“Milliyetçilik-Ulusalcılık”; “Laiklik-Militarizm”...

Türkiye’de son zamanlarda ne olup bittiğine bir “doğru teşhis” koymak isteyen her kim var ise, dün Taraf gazetesinde yayınlanan Neşe Düzel’in MHP MYK üyesi ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin başdanışmanı Doç. Dr. Vedat Bilgin ile söyleşisini okumalı.

Haberin Devamı

Vedat Bilgin, yaptığı son derece çarpıcı açıklamalarda, Türkiye’de son günlerdeki gelişmelere ilişkin “gerçekler”in ne olduğuna ışık tutuyor. Örneğin, Antalya’da çatışan öğrenciler üzerine ateş açan alnında zülfikar dövmeli ve yakalandıktan sonra “öldürmek amaçlı” ateş ettiğini ve “pişman olmadığını” söyleyen “provokatör”e ilişkin şu açıklamayı yapıyor:

“Orada bu adamın görünmesi ve MHP’yle irtibatlı olduğunun söylenmesi isteniyor. MHP’ye yönelik örtülü bir mesaj bence bu. MHP’ye de bir şekilde tehdit göndermek istiyorlar. ‘Bakın, işin içine sizi de çekeriz. Demokrasi lafları size hayırlı bir kapı açmaz. Sivil siyasete bağlılığınız ve siyasetin meşru zemini olarak Meclis’i göstermeniz, Meclis dışı arayışları reddetmeniz bizi rahatsız ediyor’ diyorlar... MHP Türkiye’nin sorunlarının Meclis’te çözülmesini istiyor ve Türkiye’deki sivil siyaset zeminini güçlendirecek hamlelerde bulunuyor. Demokratikleşme de biliyorsunuz ancak sivil siyaset güçlenirse gerçekleşebilir.”

Haberin Devamı

Kim onlar? MHP’ye “örtülü bir mesaj” gönderenler kimler?

Vedat Bilgin’in anlatımından “sivil siyaset”in güçlenmesini istemeyenler, “demokrasi”den medet ummayanlar, “Meclis dışı arayışlar”da olanlar.

Nitekim, söyleşinin çeşitli yerlerinde, bunların kim olduğuna ilişkin göndermeler de var. “MHP devletle değil, militarizmle arasına mesafe koydu. Milliyetçiler demokrasiyi savunmak zorunda. Türkiye’nin militarizmden, bu devletçi anlayıştan kurtulması lazım” da diyor; “Ulusalcılar ve darbeciler, milliyetçi değil, devletçi. Tek parti dönemine ‘altın çağ’ derler. Sandığa düşman oldukları için 1950’yi kötülüğün başlangıcı görürler. Onların yabancı servis ilişkileri de net değil” de diyor.

Yani, MHP’yi ve MHP’nin milliyetçiliğini “ulusalcılık”tan, “darbecilik”ten ve “militarizm”den net çizgilerle ayırıyor.

 

***            ***         ***

 

Taraf’taki söyleşiyi okuyunca, geçen hafta Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile dişe dokunur hiçbir şeyi neden konuşmadığını ve CHP ile temastan niçin kalmadığını, bu arada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Baykal’a oranla çok daha “tatmin edici” bir görüşme yaptığı izlenimini niye aldığını anlamak mümkün oluyor.

Haberin Devamı

CHP, Türkiye’nin “2008 matriksi”nde “ulusalcılık” ve “militarizm” vektörlerine yerleşmiş vaziyette.

Bu “matriks”in farklı mevzilerinde Ergenekon’dan Atatürkçü Düşünce Derneği’ne, oradan Emekli Subaylar Derneği’ne, bir dizi “darbeci çete” ile sözde sivil toplum örgütü yer alıyor.

MHP’nin geçenlerde genel merkez kapısına konulan “Emekli Subaylar Derneği” damgalı “protesto çelengi”ni niçin oradan kaldırdığı ve parçaladığını da anlamak kolaylaşıyor.

Ankara’da geçen Cumartesi günü yapılan “Ulusal Egemenlik Mitingi”nin amacını örgütleyicilerine bakarak anlamak ve göstermeye çalıştığımız “geniş fotoğraf” içinde anlamlandırmak da, aynı şekilde, kolaylaşıyor.

Haberin Devamı

Düzenleyicileri arasında, geçen yılki ve yine Nisan ayında startı verilen Cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi Atatürkçü Düşünce Derneği ve bu arada Emekli Subaylar Derneği baş rollerdeler.

Bu yılkinin geçen yılkinden farkı, katılımın geçen yıla oranla onda bir düzeyine inmesi, kürsüdeki en gözde hatibin eski eser kaçakçılığından yargılanmış bir kadın olması.

Herakleitos’un “Aynı suda iki kez yıkanılmaz” sözünü, “Trajedi tekrarlandığında komedi olur” özdeyişini doğrulayan bir manzara.

Bu noktadan sonra, konu, çatallaşıyor.

 

***             ***          ***

 

Nasıl mı çatallaşıyor?

Ankara’daki miting gibilerinin düzenlenmesi ve AKP hükümetini “askeri müdahale” yoluyla devirmek için ortamın sağlanmasına ilişkin görüşler ve planlar, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in bilgisayarından çıkan “Ayışığı” ve “Sarıkız” kod adlı askeri müdahale tasarılarında varlar.

Haberin Devamı

Özden Örnek, bunların kendisine ait olmadığını ileri sürerek, yayınlayan Nokta dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş hakkında “iftira davası” açmıştı. Alper Görmüş, birkaç gün önce beraat etti ama mahkeme, söz konusu bilgisayarın dolayısıyla içindeki bilgilerin Özden Örnek’e ait olduğunu, yani “gerçek” olduğunu belirleyen teknik polis raporunun “delil” olarak mahkemeye sunulmasını kabul etmedi. Yani, “yargı” alelacele konuyu kapatmak istedi.

Oysa, bu bilgiler, yakın geçmişimizdeki “darbe planları” içerdiği için üzerinde önemle durulmasını ve “hukuk”un harekete geçmesini gerektiriyor. Bunların, yani o söz konusu bilgilerin herbirinin içinden, o dönemde Jandarma Genel Komutanı sıfatını taşıyan, bugünün Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Şener Eruygur çıkıyor.

Haberin Devamı

Ergenekon soruşturmasında benzer bilgiler ve bulgular mevcut.

Amaç, hep aynı, AKP siyasi iktidarından kurtulmak; ama, anayasal ve yasal olmayan usullerle kurtulmak.

Her nasılsa, bundan yarım yıl önce, 16,5 milyon seçmenin oy verdiği, yüzde 47 oranında oy almış bir iktidar partisini “kapatmak” amacıyla, AB’nin tüm itirazları ve tepkisine, ABD’nin de rahatsızlığını ortaya koymasına rağmen, harekete geçen “yüksek yargı”, konu, belgeleri ortalığa saçılan “askeri darbe girişimleri” olunca kılını kıpırdatmıyor.

Türkiye’nin yüz yüze bulunduğu gerçek ve en yakın tehlike, “laiklik”le mi ilgili; yoksa “demokrasiye paydos” dedirtecek ve son haftalarda görüldüğü gibi türlü şekillere bürünebilen “militarizm” tehdidi mi, üzerinde durmaya ve düşünülmeye değer.

İkincisi, Türkiye’nin dış ilişkilerini mahvedecek, ekonomiyi çökertecek ve her türlü ve önü alınamayacak sosyal çalkantıyı davet edecek nitelikte.

Hangisi daha öncelikli tehlike? Hangisi, acil?

 

Yazarın Tüm Yazıları