Türkiye’nin 1 Mayıs’ı; Türkiye’nin dünyadan kopuş günü...

1 Mayıs bugün. Ülke nefesini tutmuş, gözlerini İstanbul’a dikmiş vaziyette. Olay çıkacak mı acaba?

Haberin Devamı

İstanbul’un merkezi diye kabul gören Taksim Meydanı’na dünden itibaren bariyerler yerleştirilmeye başlandı. Taksim, görkemli kentin yüreği olmaktan çıktı; bir muhtemel muharebe alanı görüntüsü vermeye başladı.

Kamu otoritesi, “günlük yaşam olumsuz etkilenmesin” ve “huzur bozulmasın” diye bir takım önlemler aldı. 66 ilköğretim okulu tatil edildi. Beyoğlu’nda 41, Şişli’de 19, Kağıthane ilçesinde 6 okul kapılarını bugün kapatacak.

Bu arada, Taksim-Mecidiyeköy metrosu,Sirkeci-Kabataş hattı ve Kabataş-Taksim füniküler sistemi de bugün çalışmayacak. Şehir hatları vapurları Kadıköy ve Üsküdar’dan Kabataş, Beşiktaş ve Karaköy’e seferlerini durduracaklar. Beşiktaş-Karaköy ve Kabataş iskeleleri de saat 12:00’ye kadar kapalı kalacaklar. Taksim’e otobüs seferleri de yapılmayacak.

Haberin Devamı

İstanbul gibi bir şehirde adı geçen yerlerde ulaşımın durdurulması ile “günlük yaşam” zaten yeterince “olumsuz” etkilenmiş olacak. Ama, işin “ironi”si o ki, bütün bunlar “günlük yaşam olumsuz etkilenmesin” diye yapılıyor.

İstanbul ve gözleri İstanbul’a dikili tüm Türkiye, bugüne “huzursuz” giriyor ve bütünbu önlemler “huzur bozulmasın” diye alınıyor.

Türkiye’de “huzuru korumak” ile “yasak koymak” genellikle eş anlamlı kullanılıyor ve en azından kamu otoritesi tarafından böyle anlaşılıyor. Yasağı koydun mu, huzuru sağlarsın.

Oysa, “yasaklar” ile “huzursuzluk” arasında bir irtibat olduğu kabul göre, huzurun özgürlüklerin sorumlu biçimde kullanılması ile sağlanacağı anlayışı yerleşmiş olurdu. Dersimizin o bölümüne bir türlü gelemedik.

 

***             ***           ***

 

1 Mayıs’ın dünyanın her yanında, başta Batı demokrasilerinde olduğu gibi Türkiye’de de “Emek Günü” ya da “İşçi Bayramı” olarak “resmi tatil günü” ilan edilerek geçirilmesine 2008 yılında dahi gelebilmiş değiliz.

Bu gerçekleştirilmedikçe, Türkiye’nin “dünyalı kimlik kartı” alması da pek zor. “Çağdaş dünya”da yerini alması da. “Çağdaşlık”, sadece bir borsaya sahip olmaktan, teknoloji kullanımından vs. geçmiyor. Çağdaş dünyada sorun olmayan konuların sizde “sorun” olmaktan çıkarılıp çıkarılmamasından da geçiyor.

Haberin Devamı

Bu çerçevede 1 Mayıs’ın resmi tatil günü olarak ve “Emek Günü” olarak ilan edilmesi fırsatını bu hükümetin kaçırması, kendi hesabına affedilmez bir haldir. Hükümetin “özgürlükçü zihniyeti ve niyetleri” konusunda da bir ipucudur.

1 Mayıs, eskilerde “resmi tatil”di ve dünyaya tümüyle ters düşmek istemeyen ülke yönetimleri, tuhaflıkla bugünü “Bahar Bayramı” ilan etmişlerdi.

Şimdi, ne “Emek Günü”, ne de “Bahar Bayramı”, Ülke çapında bir “gerilim günü”.

İstanbul Valisi ile başta Başbakan, kimi bakanların vurguladıkları 1 Mayıs vesile edilerek “provokasyonlara girişilmesi” ihtimali, işlerin bu duruma büründürülmesi konusuda ikna edici bir gerekçe sayılamaz. Madem, “provokasyonlar” konusunda “istihbarat bilgileri”ne sahipsiniz; o takdirde gereğini yaparsınız.

Haberin Devamı

Hem Taksim’de yapılabilecek provokasyon, Kadıköy’de, Çağlayan’da, Kazlıçeşme’de yapılamaz mı, yapılmaz mı? Bu, ciddi bir gerekçe olabilir mi?

Taksim’de ısrar niye?

Bunun elbette bazı sendikaların anlamlı sayılamayacak inadından kaynaklanan nedenleri var. Amacı “üzüm yemek değil bağcı dövmek” olan, hükümete karşı “siyasi muhalefet”te kendilerini konumlandıran sendika yöneticileri var. Bunlar biliniyor. Taksim diye bastırdıkları da.

Ancak, Taksim’in bir “simgesel anlamı” da var. Taksim, Türkiye’nin gözbebeği, Türkiye işçi sınıfının yüreği İstanbul’un merkezi. Dolayısıyla, 1 Mayıs gösterisinin de şehrin merkezinde yapılmasını istemek de mantık dışı bir şey yok.

Haberin Devamı

Futbol maçı zaferleri ve yılbaşı kutlamaları niye Taksim’de –hem de izinsiz- yapıldığında ses çıkarılmıyor da, işçiler 1 Mayıs’ı kutlamak için Taksim’e ulaşmak istediklerinde “kıyamet senaryoları” hazırlanıyor?

 

***              ***           ***

 

Taksim’e ilişkin “olumsuz 1 Mayıs sicili” çok sayıda vatandaşımızın hayatını kaybettiği 1977 yılına ait. Ben, o 1 Mayıs’ta da, ondan önce 1 Mayıs’ın ilk kez Taksim’de kutlandığı 1975 ve 1976 kutlamalarında da oradaydım. İlk iki 1 Mayıs, Taksim’de görkemli bir biçimde kutlanmış, kimsenin burnu kanamamıştı.

1 Mayıs 1977’nin “kanlı 1 Mayıs” olması, Haziran ayında yaklaşan seçimler ve o dönemde esen “Ecevit rüzgarı” ile ilgiliydi. Seçim kampanyası sırasında Ecevit’e birkaç kez suikast girişiminde bulunulmuş, 1 Mayıs provokasyonu ile de iktidar yürüyüşü engellenmek istenmişti.

Haberin Devamı

Aradan geçen 31 yılda Soğuk Savaş bitti. Sovyetler Birliği dağıldı. Sosyalist blok ortadan kalktı. Komünistlerin hükmü kalmadı ve Türkiye’de Komünist Partisi legalleşti. Yani, Türkiye’de 1 Mayıs kutlamalarının, Batı dünyası ile aynı dalga boyunda kutlanmasının tüm doğal şartları oluştu. 20.Yüzyıl’dan 21.Yüzyıl’a girdik.

Ve, Türkiye, hala “1 Mayıs sendromu”ndan çıkamadı ve “Taksim yasağı”ndan kurtulamadı.

Bugün gelinen ve Türkiye’yi dünyanın çok gerisinde kalmış gösteren tablo, hükümetin basiretsizliği ve özgüvenini yitirmiş olmasıyla açıklanabilir.

Dileyelim ki, bugünkü huzursuz 1 Mayıs, böylesi son 1 Mayıs olsun.

Dileyelim ki, bundan sonraki 1 Mayıs’lar, “Emek Günü” ve “resmi tatil” olarak huzur içinde yaşanabilsin ve kutlanabilsinler...

Yazarın Tüm Yazıları