“Tehlikeli bir hata”; “Stratejik bir mesele”...

Türkiye’nin gelip dayandığı noktaya dışarıdan bakarak görmek, içerideki ateşli tartışma ortamından daha doğru bir fotoğraf sunar.

Haberin Devamı

Zira, bu gibi durumlarda, içerden bakmak ağaçların arasında kaybolmak tehlikesi taşır; oysa dışarıdan bakıldığında ormanı görmek mümkündür.

Bunu, en isabetle yapabilecek ölçülerden biri The Economist dergisi olmalı. The Economist, Avrupa ve uluslararası demokrat kamuoyları, siyasetçileri ve iş çevreleri nezdinde sağlam bir pusula olmak gibi prestije ve üne sahiptir.

The Economist, Ak Parti’ye yönelik kapatma davasını “tehlikeli bir hata” olarak niteliyor ve “Mahkeme Draması” başlığını taşıyan konuya ilişkin yorumunda, “Modern bir demokraside bir mahkemenin beş yılı aşkın süredir hükümette yer alan ve daha dokuz ay önce yeniden seçilmiş bir siyasi partiyi yasaklayabileceği düşüncesi tuhaf görünüyor” diye “Batı demokratik nabzı”nı yansıtıyor.

Haberin Devamı

Bu “tuhaflık”, elbette ki, Türkiye’nin “modern bir demokrasi” olma özelliği taşımadığını da kendiliğinden ima ediyor. Eğer, Türkiye’nin “modern bir demokrasi” olması gibi bir amacı varsa –ki, olduğu varsayılıyor ve ayrıca olması gerekiyor- bu “tuhaflık”tan kendisini kurtarması şart.

Aksi halde, bu “tuhaflık”ın, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden ve genel olarak Batı demokrasileri dünyasından kopartması kaçınılmaz olur.Bu davanın arkasında duran odakların niyeti belki de –hatta muhtemelen- bu ve bu böyle olduğu için, “parti kapatma davası”, Türkiye için sonlanması beklenen bir hukuk süreci olmaktan ziyade, “stratejik bir mesele” haline dönüşmüş durumda.

 

***             ***           ***

 

Dava sonucu beklenemez mi?

The Economist, “Kapatma davası başarılı olacak mı?” sorusunu sorarak, yorumunu şöyle sürdürüyor: “Aklı başında birmahkeme bu davayı düşürürdü. Maalesef, Mayıs ayında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini engelleme kararında da görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi’nin kendisi de katı laik sistemin bir parçası. Uzayan bu krizi bitirmek için Erdoğan şimdi Anayasa’yı değiştirme ve barışçı siyasi partilerin kapatılmasının daha da güçleştirme planını hayata geçirmeli. Demokrasinin laiklikten önce geldiğini ilk ve son kez gösterebilirse, Türkiye gerçekten modern bir Avrupa ülkesi olacaktır.”

Haberin Devamı

İşte, tam da bu tespitten yola çıkarak, Türkiye için “stratejik bir mesele” ile karşı karşıya bulunduğumuzu söyleyebiliriz.

Bu davayı kendi seyrine bırakmak, kendisine eklemlenmek istediğimiz Batı demokrasilerinden uzaklaşmak ve giderek kopmak anlamına gelecek ve bir bakıma, Türkiye’nin Cumhuriyet’le birlikte ortaya koyduğu “çağdaşlaşma projesi”ne sırt çevirmek anlamına gelecektir.

Ne paradokstur ki, laikliğin tehlikeye düştüğü gerekçesiyle bu işe kalkışan “yerel güçler”in girişimi, bizzat “laik Batı” tarafından “Batı demokrasisini terketmek” uyarısıyla karşılanıyor.

Tereciye tere satmak gibi, laik Batı’ya, laiklik mi öğretilecek?

Türkiye’nin AB yolundaki en hararetli yandaşlarının başıda gelen Joost Lagendijk, dün Ankara’da “Samimi olmak gerekirse, yüzde 47 oy almış bir parti hakkında laiklik karşıtı suçlamalarıyla kapatma davası açılmasını Avrupa’da çok az politikacıya anlatabilirsiniz. Avrupa’nın 50 yıllık geçmişinde, böyle bir şey göremezsiniz” diye konuştu.

Haberin Devamı

 

***                ***             ***

 

“Parti kapatma” konusu, sadece Türkiye’yi AB’den diskalifiye etmek potansiyeli taşımıyor. Türkiye’nin yakın ve orta vadeli güvenliği açısından da “tehlikeli bir hata” ya da vahim bir tehlikeyiifade ediyor.

Konu, Ak Parti’yi kapatma konusundan öteye. Kapatma girişimine muhatap bir de DTP var. Parlamentoda temsil edilen iki parti, kapatma girişimiyle yüz yüze. Daha önemlisi, bu iki partinin Güneydoğu’daki konumu.

Şunun şurasında yarım yıl önceki seçimlerde, ülkenin en sıkıntılı bölgesi ve “Kürt sorunu”nun “coğrafi zemini”ni oluşturan Güneydoğu’da bu iki partinin oy oranları yüzde 90.

Birkaç ile bakalım; Diyarbakır’da AKP 47, Bağımsızlar (DTP diye okuyun) 41. CHP ve MHPise yüzde 2’şer. Şırnak’ta AKP yüzde 27, DTP yüzde 52 oranında. CHP yüzde 7, MHP yüzde 3. Mardin’de AKP yüzde 49, DTP yüzde 40, CHP ve MHP yüzde 3’er. Hakkari, AKP yüzde 33, DTP yüzde 56, CHP yüzde 4, MHP yüzde 2. Batman’da bu oranlar, AKP yüzde 46, DTP yüzde 39, CHP yüzde 4, MHP yüzde 1. Siirt’te AKP yüzde 49, DTP yüzd 40, CHP ve MHP yüzde 3’er. Muş’ta AKP yüzde 39, DTP yüzde 46, CHP yüzde 3, MHP yüzde 2. Bingöl’de AKP yüzde 71, DTP yüzde 14, CHP yüzde 4, MHP yüzde 3. Van’da AKP yüzde 53,DTP yüzde 33, CHP yüzde 4, MHP yüzde 3. Urfa’da AKP yüzde 60, DTP yüzde 20, CHP ve MHP yüzde 5’er.

Haberin Devamı

Ak Parti ile DTP’nin kapatıldığı bir ülkede, Güneydoğu’nun yüzde 90’ının iradesi iptal edilmiş ve bölge halkının yüzde 90’ının temsil yeteneği hiçe sayılmış olacak.

TBMM’de ve “ovada siyaset” yerine, Güneydoğu’nun temsili “dağlara, taşlara” terkedilecek.

Bu ülke, parti kapatmalarla “Kürt sorunu”nun altından barışcıl biçimde, böyle bir duruma nasıl kalkabilir?

“Oyun oynanırken kural değiştirilmez” diyerek Anayasa değişikliklerine karşı çıkabilir misiniz? Bu, bir “oyun” değil.

Oyun oynamıyoruz; Türkiye’nin kaderi ve geleceği ile oynuyoruz.

Herkes gözünü dört açsın, “tehlikeli hata”dan, yol daha yakınken, yani daha da uzaklaşmadan, yoldan tümüyle çıkmadan Türkiye dönebilsin...
Yazarın Tüm Yazıları