat bir ara sanık Ogün Samast’a, olay günü yani cinayeti işlemezden kısa bir süre önce kendisine “Etyen Mahcupyan’ın telefon edip etmediğini” bile sordu ve “Jennifer Lopez etti” karşılığını aldı.

Evet, bunlar Hrant Dink cinayeti duruşmasından kareler...

 

***                   ***                     ***

 

Haberin Devamı

Bundan öteye, duruşmanın ayrıntısına girmeyeceğim. Ayrıntılar, gazete sayfalarına muhtemelen düşecektir.

Zihnime düşen soru işaretinden söz edeceğim. Bir yandan duruşmayı izlerken, bir yandan da acaba Hrant Dink cinayeti ile Ergenekon terör örgütlenmesi arasında bir ilinti var mı sorusu zihnimi kurcaladı durdu.

Kemal Kerinçsiz adını Türkiye, Hrant Dink sayesinde duydu. Hrant’ın 301’den yargılandığı sıralarda Şişli adliyesi önündeki gösterilerin, Şişli adliye binasında koridorlarda çıkan arbedelerin başında hep avukat Kemal Kerinçsiz vardı. Kemal Kerinçsiz, böylece meşhur oldu. Sık sık televizyonlarda da boy göstermeye başladı.

O olaylar, o gösteriler Hrant Dink’in arkasından başına 19 Ocak 2007 günü sıkılan kahpe kurşunları dolduğu şarjör gibiydi. O olaylar, o gösteriler Hrant Dink’in katledilmesine giden yolun taşlarını bir bir döşedi.

Haberin Devamı

Ve, o Kemal Kerinçsiz, bugün Ergenekon soruşturmasında tutuklu. Ergenekon terör örgütü davası başladığında, davanın sanıkları arasında yer alacak.

Bu arada, Hrant’ın can güvenliği bakımından en fazla tedirgin olduğu isimlerin başında emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün geldiğini biliyoruz. Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Veli Küçük.

Nereden mi biliyoruz?

Hrant’ın arkadaşı olduğumuz için biliyoruz. Ayrıca, kardeşi Hosrof (Orhan) Dink’in açıklamalarından biliyoruz.

Nitekim, dünkü Taraf gazetesinde Yıldıray Oğur, “Bir bebekten Ergenekoncu yaratan karanlık” başlıklı yazısında bunu şöyle hatırlatıyordu:

“... Daha ortada Ergenekon diye bir dava yokken 21 Ocak 2007 günü Hrant Abi’nin kardeşi Orhan Dink gazetelere şöyle demişti: ‘Ağabeyim geçen mayısta görülen duruşmasına Küçük müdahil olmak isteyince yaşamından endişe etmeye başladı... İşin artık tehlikeli boyuta vardığını söyledi. Küçük’ün ne demek olduğunu da biliriz. Kerinçsiz grubunun da... Küçük’ten doğrudan tehdit gelmiş değil. Bu kişilerin bu tür hatalar yapacağını düşünmek mümkün değil. Küçük’ten sonra kurşun gelebilirdi ve geldi...’”

Haberin Devamı

Hrant Dink cinayeti davası avukatlarından Fethiye Çetin de bir süre önce Taraf’ta Neşe Düzel’e “Dink cinayeti Ergenekon çetesiyle bağlantılı. Ergenekoncuların Dink cinayetinin hazırlık sürecinde çok büyük rolü var. Bu büyük bir fırsat. Dink cinayetiyle Ergenekon’un kalbine gidilebilir” cümleleriyle açıklama yapmıştı.

 

***                              ***                    ***

 

Gidilebilir mi?

Belki gidilir. Ancak, Türk medyasının bir bölümü, Ergenekon söz konusu olunca, en az Hrant Dink cinayetinin dünkü duruşma salonu kadar “laubali.”

İki emekli orgeneralin tutuklandığı, tutuklama gerekçesinin “silahlı örgüt kurmak ve darbeye teşebbüs” gibi son derece “ciddi” olduğu bir soruşturmayı “gayrı ciddi” göstermek için, bazı gazetelerin yazı işleri müthiş bir gayret içindeler. Ergenekon davasının “tutuksuz sanıkları”nı konuşturarak, konunun ciddiyeti üzerine “şaibe” düşürmeye çalışıyorlar.

Haberin Devamı

Söz konusu olan, tekrar edelim ve altını çizelim, “silahlı örgüt kurmak ve darbeye teşebbüs”. Hadi, bu ülke hiç darbe yaşamamış olsa, bütün bunları “gülünç” iddialar olarak görmek mümkün olabilir. Oysa, on yılda bir darbe görmüş bir ülkede yaşıyoruz. Böylesine ciddi bir iddianın, tarihi arka planı var. Hepimiz biliyoruz. Bütün ülke biliyor.

Ergenekon soruşturmasını “gülünç” kılmak isteyerek gözden düşürmek peşinde olanlar, aslında neyin peşindeler acaba?

Ergenekon’un muhtemel medya bağlantılarına ilişkin şimdiden bir “karartma” çabası mı bu?

Yoksa, ruhlarına bulaşanHrant Dink’in kan izlerini mi silmeye çalışıyorlar?

Bu kadar “ciddi” bir durumda, bu “laubaliliğin” bir izahı olmalı...

Yazarın Tüm Yazıları