Türkiye’de “Ergenekon” ile uyanmak

Gece, daha doğrusu sabaha karşı 03:00’e geliyor. Shanghai’ın göbeği sayılan Hengshan Lu ile Taijian Lu’nun (Lu, yani cadde ya da yol) kesiştiği noktadaki publar ve geniş bahçeli, dev ekranlı kafelerden birinin içi de, önü de tıklım tıklım.

Haberin Devamı

İspanyollar, Almanlar ve Çinlilerle dolu. İspanyollar, “Espanya” ve “Oley, Oley, Oley, Oleeeyy” tezahüratıyla gecenin karanlığını yırtıyor, yeri göğe inletiyorlar. Ortada Çin polisi yok. Euro 2008 ve futbol tutkusunun önüne geçmenin imkanı yok.

Final, istediğim gibi, istediğim sonuçla, Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü Luis Aragones’in, yani İspanya’nın zaferiyle sonuçlandı.

Gözümü kırpmadan havaalanına yollanıyorum. Türkiye’ye dönüş yolunda, Türkiye gece yarısını henüz geçmişken, ilk uçak bizimki.

Sekiz saatlik bir uçuşun ardından,Dubai havaalanında Türkiye ile ilk buluşma. Elime geçirdiğim The Times gazetesinde, saatler önce izlediğim Euro 2008 finalinin perde arkasının hikayesini okumaya niyetlendiğimde, Türkiye ile ilgili başyazı ile karşılaşıyorum. “Kapatma davası”, Türkiye’yi aşan ve tüm Avrupa ve Batı dünyasını ve daha da önemlisi İslam dünyasının yönünü belirleyecek bir dava olarak anlatılıyor.

Haberin Devamı

Başyazı, iktidar partisinin kapatılmasının, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki müzakereleri durduracağına işaret ediyor. Başyazıda, ayrıca, böylece, kapatma ve Başbakan’a siyaset yasağı getirmenin, Türkiye’nin Avrupa’ya veda etmesi sonucunu getireceğine değiniliyor; daha da önemlisi İslam dünyasında “İslam ile demokrasinin bir arada yaşamalarının imkansızlığının ortaya çıkışı” olarak algınacağı ve “siyasi İslam’in şiddete yönelmesi”ne yol açacağı kesin bir dille vurgulanıyor.

The Times’ın hem haberi ve hem de başyazısında, Ak Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak isteyen askerin bunu yargı aracılığıyla yerine getirmek istediğine dikkat çekilerek, süreç, bir “darbe” olarak yorumlanıyor.

Bildik ve bizim de en net biçimde aylardır dile getirdiğimiz görüşler. İlginç olanı, bunların İngiltere’nin en köklü, dolayısıyla saygın ve üstelik liberal ya da sol ile hiçbir ilişkisi bulunmayan bir gazetede, üstelik “başyazı” düzeyinde ifadesini bulması. Independent ya da Guardian’da çıksa pek şaşırtıcı olmazdı.

Türkiye yolunda, Dubai havaalanında The Times aracılığıyla Türkiye ile epey bir aradan sonra ilk buluşma...

Haberin Devamı

 

***                  ***              ***

 

Sabah gözümü açar açmaz, Ergenekon soruşturması kapsamında bugüne dek gerçekleşen “en önemli gözaltı dalgası” ile Türkiye’ye uyanıyorum. İki emekli orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon, ATÖ Başkanı Sinan Aygün, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, bu arada İstanbul ve Ankara ve Trabzon’da bir tıp profesörünün içinde yer aldığı gözaltılar.

Şaşırdım mı?

Evet. Anayasa Mahkemesi’nde “kapatma davası” sürecinin en dramatik aşamalarından biri sayılan 1 Temmuz günü, bir “yeni Ergenokon gözaltıları dalgası” gerçekleşebileceğini aklımtdan geçirmemiştim.

Haberin Devamı

Bir de, “Ergenekon soruşturması”nda varılmış olan noktanın üzerine çıkılabileceğinden kuşkuluydum. Gerçi, Başbakan Tayyip Erdoğan, soruşturmanın ardında ve bu yapıdaki soruşturmaların ardında olması “olmazsa olmaz” nitelikte “siyasi irade”nin bulunduğunu belirtmişti ama “Şemdinli faciası”nın anısıyla, bu konuda pek iyimser olmadığımı itiraf etmeliyim.

Bu nedenle, evet, şaşırdım.

Peki, bu “gözaltılar” şaşırtıcı sayılmalı mı?

Hayır. Şayet, “Ergenekon örgütlenmesi”nde şu an tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, “çok önemli şahsiyet” ise, “hiyerarşi”de ondan daha üst rütbede birilerinin olması gerekirdi. O nedenle, “eylemleri ve söylemleri” gayet iyi bilinen adı geçen orgenerallerin böyle bir soruşturmaya konu olmalarında, bizim açımızdan, şaşırtıcı bir yön olamaz.

Haberin Devamı

Kaldı ki, doğruluğu teknik inceleme ile kanıtlanmış olan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e aitve “Darbe Günlükleri” diye bilinen ve Nokta Dergisi’nde yayınlanmış olan metinler okunduğunda, dünkü gözaltılardaki isimler ile ilgili şaşkınlığa yer yok.

Asıl şaşırılması gereken, bunca zamandır bu isimlere ilişkin herhangi bir soruşturmanın olmamasıdır.

 

***            ***          ***

 

Asıl şaşırılması gereken başka şeyler de var elbette. Örneğin, uluslararası, bu arada Türkiye’nin entegre olmak istediği Avrupa Birliği’nin “demokratik normları” ile bağdaşması asla mümkün olmayan “kapatma davası”“bağımsız yargı”nın işlemi olarak selamlayıp, buna karşı hiç kimsenin ağzını açmamasını talep eden ve “bağımsız yargı”ya saygıya davet edenlerin; Ergenekon soruşturması ve dünkü gözaltılara “polis devleti”, “korku imparatorluğu” gibi suçlamalar yönelterek kıyameti koparmaları.

Haberin Devamı

Gözaltılar, “bağımsız yargı”nin işlemi sonucunda gerçekleşmedi mi?

Bir CHP yetkilisi, gözaltına alınanların “orgeneralliğe kadar yükselmiş”, dolayısıyla “toplumda tanınan” ve “saygın” kişiler olduğunu söyleyerek, tepki verdi.

12 Eylül askeri darbesini liderlerinin tümü orgeneral rütbesini taşıyordu. 28 Şubat “postmodern darbesi”nin simgeismi de bir orgeneral idi. Yani, orgeneral rütbesi elde etmek, toplumda tanınır olmak, bazı kişiler nezdinde “saygın” sayılmak, “demokrasiye karşı suç” işlemeye engel değil.

Zaten “hukuk devleti” olunması ya da “hukukun üstünlüğü”nün yürürlükte bulunması, insanlara sıfatlarından ötürü her yaptıklarına “meşruiyet sağlamamak” anlamına gelir.

Şimdilik bu kadar...

 

 

Yazarın Tüm Yazıları