Türkiye’nin İngiliz ve İspanyol dostlarıyla...

Ben de merak ediyordum, gemideki İngiliz bahriye bandosunun ne çaldığını.

Haberin Devamı

The Times gazetesini okuyunca öğrendim; “En nihayetinde, HMS Illustrious’ta verilen bir kokteyl resepsiyon, Türkiye’nin Eski Avrupa ile üç-gün süren flörtünü sona erdirdi. Türk Cumhurbaşkanı ve eşi, gemide ağırlandılar. Cin tonikler içilmeye başlandığında, Beat Retreat ve Ceremonial Sunset çalındı. Ondan sonra, Türk ev sahiplere veda vakti ve iddialı bir Avrupalı ulusa adieu deme vaktiydi.” diye biten Kraliçe Elizabeth II’nin, İstanbul’da Salıpazarı rıhtımına sırf söz konusu davet için demirleyen uçak-helikopter gemisinde verdiği davete ilişkin yayınlanan yazıdan.

Muazzam “emperyal mazi”ye sahip, bir o kadar da kuvvetli gelenekler ve ritüeller üzerine oturan bir ulusun “en dokunulmaz” şahsiyetinin ev sahipliğinde, ev sahibi ülkenin şahsiyetlerine verdiği davet, ister istemez, birçok düşünceyi davet ediyordu.

Haberin Devamı

İngilizler, Kraliyet ailesi düzeyinde, bir başka büyük “emperyal mazi”nin sahibi olan Türkiye’ye özel bir önem verildiğinin altını çizmek istiyorlardı besbelli ki.

Altı aylık kısa bir süre içinde, hem Galler Prensi’nin (Prens Charles), hem annesi, Kraliçe’nin bir ülkeyi ziyareti, “rastlantı” sayılabilir mi? Bir meslektaşımızın doğru tespit ettiği gibi, “politika ve diplomaside, böyle rastlantı olmaz.”

Hele, yüzyıllar ötesinden süzülüp gelen İngiliz diplomasinin inceliği ve ustalığında, rastlantı sözcüğüne pek yer bırakılmaz. Rastlantı, politika ve diplomasi de pek olmaz; İngiliz politikası ve diplomasisi söz konusuysa hiç olmaz.

İngiltere’nin “emperyal gelenek” taşıyan usta diplomasisi, son derece genç görüntülü bir insana emanet. Dışişleri Bakanı David Miliband, Türk muadili Ali Babacan gibi 1967 doğumlu. İngiltere’nin, tartışmasız, gelecekteki başbakanı olarak bakılıyor ona.

22 Temmuz seçimlerinden sonra Türkiye’ye ilk ayak basan üst düzey Batılı yetkili oydu. O geldiğinde de, Ankara’da güçlü mesajlar vermişti; bu kez de –Ankara izolasyonizmine teşne, anti-demokratik eğilimlere kapılan çevreleri sinirlendirme pahasına, “kapatma davası”na ilişkin bugüne dek Batılı yetkililerden işitilen en sağlam ve güçlü mesajları verdi.

Haberin Devamı

David Miliband ile ayak üstü sohbet ettik. Yakından, Ali Babacan’dan da “çocuksu” bir görüntüye sahip. Ali Babacan’dan da demeyelim; düpedüz çocuksu bir görüntüye sahip. Hatta afacan bir çocuk gibi.

Genç İngiliz siyaset adamının, en çarpıcı özelliğinin “zekâsı” olduğu söylenmişti. Gerçekten çarpıcı. Onunla konuşurken, bir arkadaşımız, sonunda bir çağrıda bulunmak üzere analize girişmişti. Daha ilk cümlenin ortasında, Miliband, henüz işitmemiş olduğu çağrıyı formüle etti ve devamla “Tamam, anladım. Merak etmeyin” dedi.

Türkiye’nin AB rotasında tutulmasına özen gösteriyor. Türkiye’de çokça Fransa ve Almanya’nın itirazlarının öne çıkarıldığına dikkat çekerek, bunun yerine,  “İngiltere, İsveç, İtalya ve İspanya’nın isimlerinin öne çıkarılması” gereğini vurguluyor.

Haberin Devamı

Türkiye, nasıl Batı ile İslâm dünyası arasında “pozitif” bir rol oynama potansiyeline sahipse, Miliband, aynı şekilde, İngiltere’nin Türkiye ile ABD arasında “demokrasinin savunulması” konusunda oynayabileceği “pozitif” rolü ima ediyor.

 

***                       ***                   ***

 

Batı dünyasında Türkiye’nin Avrupa ufkuna en dost ülkenin Kraliçe’sinin davetinden, İspanya’nın bir önceki başbakanı Jose Maria Aznar için verilen bir davete koştum. İspanya, onun 8 yıllık başbakanlığı döneminde “dünyanın en güçlü 8.ekonomisi” haline geldi.

General Franco’nun upuzun faşist döneminin ardından, ister muhafazakâr olsun, ister sosyalist, İspanyollar “mucizevi bir demokrasi tecrübesi” ortaya koydular.

Haberin Devamı

Adolfo Suarez’le başlayan muhafazakâr iktidarından sonra, Felipe Gonzalez’in sosyalist hükümeti döneminde AB’ye girdiler. Jose Maria Aznar ile İspanyol ekonomik mucizesi yaşandı. Şimdi, 45 yaşında iktidar koltuğuna oturan bir başka genç lider Jose Luis Rodriguez Zapatero’nun sosyalist hükümeti ikinci iktidar döneminde İspanya’yı daha ilerilere taşıyor.

Aznar’ın liderliğini yaptığı PP (Parti Popular-Halk Partisi), 1996’da yüzde 37.6 oyla,İspanya’da 13 yıllık Sosyalist Parti (PSOE) iktidarına son vererek işbaşına gelmişti. Aznar, başbakan olduğunda 43 yaşındaydı. 350 sandalyenin 156’sını onun partisi, 141’ini Sosyalistler kazanmıştı.

Bunun üzerine, Aznar, iki bölgesel milliyetçi parti ile Katalan Uyum ve Birlik Partisi ve Kanarya Adaları koalisyonu ile anlaşmaya varmış ve ayrıca Bask Milliyetçi Partisi’nden destek almıştı.

Haberin Devamı

2000 yılındaki seçimlerde, bu kez yüzde 44’ün üzerinde oy aldı. Siyasi kökeni olmasa da, kendisini iktidara getiren iki seçimde aldığı oy oranları, AKP’ye andırıyor. Aznar ile “İspanya’nın büyük dönüşümü” üzerinde kısaca konuştuk. Türkiye için çok çarpıcı bir örnek oluşturduğu üzerinde durduk.

Ne de olsa, İspanya’da muazzam bir “emperyal” geçmişe sahip. Bütün bir Güney Amerika kıtasından, Pasifik’e uzanan alanda İspanya damgası vardır.

Aznar, 55 yaşında. 51 yaşında, bir El-Kaide eylemi sonucunda hiç hesapta olmadan seçim kaybettikten sonra, aktif siyasetten ayrılmış ve bir daha dönmeyi düşünmüyor.

 

***                      ***                 ***

 

İngiltere ve İspanya’nın yeni ve eski karar vericileri, “Türkiye’nin Avrupalılığı” konusunda ısrarlılar. İster, muhafazakâr ister sosyalist, fark etmiyor. Bu arada, AB’nin yeni dönem başkanı Fransa’nın, Başkan Nicolas Sarkozy başta olmak üzere, Avrupa’daki “Türkiye karşıtları”nın büyük bir keyif ve ayrıca sabırla, Türkiye’nin kendisini Avrupa’dan “diskalifiye etmesini” beklediklerini aynı temaslarda öğreniyorum.

Hele şu parti bir kapatılsın; siyasi yasaklar gelsin... Sarkozy’ye parmağını kımıldatmasına gerek kalmadan gün doğacak.

İngiltere, Türkiye’ye niçin bu denli düşkün oldu dersiniz?

Tarihi Avrupa-içi rekabetler, farklar, jeopolitik öncelikler, stratejik vizyon; bunlar şimdi Türkiye üzerinden hareket geçmiş durumda.

Bütün bu trafik, Türkiye’ye bir dizi hareket seçeneği de sunuyor. “Stratejik lensleri”ni silme ve parlatma imkânı da tanıyor.

Bu “fırsatlar” değerlendirilebilecek mi?

Cevabını birkaç ay içinde alabileceğiz...

Yazarın Tüm Yazıları