Talabani Ankara’da: “Hiç yoktan iyidir” ya da “Dostlar alışverişte görsünler”

Ankara ziyaret bir”yılan hikayesi”ne dönen Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, nihayet bugün gelecek ve böylece Türk diplomasisinin kendi önüne gereksiz biçimde koyduğu ve bir türlü üzerinden atlayamadığı “eşik” aşılmış gibi görünecek.

Haberin Devamı

Aşılmış olacak mı?

Pek belli değil. Bu sorunun cevabı, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin iç dengelerinin nasıl şekilleneceğine ve gelişmelerin ne yönde yol alacağına bağlı. Çünkü, Talabani ziyareti, uzun arka planına bakıldığında, gerek niteliği, gerekse beraberinde getireceği heyetin oluşumuna bakıldığında “too little, too late” (çok az, çok geç) denilebilecek cinsten.

Gelen bilgiye bakılırsa, bu “resmi ziyaret” değil; bir “çalışma ziyareti.” Bunun, “protokol” bakımından önemi var. Yabancı cumhurbaşkanlarının “resmi ziyaret”leri için uygulanan bir “kırmızı halı”lı karşılama, Şeref Kıtası, 21 pare top atışı gibisinden “ritüeller”, Celal Talabani için geçerli olmayacak.

Talabani’yi, kendisine “alerjik” askerle bir araya getirmemek için söz konusu olan bu “çalışma ziyareti”, bu akşam Çankaya Köşkü’nde verilecek akşam yemeğine Genelkurmay Başkanı’nı davet zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.Irak Cumhurbaşkanı, programında olmamasına rağmen, Anıt Kabir’e gitmekte kendisi ısrar ettiği için, Türk askeri üniformasıyla bir şekilde, orada buluşmuş olacak.

Haberin Devamı

“Resmi ziyaret” yerine “çalışma ziyareti” protokolü uygulanacak ziyarete, Talabani, yanında sanki onun gelişinin en çarpıcı yönü, Türkiye ile Irak arasındaki “ekonomik ilişkiler”e yeni bir “ivme” kazandırılması gereği imiş gibi, Petrol, Maliye, Sanayi ve Su İşleri Bakanı’nı getiriyor.

Petrol Bakanı Hüseyin Şehristani, bir Şii. Dünya çapında nükleer fizik uzmanı. henüz çıkmamış petrol yasası konusunda Kuzey’deki Kürt yönetimiyle ters düşen ve “İran nüfuzu” altında olarak bilinen bir isim. Maliye Bakanı Beyan Cabir de bir Şii. Sanayi Bakanı Fevzi Hariri, bir ara Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin danışmanlığını yapmış, İngiltere’de iş dünyasında yetişmiş bir Asuri-Hristiyan. Su İşleri Bakanı Dr.Latif Reşid ise Talabani’nin bacanağı. Kürt ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin eski yöneticilerinden, o da İngiltere kökenli bir teknokrat.

Bu kompozisyondaki bir heyetle gelen Irak’ın Kürt cumhurbaşkanının Ankara’da yapacağı temaslardan sonra, Türkiye ile Irak Kürtleri arasında bir “yeni sayfa” açılması gerçekleşecek mi?

Soru işareti.

Haberin Devamı

 

***                 ***             ***

 

Soru işareti, çünkü Talabani heyetinde Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari yer almıyor. Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin dayısı ve eski dış ilişkiler temsilcisi olan Hoşyar Zebari’nin heyette bulunmamasından gayrı, bu heyete dahil olması beklenen kuzeydeki yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani de yok.

Bir hafta önce, Bağdat’a giden Türk Dışişleri heyetinin oradaki temaslarında, Amerikalıların, Büyükelçi Ryan Crocker ve komutan General Petraeus’un, Türk tarafına Talabani heyetinde Neçirvan Barzani’nin yer almasının doğru olacağı telkininde bulunduklarından haberdarız.

Haberin Devamı

Ayrıca, Türk Dışişleri heyeti, Bağdat’ta görüştükleri Talabani’ye, Ankara davetini resmen ilettiklerinde, Irak Cumhurbaşkanı, “Harekat sürerken, gelemeyeceğini; harekatın durması ve Türk askerlerinin çekilmesi durumunda 10-11 Mart’ta gelmeyi tercih edeceğini” bildirmişti. Neçirvan Barzani’yi de heyetine dahil etmek istediğini gizlememişti.

Talabani, kendisinin bile gelmeyi düşündüğü tarihten önce Ankara’da olacak ve heyetinde Kuzey’deki yönetimi doğrudan ya da dolaylı temsil eden kimse olmayacak.

Buna karşılık, sıfatları itibarıyla “siyasi” değil “ekonomi teknokratı” yapılı bir heyetle Ankara’ya gelmiş olacak.

Bu manzaranın, Bağdat ve Erbil’in değil, Ankara’nın –o da Ankara’nın tümü de değil- tercihi ile ortaya çıktığına hükmedebiliriz.

Haberin Devamı

Şu an itibarıyla, Ankara, Erbil’deki Kürt yönetimini dolaylı biçimde bile olsa “kabullendiği” ve onunla “ilişkiye geçmek” izlenimini vermek istemiyor. Aksine, Ankara’da bunca zamandır kabullenilmemesinin başka hiçbir gerekçesi bulunmayan Celal Talabani’yi de “Irak merkezi hükümeti”nin tepesinde olduğu için, “Bağdat’ı temsil ettiği” görüntüsüyle Ankara’da görmek istiyor.

Celal Talabani’nin Ankara’ya kabul edilmesi gerektiğini, birinci günden beri inat ve ısrarla savunmuş birisi olarak, bugün başlayacak ziyareti “hiç yoktan iyidir” anlamında “olumlu” görebilirim ama bu, ziyaretin başarısına ilişkin şüphelerimi ortadan kaldırmıyor.

 

***              ***            ***

 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri’nde bir bölüm ve devletin çeşitli kurumlarında aklı başında bir çok insanın, Talabani’nin bugünkü Ankara ziyaretini farklı yapıda görmeyi tercih ettiklerini, bu arada Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi ile bir an önce sıcak ilişkiler kurulmasından yana olduklarını, PKK ile mücadelenin selameti açısından da, bunu gerekli gördüklerini biliyorum.

Ancak, bir yandan “iç siyasi dengeler”, bir yandan “siyasi kararlılık, cesaret ve vizyon eksikliği”, bugün geldiğimiz noktanın ötesine izin vermiyor. Kendileriyle konuşulduğunda, bugün gelinen noktanın –Talabani’nin Ankara’ya gelmesi- önemli olduğunu, bu adım atıldıktan, bu “eşik” geçildikten sonra, sıranın diğerlerine gelebileceğini söyleyeceklerinden de eminim.

Ne var ki, “too little, too late” dediğim de bu. Talabani ziyareti, Türkiye’nin Kürt politikasında yepyeni bir sayfa açacak nitelikte gözükmüyor.

Talabani’yi ilginç kılan “Irak Cumhurbaşkanı” olması, onun Ankara’ya gelmesini önemli kılan Türkiye-Irak ilişkilerine yeni bir soluk kazandırmak değildir. Ankara’ya Irak Cumhurbaşkan Yardımcıları, başbakanları defalarca geldi. Gelecekler de. Türkiye ile “merkezi Irak” arasında bir ilişkisizlik sorunu yok.

Talabani’yi ilginç kılan, Irak’ın “Kürt Cumhurbaşkanı” olmasıdır. O kimliği, Ankara davetini geciktirmişti. Dolayısıyla, Ankara’ya gelişi, Türkiye’nin Kürt politikasının önünü açacak yeteneği ortaya koysa anlamlı olurdu.

Irak’ın “Kürt Cumhurbaşkanı”nın, Ankara’ya yapacağı ziyaret, “çalışma ziyareti” değil, “resmi ziyaret” olsa, top atışı yapılsa, kırmızı halılar serilseydi; bu, Türkiye’nin, kendi ülkesindekiler başta olmak üzere, tüm Kürtlere yönelik tavrında olağanüstü bir yeni açılıma ilişkin “simgesel değer” ifade edecekti.

Bütün bunlar söz konusu olmadığına göre, bu, bir “hiç yoktan iyidir” cinsinden ziyaret olarak nitelenebilir; “dostlar alışverişte görsün” yanı, olabilecek ve hak ettiği “tarihi” yanından daha öne çıkan bir ziyaret...

Bu görüşü değiştirebilecek tek şey, ziyaretin sonundan, Türkiye ile Irak’ın kuzeyi arasında yepyeni bir açılımın çıkması ve yakın gelecekte uygulanmaya konması olabilir...

Yazarın Tüm Yazıları