Avrupa Adalet Divanı, Standard&Poors ve Fenerbahçe...

Üst üste “iki kötü haber”; ve bir de “paradoksal” bir gelişme.

Haberin Devamı

Kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors, Türkiye’nin kredi notunu duragandan “negatif”e çevirdi, “BB –” yaptı. Sebep, “son günlerde artan siyasi tansiyor” ve mali piyasalardaki “global gelişmeler”. Türkiye’nin birden bire “siyasi belirsizlik” görüntüsü vermesi karşısında Standard & Poors, dünyanın her yanındaki yatırım bankalarına Türkiye’yi “eksi” konumda tanımlamış oluyor.

Ekonomi için kötü haber. Bundan bir sonrası, “not düşürülmesi”. Bu gelişme, bu çok olumsuz durumun birhabercisi ve sinyali. Türkiye’nin gelişen ekonomiye sahip bir ülke manzarasından, “Üçüncü Dünya ülkesi” muamelesi yapılmaya geçişinin ifadesi olacak.

Bundan önce gelen haber ise, Merkezi Lüksemburg’da bulunan Avrupa Adalet Divanı’nın “PKK’nın AB terör örgütü listesinden çıkarılması talebi”ni kabul etmesi.

Haberin Devamı

Avrupa Adalet Divanı, AB’nin bir kurumu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden farklı. O, Avrupa Konseyi bünyesinde oluşmuş, kararlarını AB’nin “ilkesel” olarak kabul ettiği bir kuruluş. Avrupa Adalet Divanı, doğrudan bir AB kurumu. Böylece, PKK, AB nezdinde “terör örgütü” etiketinden kurtulacak.

Bu karara öfkelenmekte ne kadar haklı olursak, bunun, Türkiye’nin “uluslararası profili”nin düştüğüne işaret ettiğini de görmeliyiz. Siyasi ağırlığı düşen, önünü göremeyen, geleceği belirsiz hale sokulmuş bir ülke hakkında böyle bir kararı alabilmek kolaylaşıyor.

Birbiri ardına gelen Standard & Poors kararı ile Avrupa Adalet Divanı’nın PKK’yı “terör örgütü saymama” kararı, birbiriden bağımsız ama birbiriyle ilintili. Aradaki ilinti, Türkiye’de siyasetin raydan çıkmasıyla açıklanabilir.

Ne bekliyordunuz, şunun şurasında daha yarım yıl önce yüzde 47 ile iktidar tazelemiş bir partiyi kapatmaya kalkışıyorsunuz, bundan önce Parlamento’da temsil edilen dört partiden biri ve üstelik ülkenin en hassas bölgesine dayanan bir başka partiyi kapatmaya kalkışmışsınız; dış dünya bu ülkeye bakıp “frene” basmaz mı?

 

Haberin Devamı

***            ***            ***

 

Türkiye’deki AB yani özünde demokrasi karşıtı koro, şimdi mal bulmuş mağribi gibi Avrupa Adalet Divanı’nın bu kararına sarılacak, hem AB ve hem de Türkiye’nin AB yanlısı demokratik güçlerine yönelik saldırılarında yeni bir cephane elde ettiği duygusunu yaşayacak.

AB’nin kendisi bol miktarda “Türkiye karşıtı” barındırıyor zaten. Onlar, Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar ve bu konuda en yakın “müttefikleri” Türkiye’deki AB karşıtları.

Ne olursa olsun, güçlü, istikrarlı ve geleceğe güvenle bakan itibarlı bir ülkeye karşı Avrupa Adalet Divanı, onda büyük tepki yaratması kaçınılmaz böyle bir kararı almaya cesaret edemezdi. Bu karar, “parti kapatma davaları” ile Türkiye’nin içine girdiği “siyasi belirsizlik” ve “zayıflık hali”nin bir yansıması.

Haberin Devamı

Siyasi istikrarsızlığın, ekonomi üzerindeki “tahripkar” etkileri üzerinde daha önce de durmuştuk. İşte, Standard and Poors’un kararı da, böyle bir sürecin başlangıcı.

Tayyip Erdoğan, ne derse desin, Türkiye’deki hükümet bir “topal ördek” konumuna düşürülmüştür, o durum, Türkiye’yi de aşağıya çekiyor.

O nedenle, bir an önce, “demokratikleşme adımları”nı atmalı, silkinmeli ve “AB süreci”ni savsaklanmaktan çıkmalıdır. Gerekirse, “ezber bozarak.”

Aksi durumda, gelişmelerin altında sadece kendisi değil, Türkiye kalacak ve dünkü iki “kötü haber” bu güçlü ihtimalin göstergeleri.

 

 

***            ***            ***

 

Peki, bu “iki kötü haber”e ilişkin “paradoksal” gelişme ne?

Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin Chelsea’yi Avrupa Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçının ilk ayağında 2-1 yenmesi ve böylece yarı-final şansını arttırması.

Fenerbahçe, bu yıl Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde hiç yenilgi görmemiş ve 8 maçta toplam 2 gol yemiş güçlü İngiliz takımını yenerken, Türkiye’ye coşku yaşattı. Buna benzer bir coşkuyu, 1999-2000 döneminde Galatasaray, Avrupa kupalarında başarılı bir performans sergilediği vakit Türkiye’ye yaşatmıştı.

Ancak, o günün Türkiye’si, AB’den “aday üyelik” statüsü elde etmiş, geleceğine güvenle bakan bir Türkiye idi ve Avrupa’da sportif başarı, Türkiye’nin Avrupa yolculuğundaki ilerlemesiyle eş zamanlı gelmişti.

Bugün işlerin tersine dönmekte olduğu bir döneme girdik. “Siyasi ve ekonomik belirsizlik” içine yuvarlanmakta olan ve Avrupa ufukları kararmakta bulunan bir ülkede Fenerbahçe’nin Brezilyalı ağırlıklı bir futbol takımı ile Türkiye’yi “Avrupa’da taşıması”, bu denli coşkuya ve gurura yol açıyorsa, Türk halkının bilinçaltında “küresel rekabet” ve “Avrupa entegrasyonu”na ilişkin güçlü beklentilerin yerleştiğini anlamalıyız.

Haberin Devamı

O nedenle, Türkiye’nin içine itildiği yol ve yön, “geri dönülmez” nitelikte değildir.

“Siyasi önderlik”, “siyasi basiret” ve “demokratikleşme kararlılığı”, ama “kararlılığı”, Türkiye’yi bu kötü gidişten geri çevirebilir...

Yazarın Tüm Yazıları