Cemaat diyor ki: O bakan bize düşman

MADEM "İflah olmaz Gülen karşıtları" cemaatinden değilim...

Madem "Gazetede yazı yazmak" ile "Aleyhte kampanya düzenlemek" arasındaki farkın farkındayım.

O halde...

Adını açıklamadığım bir "Bakan"ın, "Gülen cemaati" hakkında ileri sürdüğü önemli iddialar konusunda, "Cemaat"ten gelen cevaba da kulak vermek zorundayım...

Ama önce kısa bir özet...

Şöyle yazmıştım önceki gün:

"Andıç" olayından "Günlük" meselesine...

Şemdinli’den Van’daki rektör olayına...

Emniyet içindeki kavgadan, türlü istihbarat çekişmelerine...

Son dönemde ortaya çıkan tartışmalı her hususta, "Bu işin arkasında cemaat var" yargısı gündeme geliyor.

Ben bu yargıya pek katılmıyorum...

Ancak...

Hükümetin etkili bir bakanı, bir sabah kahvaltısında, "Bu cemaat de çok olmaya başladı" diye başlayıp, "Her işin arkasında Gülen parmağı var" yargısını ortaya atınca...

Benim için işin rengi değişti.

Evet, yazdığım buydu...

Geniş yankı uyandıran bu iddia üzerine, "cemaatin içinden bir isim" ile buluştum.

Bana dedi ki:

"Size o açıklamayı yapan bakanın kim olduğunu biliyoruz."

Şaşırdım... "Kim?" dedim...

Söyledi... Bingo! Verdiği isim doğruydu.

Soru sırası bana gelmişti:

"Nasıl bildiniz?"

Cevap kısa ve netti:

"Nasıl bilmeyiz? O bakan, üç aydır bize düşman. Aleyhimizde konuşuyor. O bakanın bize karşı kişisel bir husumeti var."

"Kişisel bir husumet" meselesine kafam takılmıştı.

Sordum:

"Pardon ama bir bakan, neden bir cemaate karşı kişisel husumet duysun ki?"

Cevap geldi:

"Bakanın yaptığı bir yasa çalışmasına karşı çıktık. Hem hükümet hem AKP bizim haklı olduğumuza kanaat getirdi. Yasa tasarısı değişti. Bakan gururunun kırıldığını düşündü ve bu olayı kişisel husumete dönüştürdü. Uzun bir süredir hakkımızda tezvirat yapıyor."

Cemaatin içinden önde gelen ismin söyledikleri bununla sınırlı kalmadı.

Şu iki noktanın üzerinde de durdu:

Biz cemaat olarak iddia edildiği gibi istihbarat işlerinin hiçbirinin arkasında yokuz. "Andıç" olayında yokuz. "Günlük" olayında yokuz. Şemdinli’de yokuz. Emniyet içindeki kavgada yokuz. Hepsi yalan, hepsi iftira... Bu iddiayı dile getirenler en küçük bir kanıt ortaya koymadılar. Olayların içeriğinin tartışılmasını istemeyen çevreler, cemaat iddiasını kasıtlı olarak gündemde tutmaya çalışıyorlar.

Hükümet içinde bir bakanın, tamamen kişisel husumet duygularıyla dile getirdiği iddialar, "cemaat" ile "hükümet" arasında bir gerilim ve çekişme olduğu izlenimi uyandırmaktadır. Bu izlenim de tamamen yanlıştır. Böyle bir çekişme söz konusu bile değildir. Olay bir bakanla sınırlıdır.

* * *

Takdir edersiniz ki...

Bu yanıtlar üzerine kafam karıştı. Şimdi en kısa zamanda...

O "bakan" ile bir kez daha buluşup...

Şu "kişisel husumet" meselesi üzerinde durmak istiyorum.

Yine bir "sabah kahvaltısı" mı olur, yoksa bu sefer "beş çayı"nda mı buluşulur?

Artık işin bu kısmına "sayın bakan" karar verir...

Başbakan’ın uçağına binmenin yedi külfeti

BİR Bütün programı sizin inisiyatifinizin dışında oluşturulmuş bir gezi, her aşamasını sizin belirlediğiniz herhangi bir geziden 10 kat daha yorucudur.

İKİ Kasvetli bir otel lobisinde verilen uzun, upuzun molada, meslektaşlarla medya geyiği çevirmenin hiçbir çekici tarafı yoktur.

ÜÇ Başbakan ile yapılan bir gezide herhangi bir şehri, serazat dolaşmak imkansız olduğundan, dönüşte "Ben o şehri gördüm" demek imkansızdır.

DÖRT Gezi bitip eve döndüğünüzde sizi bekleyen, ancak bir haftalık dinlenmeyle atlatılabilecek bir ince sızı ve şahane bir yorgunluktur.

BEŞ Çekilen bütün çilelere karşın, işin iç yüzünü bilmeyenlerin, "Başbakan’ın uçağına binip gez bakalım! İşin iş" türünden çemkirmelerine muhatap olmak işin cabasıdır.

ALTI Bütün bir geziden mesleki açıdan size kalan, Başbakan’ın uçakta gazetecilerle yaptığı bir saatlik görüşmedir ve ötesi yoktur.

YEDİ Hele bir de herhangi bir şark memleketine gittiyseniz, yaşadığınız sıkıntıları ve yorgunluğu en az üç ile çarpmak kaçınılmaz olur. Organizasyon denilen olgudan haberdar olmayan bu memleketlerden dönüşte, yurdunuzun toprağını öpecek hale gelirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları