Yurtdışına kaçırılan hayvanlar için yetkilileri uyarıyorum

Güzin Abla; ben DOSHAYAD ve İstanbul ili Hayvanları Koruma Kurulu üyesiyim.

Ayrıca İstanbul çevre konseyinin çatısı altında bulunan 300’e yakın dernekten biri olan kendi derneğimde de yıllardır sekreterya ve danışmanlık görevini yürütüyorum.

Bunca zamandır bir yandan itlaf yapan belediyelerle, bir yandan köpek ve horoz dövüştürenlerle uğraştık, arkadaşlarımızla verdiğimiz bu mücadelelerde ciddi mesafeler kaydettik. Ama son 10 yıldır çok uğraştığımız bir grup var ki, nedense ilgililer sanki gözlerini kapadılar, kulaklarını tıkadılar; görmüyor, duymuyorlar.

Bu grup maalesef hayvanları koruma adı altında, iki derneğin işbirliği ile oluştu. Başında da 1994 yılından beri ülkemizde bulunan bir İngiliz vatandaşı var. Bendeniz de o sırada platform başında çalışan bir hayvan severdim. 1996 yılında Bakırköy Belediye Başkanı danışmanı olarak çalıştığım dönemde, o şahıs bana "Sokak köpeklerini yurtdışında yuvalandıralım" dedi. Ben "Yurtdışında köpek mi yok? Bizim çoğu yaralı bereli köpeklerimizi çok mu seviyorlarmış" dediğimde, Hollanda, İsviçre ve özellikle Almanya’dan çok talep olduğunu söyledi.

İki kişinin hayvanlarla gidip, tek tek yuvalandırıldıkları adresleri kayıt altına almaları gerektiğini söyledim. Benim bu diretmem üzerine "O zaman ben ne kazanacağım" dediğinde "Siz zaten Dünya sağlık örgütünden 10 milyon dolar yardım alıyorsunuz; başka ne kazanmayı umuyorsunuz" diye cevap verdim.

O günden beri de arkadaşlarımla mücadelem devam ediyor. O zaman bizler azınlıkta idik, o şahsa inanıp bizleri (özellikle şahsım hedef alınarak) yerden yere vuran hayvan sevenler çoğunlukta idi. Bu konuşmanın ardından ben ve benim gibi düşünenlerin önünü kesmek için derneklerini kurdular. Biz de bunun gibi sözde hayvan sever rantiyelerle savaşmak için DOSHAYAD’ı kurduk.

Özellikle 1996-2004 yılları arasında yüzbinlerce köpek yurtdışına ölüme gönderildi. Bu arada Çin’de özellikle köpeklerin yüzülen derilerini işleyecek fabrikalar kurulmuştu. Bu şahıs Avrupa’nın pek çok ülkesinden, Bulgaristan’dan Ortadoğu ve Uzak doğu ülkelerine kadar barınaklar ve ofisler oluşturdu. Asıl acı olan bütün bu sevkıyat öncesi, internet aracılığıyla yurtdışında Türkler hakkında çok kötü propaganda yapıldı ve yapılıyor. Bizler bunların bir kolunu 2003’ün 2 Nisan gecesi Atatürk Havalimanı’nda yakaladık. O gün giden 3 grup hayvanın sadece son grubuna el koyabildik. Yapılan resmi araştırmada hiçbir yasal belge bulunamadı.

2006’nın 17 Haziran’ı 18’ine bağlayan gecesi, sabaha karşı onları yine Atatürk Havalimanı’nda engelleyip, yine köpeklere el koyduk. Yine yasal yollara başvurmamıza rağmen bir sonuç alamadık. Havalimanı Gümrük Muhafaza İl Müdürlüğü’nden destek ve yardım gördük. Eylül ayının ilk haftası Edirne-Kapıkule gümrükten geçirilmek üzere götürülen hayvanların yurtdışına çıkarılmasını da engelledik. Edirne Emniyet Müdürlüğü’nün yardımını aldık. Kendilerine minnettarız.

İstanbul Göktür Köyü’nde barınakları bulunan derneğin yakınındaki jandarmadan, kaçak çalıştırılan yabancı işçiler, yurtdışına kaçak çıkarılan hayvanlar ve bunların yasadışı belgelerle çıkarılmasını sağlayan kişiler hakkında soruşturma açılmasını istedik. Gökçeada, Antalya, Alanya, Fethiye ve Ayvalık’ta bu gruba bağlı bazı barınaklarda faaliyet gösterdiklerini de defalarca ilgili yerlere, hem bizler hem de bu olayda bizleri sonuna kadar destekleyen Almanya’daki Animal Prodection derneği yönetimi bildirdi. Maalesef hiçbir önlem alınmadı. Sevkıyat halen sürüyor.

Lütfen! Sizden isteğimiz, zavallı hayvan dostlarımızı bu korkunç sondan kurtarmak için, devletimizin sesimizi duymasına aracı olmanızdır...

Doğa ve Sokak Hayvanlarına Yardım Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süsen Erkuş


Sevgili hayvan dostu, anlattıklarınızı ürpererek okudum. Umarım bu çağrınız ilgili birimleri uyarmış olur. Senelerdir bu olaydan haberdar olunmasına rağmen hiçbir şey yapılmaması beni şaşırttı. Umarım gereken önlemler alınır, candostlarımız diri diri yüzülecekleri o korkunç sanayinin bir ürünü haline gelmez.

Hayatımın aşkını buldum ama cilt kanseriymiş

Güzin Abla; yazılarını her zaman ilgiyle takip ediyor, zaman zaman kendimden de bir şeyler buluyorum. Ben öylesine mutluyum ki, anlatamam. 6 ay önce hayatımın aşkını buldum. Buradan ona haykırıyorum; seni çok seviyorum diye. Karşılıklı bir sevgi bu. Allah herkese böyle bir sevgi nasip etsin.

Ama birkaç gündür büyük bir üzüntü içindeyiz. Sevdiğim cilt kanseriymiş. Kemoterapi görecek. Ablacığım cilt kanserinin bir tehlikesi var mı? Yani tedavi sonucu sevdiğim iyileşir mi? İnan ki çok korkuyorum.

n RUMUZ: HEM MUTLU HEM ÜZÜNTÜLÜ


Canım kızım, kanser artık erken teşhis durumunda rahatça tedavi edilebiliyor. Umarım gecikilmemiştir. Bildiğim kadarıyla cilt kanseri en ağır seyredenlerinden... Tabii doktorunun önerdiği her türlü tedaviyi uygulamalısınız. Bazı alternatif tedavileri de ihmal etmeyin. Bu hastalıkta moral çok önemli... Ona moral ver, tüm sevgini göster.

Gerçek annemin kim olduğunu öğrenmeliyim

Sevgili Güzin Abla; ben yurtdışında yaşıyorum. Öğrendiğime göre bundan 30 yıl önce Zeynep Kamil Hastanesi’nde doğmuşum. Babam bana annem hakkında hiç bilgi vermedi. Acaba hastaneden bu kayıtlara ulaşmanın imkanı var mı? Nüfustan öğrenemem, çünkü nüfusumda bana bakan annemin adı geçiyor. Bu bilgiye nasıl ulaşırım? Bana bir akıl verirseniz çok sevinirim.

e-mail: kathleen_hide@yahoo.com


Bunca yıl gerçek annenizi bilmemiş olmanız çok acı. Babanız bunu sizi korumak amacıyla mı yapmış, orasını bilemem. Ama bence her çocuğun gerçek anne ve babasını bilmek hakkı... Sanırım hastanelerde bu tür kayıtları bulmak mümkün...
Yazarın Tüm Yazıları