Tayyip Erdoğan’lı Cumartesi gecesi...

Tesev Başkanı Can Paker’in evinde bir grup meslektaşımızla birlikte cumartsi gecesi akşam yemeğinde Başbakan Tayyip Erdoğan ile biraraya geldik.

Haberin Devamı

Çok güzel bir geceydi gerçekten. Neşeli. Bol şakalarlageçen. Çok da öğreticiydi. Akla gelebilecek her konu konuşuldu. Herkes eteğindeki taşı döktü. Tartışıldı. O gece orada olan herkes, orada olmuş olmaktan keyif aldı.

Ancak, orada bulunmanın bir kuralı vardı. Orada konuşulan orada kalacaktı. Bu gibikurallar insanların –Başbakan dahil- kafalarının içini binbirspekülasyon ve polemiğe malzeme oluşturmayacak şekilde ortaya dökebilmesi için konulmuştur. Öyle ortamlarda yer alan tüm tarafların, kazançlı çıkabilmesi için.

Gerçi, kimisi gazete yöneticisi, kimisi köşe yazarı 7-8 gazeteci orada bulunursa, konuşulanların “gizli kalmayacağı”, bir şekilde dışarı sızacağı varsayımı kendiliğinden mevcuttur. Nitekim, ertesi gün, yani Pazar gecesi Kanal D ana haber bülteninde gecede neler konuşulduğuna dair ayrıntılı bir haber yayınlandı. Vatan gazetesi de dün gecede konuşulanları kendince bir düzene sokarak manşetten yayınladı.

Haberin Devamı

Bunun ardından, Başbakanlık Basın Merkezi –ki, Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki de o akşam oradaydı- sert tonlu bir açıklama ile söz konusu yayınları yalanladı. M.Ali Birand –o yemekte yoktu- daha da sert bir karşı açıklama yaptı.

Gerçekten o yemekte ne konuşuldu? Başbakan Tayyip Erdoğan, kapatma davası ve izleyeceği yol hakkında neler söyledi? Bir “yol haritası” açıkladı mı?

Yukarıda belirttiğim kurala sadakat göstereceğim için, bunları anlatacak değilim. Kapatma davası, muhtemel sonuçları, Başbakan’ın kafasından geçenler elbette ki konuşuldu. Bunların ayrıntısına, işaret ettiğim nedenden ötürü girecek değilim. Ama, şu kadarını söyleyebilirim ki, Başbakan, bir “yol haritası”ndan filan söz etmedi. Yemeğin bir bölümünde iki solunda, daha büyük bölümünde hemen sağında oturan ben böyle bir işitmedim. Arada bir masayı terkettiğim sırada söylediyse –söylediğini tahmin etmiyorum- bilmem.

 

***                       ***                ***

 

Yemeğe ait kendi izlenimlerimi ise genel hatları ile anlatabilirim.

Haberin Devamı

Başbakan, ortaya atılan tüm tartışma konularına ilişkin gayet “açık sözlü” idi.Söyleşi, bir tarafta gazeteciler, diğer tarafta Başbakan, bir “soru-cevap” formatında geçmedi. Herhangi bir evde, 15-20 kişi nasıl söyleşirse öyle geçti. Her an herhangi bir kişinin söze girip, görüşlerini, yorumlarını, bakış açısını dile getirmesi şeklinde.

Kapatma davasına ilişkin,kamuoyunda varolan iki farklı eğilim, o geceye katılanlar ve yemek masasında bulunanlar arasında da vardı ve bu farklılık konuşmalara yansıdı. Aramızdan bazıları, Ak Parti’nin ve hükümetin “teslimiyetçi” davranmaması gerektiğini, “yargı darbesi”ne karşı anayasa değişiklikleri ile karşılık vermesini, gerekirse referanduma gidilmesi gerektiği görüşündeydi. Bazıları ise, buna karşı görüşte, bu yolun toplumda ve siyasette “gerilimi arttıracağı” düşüncesindeydi. Taraflar, Başbakan’a soru sormak bir yana, bunu aralarında hararetle tartıştılar; Başbakan dinledi.

Haberin Devamı

O bu konuda birkaç gün önce, kendisinin “savunma değil cevap” diye tanımladığı, Anayasa Mahkemesi’ne Ak Parti adına sunulan 98 sayfalık metinle izlenen yolun doğruluğunu savundu. Partinin kapatılmayacağına, kendisinin yasaklı duruma düşmeyeceğineilişkin kanaatini ifade etti.

Bu görüşleri bir “sır” değil, çünkü kamuoyu önünde zaten dile getirmişti.

Elbette, partinin kapatılması ve kendisinin yasaklanması ihtimali mevcut. Bunu görmüyor değil. Öyle bir sonuç çıkarsa, ne olacak?

Buna karşı ne yapacağı, nasıl davranacağı öyle bir sonuç çıktığı zaman belirlenecek. Bunun ayrıntılarını kendisi bile şu anda bilmiyor. Herşey normal süratinde seyrederse, Temmuz sonu beklenen Anayasa Mahkemesi kararından sonra, neyinnasıl yapılacağına, kendisinin ne yapacağına karar verecek. Zira, aradan geçecek süredeki gelişmeler ve karar tarihindeki siyasi ortam, neyin ve nasıl yapılacağının da çerçevesini belirleyecek.

Haberin Devamı

İşte, bu nedenle bir “yol haritası”ndan söz edilmedi, edilemezdi de.

Bununla birlikte, Tayyip Erdoğan, en “olumsuz” sonuç çıksa dahi, “boyun eğip köşesine çekilmeyecek”; ülke çapındaki ve özellikle isimsiz halk yığınları nezdindeki popülaritesinin farkında. “Teslim olmayacak” ve ne yapabilirse, onu yapacak.

O gece, Başbakan’ın hala siyaset sahnesinde etkili bir “aktör” olabilecek kadar “genç” olduğunu ve daha da önemlisi hayli “enerjik” olduğunu gözlemledim.

O gece orada bulunmayan meraklıları için, “Ben olsaydım şunları şunları söylerdim” veya “Acaba, şu şu konularda kendisine şu şu eleştirileri yapan çıktı mı?” diye düşünenler için kaydedeyim: Akla gelebilecek ve Başbakan’a yöneltilmesi gerekli diye düşünülebilecek her türlü eleştiri, nezaket dahilinde, -1 Mayıs konusu özellikle- en açık biçimde dile getirildi.

Haberin Devamı

Tayyip Erdoğan tüm söylenenleri dinledi; kimisine katılmadı, kimisi üzerinde düşünebileceği görüntüsünü verdi.

Tekrar edeyim: Cumartesi gecesi, bir konferans ya da seminer düzeni içinde cereyan etmedi. Bir ev davetinin doğal söyleşi atmosferinde geçti. Her kafadan ses çıktı. Espri de yapıldı. Şakalaşıldı da.

O Cumartesi gecesi, Türkiye’nin şu gerilimli günlerinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kendisiyle aynı dalga boyunda olanlar ile, kendisini “düşman görmeden” eleştirenleri neşeli bir ortamda buluşturan “keyifli” bir geceydi.

 

***                   ***            ***

 

İktidarın doruklarında oturanlar, Türkiye gibi “kutuplaşma”ya çok uygun bir ülkede uzunca bir süredir iktidar kullananlar, “iktidar yorgunluğu”na uğrayabiliyorlar. Bazı gerçeklerden uzaklaşabiliyorlar.

Eylem ve söylemlerinin, farklı bir pencereden bakıldığında nasıl algılandığı ve anlaşıldığına dair, bu gibi fırsatlar onlar açısından yararlı olabilir. Sanırım, Cumartesi gecesi, Başbakan Tayyip Erdoğan için böyle bir “yarar” sağladı.

Sorumluluk mevkiinde bulunmayan ve gözlem ve bilgiye dayanarak yazı üreten bizim gibi meslek erbabı için ise, bakıp gördüklerimizin; farklı bilgi ve formasyona sahip sorumluluk mevkiindeki kişilerce nasıl algılandığını anlamak, çok “yararlı” oldu.

Cumartesi gece yarısı, Can Paker’in evini terkeden hiç kimsenin görüşlerinde muhtemelen bir değişiklik olmadı. Ancak, Tayyip Erdoğan dahil, her birimizin daha “donanımlı” olarak o geceyi ardımızda bıraktığımıza hiç bir kuşkum yok.

Yazarın Tüm Yazıları