Yürütme iptal; yük Yasama’da...

Bir ülke düşünebiliyor musunuz, Cumhurbaşkanı, hem Köşk’te hem sanık sandalyesinde.

Haberin Devamı

Bir ülke düşünebiliyor musunuz, Başbakanının, ülkedeki gelişmeler son birkaç haftadaki seyrinde gittiği takdirde, birkaç ay sonra 5 yıl “siyaset yasağı” yiyeceği aşağı yukarı belli.

Bir ülke düşünebiliyor musunuz, görevde bulunan hükümetin, birkaç ay sonra görevde kalmasının imkansızlığı her geçen gün vurgulanır oluyor.

Bu ülkeyi yönetebilir misiniz?

Bu ülkede bürokrasiyi çalıştırabilir misiniz?

Ak Parti’nin iktidarı da, Abdullah Gül’ün işlevsel cumhurbaşkanlığı da, Tayyip Erdoğan’ın birkaç hafta önceki türden başbakanlığı da, hükümetin gücü de, 31 Mart 2008 tarihi itibarıyla sona ermiştir.

Yani, Türkiye’nin “yüksek yargı”sı, “yürütme”yi iptal etmiş, işlevsiz bırakmıştır. “Kuvvetler ayrılığı” adı verilen ilke, kuvvetlerden birinin diğerinin alanına müdahalesiyle ağır yaralıdır.

Haberin Devamı

Ak Parti hesabına, 22 Temmuz 2007’de yüzde 47 gibi pek az rastlanır oy oranıyla elde edilen seçim zaferiyle başlayan yolculuk, 31 Mart2008 günü sona ermiştir .

Partinin kapanıp kapanmayacağının belli olmamış olması, Cumhurbaşkanı’nın koltuğunda oturuyor bulunması, parlamento çoğunluğunun değişmemiş durumu, bütün bunların hiçbiri, 22 Temmuz 2007’de güçlendirilen bir yetkiyle yenilenen iktidarın, 31 Mart 2008’de sona erdiği olgusunu ortadan kaldırmıyor.

Çünkü, Türkiye, önceki günden itibaren bir “topal ördek hükümeti”nin yönetimi altındadır. Cumhurbaşkanı, siyasi yasak ihtimaliyle yüzyüze, sanık sandalyesinde, Başbakanı, 5-6 ay sonra 5 yıl boyunca siyasi yasaklı olması kesine yakın, bürokrasisinin artık çalıştırılması imkansıza yaklaşmış, büyüme hızı 3.4 gibi görülmemişdüşük düzeylerde, geleceği belirsiz ve o belirsiz geleceğe doğru çok zor yol alan bir ülke durumuna düşmüştür.

Gerçekleri olduğu gibi görelim. 2001 büyük ekonomik krizinden önce, büyüme hızı 6.1 idi. Ekonomi toparlandıktan sonra 7.4 dolayında seyretti. Şimdi, 3.4 oranı, “ekonomiyi çökertelim ki, şu Ak Parti’den kurtulalım” zihniyetinin başarıya ulaşabileceğine işaret ediyor.

 

Haberin Devamı

***           ***           ***

 

Dünkü yazımızda da altını çizmiştik; 2008 yılı Türkiye için şimdiden yitirildi. Geleceği, bu arada ve bu anlamda demokrasiyi ve “AB ufku”nu –ki, bu demokrasinin sağlama alınması, toprak bütünlüğünü koruyan barışçı bir ülke olmak ve ekonomik refah anlamına geliyor- kurtarmak mümkün.

Bunun için “ezber bozmak” gerekli. İktidar partisi, 22 Temmuz’dan bugüne dek işlediği “demokrasi kusurları”ndan vazgeçmek, süreci tersine çevirmek zorunda. Tayyip Erdoğan’ın, 22 Temmuz sonrası hükümetini kurmasının ardından AB rotasını, bu anlamda “demokratik reformları” savsaklaması, “yargı darbesi” yoluyla kemendin boynuna geçmesine yol açtı. Mesele, bu süreç içinde onun kaybetmesinden ziyade, Türkiye’nin kaybetmesi.

Haberin Devamı

O nedenle, bir yandan parti kapatmayı zorlaştıracak anayasa ve yasa değişikliklerini –referanduma gidecekse de gider- sağlamanın yanısıra, partiyi feshetmek ve erken seçime gitmeye varıncaya dek, tüm seçenekleri düşünmek zorunda.

Bu seçenekler, karşılıklı olarak birbirlerini dışlayan seçenekler değiller. Hem, demokratik Avrupa normlarına tümüyle karşı olan, parti kapatma ayıbının Türkiye’nin demokratik siyasi yaşamından silinmesi gerekiyor;hem de Türkiye’ye yeniden demokrasi rayına oturtmak.

İlkine ilişkin güçlü bir AB desteği olacağı belli. AB’nin Genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Olli Rehn, 31 Mart günü “Bu davada haklı bir yan görmüyorum” dedikten sonra, “AB’ye aday bir ülkenin, değişiklik gerektiren anayasasına sistemik bir hata olduğunu” söyledi.

Haberin Devamı

Olli Rehn, Türkiye’in “değişiklik gerektiren anayasası”ndaki “sistemik hata”nın giderilmesinin yolunu da işaret etti ve bu çerçevede “hükümetin, anayasanın ‘Türk demokrasisinde sorunlara yol açan’ hükümlerini gözden geçirme niyetinden memnuniyet duyduğunu” belirtti.

Bunun anlamı, “parti kapatmayı zorlaştıran anayasa değişikliklerini yapın; Avrupa Birliği arkanızdadır” demektir.

“Parti kapatma”ya ilişkin “Avrupa kriterleri”, bunları belirlemek amacıyla 1990’da kurulan ve Türkiye’nin de üye bulunduğu Venedik Komisyonu’nun 2000tarihli kararlarında mevcuttur. Buna göre, Avrupa demokrasileri parti kapatmaya ancak ve ancak “şiddetin övülmesi ve anayasal düzeni şiddet yoluyla devirmenin özendirilmesi” halinde cevaz veriyor.

Haberin Devamı

Türk hukuk sistemi, siyasi parti kapatmayı,Venedik Komisyonu hükümleriyle uyum halinde hükme bağlayarak, kendisini revize etmek zorundadır.

Bu bakımdan, bu yönde yapılacak anayasa değişiklikleri, AB hedeflerine yürümeye devamı da sağlayacağı için gerekli ve üstelik zorunludur.

Yargı, yürütmeyi devirdi; yasama, aynı şeyin başına gelmesine izin vermemelidir.

 

***         ***         ***

 

2008’i bu konularda tartışmalar ve ekonomi üzerindeki kaçınılmaz tahribatın etkilerini olabildiği kadar hafife indirmekle geçireceğimiz, yani Türkiye olarak “kaybettiğimiz” şimdiden belli olduğuna göre, 2009’u kurtarabilmek, Türkiye’nin geleceğini kurtarmak için kolların sıvanması zamanıdır.

Tek ölçümüz demokrasidir.

Ak Parti’ye ilişkin temel kıstasımız da, Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesinin içeriği değil, Türkiye demokrasisini güçlendirme yolunda nerede ve nasıl durduğuna bakmak olacaktır...

Yazarın Tüm Yazıları