Paylaş
Bir Amerikan Başkanı’nın, üstelik Irak’a savaş emrini vermiş bir Amerikan Başkanı’nın, ilk kez ve uzun bir Ortadoğu turuna çıkacak olması, böyle bir yazı başlığının atılmasını engellemiyor. Tel Aviv Üniversitesi’nin Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün direktörü Mark A. Heller’in International Herald Tribune gazetesindeki yazısı, bu başlıkla, Bush’un Ortadoğu seyahatini sorguluyor.
Heller, “Bush, Ortadoğu ve Körfez’de kendisini yedi ayrı adrese götürecek gezisine başlarken, bu seyahat gerçekten gerekli miydi diye merak etmek için geçerli neden var” diyor ve şöyle devam ediyor:
“İmzalanacak önemli anlaşmalar yok, Başkan’ın bir son dakika müdahalesini bekleyecek şekilde olgunlaşmış müzakereler yok, hatta ziyaret edilmek ve övülmek üzere önceden açıklanmamış bir şekilde Irak’a giderek, askeri birliklere uğramak da yok.”
Heller’in asıl tezi, yazısının şu giriş cümlesinde hayat buluyor: “Eğer, Bush, Ortadoğu’ya yedi günlük gezisinin gerçekten bir fark yaratmasını istiyorsa, güzergâhında bulunmayan tek bir ülkeye uğramalıydı – İran.”
Bush’un uzun Ortadoğu turunun en önemli amacı da, zaten, bu uzun seyahatte uğramayacağı İran’a ilişkin. “İran’a karşı”, bölge ülkelerine destek vermek amacı.
*** *** ***
Abdullah Gül’ün bugünkü Beyaz Saray görüşmesi ve onu izleyecek “çalışma yemeği”nde de, haliyle Ortadoğu sorunlarının gündemin en ön sıralarını işgal edeceğine hükmedebiliriz. Esasen, Gül’ün yola çıkmasına birkaç saat kala, bizi arayan “Köşk kaynakları”, Cumhurbaşkanı ziyaretinin, Bush’un Ortadoğu seyahatine çıkmasının hemen önüne gelmesini bizzat Amerikan tarafının istediğini söylediler. Köşk kaynağımızın bildirdiğine göre, “Amerikalılar, Türkiye’nin, Ortadoğu’ya ilişkin konulardaki görüşlerine önem veriyorlar. Türkiye’yi ‘içerden’ konuşan ve ‘bilen’ bir aktör olarak görüyorlar.”
Her iki taraf da, yani gerek Çankaya, gerekse Beyaz Saray, Abdullah Gül-George W.Bush görüşmesinde ne bekliyorsa, onun elde edileceğini peşinen belirledikleri ve kabullendiklerine göre, bugünkü görüşmeye ilişkin olarak söylenecek fazla bir şey olmamalı.
Nitekim, Heller’in Bush’un Ortadoğu seyahatine ilişkin “Bu seyahat gerekli miydi?” sorusunu ortaya atmasına benzer biçimde kuşku belirten, nüfuzlu Washington düşünce kuruluşu CSIS’in (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi) Türkiye direktörü Bülent Ali Rıza, Akşam gazetesinde dün yayınlanan söyleşisinde, “Şimdiki gezinin ikili ilişkiler açısından zararı olmasa da fazla bir faydası olacağını düşünmüyorum” diyor.
Bülent Ali Rıza’ya göre, Cumhurbaşkanı Gül’ün Amerikan Başkanı ile görüşmesi için “doğru tarih 2009 Şubat’ı” olurdu; çünkü “yeni başkan koltuğuna oturmuş olurdu.”
Tabii, bu bakış açısında, 2008’de Bush’tan bir “diplomatik başarı” beklenmemesi gerektiği düşüncesi hakim. Şu sırada, herhangi bir Washington temasında Beyaz Saray kadar önemli olan Demokrat ağırlıklı Kongre. Gül’ün, iki Demokrat şahsiyet, Richard Holbrooke ve Madeleine Albright (her ikisi de Hillary Clinton ekibinde) ile görüşecek olması, bu eksikliği giderir mi, bilemiyoruz.
Her ne olursa olsun, bugün Gül-Bush görüşmesi gerçekleşeceği ve bu görüşmenin “ikili ilişkiler açısından bir zararı olmayacağı” için, bu görüşmenin üreteceği sonuçlara bakarak, seyahatin “başarısı” üzerinde durmak gerekecek.
Söz konusu “başarı” da, ister istemez, bu seyahatin Bush’un Ortadoğu seyahati ile çakışan zamanlamasına, dolayısıyla ABD’nin Ortadoğu amaçlarına ulaşabilme yeteneğine ve bu çerçevede Washington ile Ankara arasında sağlanabilecek “eşgüdüm” ve hatta “işbirliği”ne bağlı olacak.
Financial Times, önceki gün, Amerikan yetkililerine dayanarak, Bush’un bu yıl sonunda İsrail ve Filistinliler arasında bir “barış anlaşması” ihtimalini gördüğünü ve dokuz günlük uzun Ortadoğu turunda bu amaca yönelik bir çaba ortaya koyacağını bildirdi.
Gazeteye göre, Ortadoğu turunda, “Ortadoğu barışı için bastıracak, bölgesel müttefiklerini İran’a karşı bir araya getirmek isteyecek ve Washington’un tıkanmış kalmış (Ortadoğu’da) demokratikleşme gündemini canlandırmak” isteyecek.
Beyaz Saray’da bugünkü Gül-Bush görüşmesinin, “gündem” ve “içeriği”nin ne olduğu da, bu görüşmeyi izleyecek Bush’un Ortadoğu turunun amaçlarından anlaşılabilir.
*** *** ***
Amerika’nın “Ortadoğu amaçları”nın gerçekleşmesi önünde kayda değer engeller, elbette, söz konusu ve Financial Times bunlara da değiniyor:
Türkiye, sadece İran ile değil, Bush’un (ve özellikle Abdullah Gül’ün görüşme programında yer alan Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in) gazabını davet eden Suriye ile de yakın ilişkilerde.
Çankaya’nın, bu konularda Beyaz Saray’ı farklı bir politikaya “ikna edecek” araçları var mı?
Filistin-İsrail görüşmelerinde mesafe kaydedilmesi, El-Fetih-Hamas uzlaşmasının sağlanmasından ve Hamas yönetimindeki Gazze üzerindeki “ambargo” ve “abluka”nın kaldırılmasıyla da ilgili. Ankara’nın, bu konuda S.Arabistan hatta Mısır’dan daha etkili olabileceğine ilişkin bir “veri” nedir?
Türkiye’nin Suriye ile yakınlığı, Suriye’yi ABD’nin (ve İsrail’in) istediği gibi İran’dan ayıracak ve Lübnan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önüne açacak bir mekanizmayı harekete geçirecek ölçüde mi?
Bütün bunlar önemli sorular. Daha önemlisi, bunların cevapları “evet” değil.
Hal bu iken, Gül-Bush görüşmesinden ne beklenebilir?
Beklentileri fazla yükseğe çekmemek gerekiyor. En azından biliyoruz ki, “ikili ilişkiler” açısından bu görüşmenin bir zararı yok...
Paylaş