Köşe yazarı hata yapar mı?

ELBETTE yapar. Köşe yazarı da insandır. Yanılır, ya da bilerek veya bilmeyerek yanıltılır. Gazetecilik zamana karşı bir yarıştır. Bazı konular bazen aceleye gelebilir. Ama bunun çözümü kendi içindedir.

Yanıt verme hakkı.

İlgili kişi veya kurum, size yanıt gönderir. Türkiye'de bu hakka en büyük saygıyı gösteren köşe yazarlarından biriyim. Zaman zaman burada hatalarım için özür dilemişimdir.

Fakat size öyle açıklamalar, öyle yanıtlar gelir ki, resmen bu hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu açıklamalarda yalan, yanlış, ya da sizin yazdıklarınızla ilgisi olmayan hususlar yer alır ve bunları yayınlamanız istenir. Yazdığınız tümüyle doğrudur, yine de palavralarla dolu yalanlama gönderilir. Ben sadece bu gibi düzmece açıklamaları köşemde kullanmam; çünkü okuyucularımın aldatılmasına neden olmak istemem.

Bazen de bu gibi yanıtları ‘‘açıklama hakkının kötüye kullanılması’’ başlığı altında sizlere iletirim ki, bizim nelerle karşılaştığımızı görün!

Basın Konseyi önceki gün bana bir ‘‘uyarı’’ verdi. Kamuoyuna hiç yansımayan bu karardan doğal olarak sizin haberiniz yok. Basın Konseyi ciddiye aldığım, kararlarına önem verdiğim bir kuruluş değil. Ancak bu karar haklıydı.

10 Ekim 2001 günü, bir Alman kuruluşu olan Friedrich Ebert vakfıyla ilgili yazı yazmış ve raporlarından bazı alıntılar yapmıştım. Bana bu notları aktaran, çok güvendiğim bir kaynaktı. Ama yanıltıldığım ortaya çıktı. Alman vakfının raporlarında, yazdığım hususlar yer almıyordu. En azından, ben yazdığımın doğru olduğunu kanıtlayamadım ve ‘‘uyarı’’ aldım.

Doğru ve haklı bir karardı.

Ben çuvaldızı başkalarına batırdığım gibi, eğer haklı nedenler varsa iğnenin de kendisine batmasına razı olan, hatalarını ve bilmediklerini itiraf etmekten kaçınmayan, bundan gocunmayan bir gazeteciyim. Onun için bir kez daha söylüyorum:

Gazeteci hata yapabilir, yanılır, yanıltılır. Önemli olan bunu düzeltmeyi bilmektir. Yeter ki karşı taraf gazeteciyi kullanmaya, ona yalan, yanlış ve palavra dolu açıklama göndermeye kalkışmasın.

İKİ MAHKEME KARARI

Son 3 gün içerisinde iki ayrı ve çok önemli mahkeme kararının gerekçesi açıklandı. İlki, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok gibi seçkin insanlarımızın katillerinin İran'la olan somut bağlantısı.

İkincisi ise bugünkü değerle 10 trilyona ulaşan Refah Partisi paralarının buharlaşması. Buharlaşan para, onlara verilen devlet yardımı, yani bizim vergilerimizden çıkan paraydı.

Necmettin Hocaefendi bu davadan 2 yıl 4 ay hapis aldı. Gerekçeli kararda anlatılan ve tümüyle belgelere dayanan olay, bir polis romanı gibi!

Sahte belgeler, ölüler adına düzenlenmiş düzmece faturalar, faize verilen paralar, hayali şirketler, sahte imzalar, sahte kişiler ve daha neler neler!

Sonuç: Paralar birilerinin -acaba kimlerin!- cebine hortumlanmış! İnsanların karşısına ‘‘Allah, peygamber, Kuran, din, iman, türban, faiz haram’’ diye çıkan bir siyasetçi kadronun, halkın parasını nasıl yağma ettiğini, paraların nasıl buharlaşıp cukkalandığını gösteren somut belgeler.

Tekmili 36 kısım, bunların içyüzü!

SAĞLIK REZALETİ

Türkiye'de yüz binlerce insan, özellikle Bağ-Kur ve SSK'lılar hastane ve dispanser kapılarında çile çekiyor. Çok büyük kesimler, ne acıdır ki yeterli sağlık hizmeti alamıyor. İnsanlar kuyruklarda bekliyor, kıvranıyor, ölüp gidiyor.

Öte yanda ise belli bir ayrıcalıklı kesim, devletin her türlü sağlık olanağından sonuna kadar ve en iyi biçimde yararlanmayı sürdürüyor.

Eski bir milletvekili eşinin tedavisi Amerika'da yapılıyor ve kendisi için 240 bin dolar harcanıyor. Buna benzer daha nice örnekler var.

Devlet, sağlık açısından kesenin ağzını eski ve yeni milletvekilleri ile onların yakınlarına ve üst düzey bürokratlara açmış.

Turan Yılmaz'ın bugünkü haberinde okuyacaksınız. Son 5 yılda 567 milletvekili, üst bürokrat ve yakınlarının yurtdışı tedavileri için yapılan harcama 26 milyon dolara ulaşıyor.

Herkes gibi onların da sağlığı ve canı elbette kutsaldır.

Bir yanda Amerika'da eşinin tedavisi için 240 bin dolar harcanan eski milletvekili ve benzerleri, öbür yanda ise kuyruklarda çile çeken, ilaç alamayan, tedavi görmeyen milyonlarca zavallı insan!

Geçenlerde bir milletvekili içini dökerken ‘‘buraya gelmemin en büyük nedeni, ölünceye kadar ailece sağlık harcaması yapmayacağız’’ demişti.

Bir ülke düşünün ki, küçük bir azınlığın canı can, milyonlarca insanınki patlıcan!

Rezaletin bu kadarı olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları