Herkes biraz ’dönekliği’ öğrenmeli

ÖNCEKİ günkü Hürriyet’te hocam Prof. Sadun Aren’in sözlerini okurken gerilere döndüm.

Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okuduğum yıllarda, Prof. Aren de iktisat dersleri veriyordu.

"Karma ekonominin"
bile sosyalizmi sulandıran insanların ideolojisi olarak görüldüğü dönemlerdi.

Sadun Hoca’yı nasıl bilirdin derseniz cevabım şu olurdu:

"Sakin, dolduruşa gelmeyen, kişiliğini ezdirmeyen, fikri özgürlüğünden taviz vermeyen bir insan."

* * *

Çok yanılmamışım.

Sadun Hoca
son zamanlardaki çıkışları ile, solda hálá 1960’ların, 70’lerin nostaljisi ile yaşayan insanlara güzel dersler veriyor.

Ama bunu yaparken, hepimize ait küçük, insani "cemaat korkularını" da dile getiriyor.

"Özelleştirmeye karşı çıkmanın mantıksız olduğunu" söylüyor, ama bunu daha da yüksek sesle söylemeye çekindiğini söylüyor.

Neden?

"Bizim arkadaşlar dönek der" korkusundan...

Cemaatine isyan edemeyen, onun baskıcı rejimine karşı ayaklanamayan insanlar ne kendilerini ne de ülkelerini bir adım ileri götürebilirler.

"Döneklik" gibi aslında sadece dine ve faşizme, totaliter ideolojilere ait bir kavramı; terminolojik olarak sözlüklerinden, duygu olarak da korku envanterlerinden çıkarabilecek cesur insanlara ihtiyacımız var.

Çünkü gerçek devrimleri, kalıplaşmış bağnaz kabullenmeleri eliyle itebilen insanlar yapabilirler.

* * *

Prof. Sadun Aren bu çıkışı çok iyi bir zamanlama ile yapıyor.

Solda birlik arayışları hızlandı.

Ama görüşmeler sadece ve sadece "Ne yaparız da AKP’nin önünü keseriz" mantığı ile yapılıyor.

Oysa önce yeni bir "zihniyet anayasası" üzerinde anlaşmak gerekiyor.

CHP’nin bazı ağır topları hálá "özelleştirmeyi" devletin malını peşkeş çekme olarak görüyor.

Hálá, yabancılara konut satmayı, "ülke toprağını yabancılara peşkeş çekmek" olarak kabul ediyor.

Serbest pazar ekonomisini temel veri kabul edip, onun sosyal rötuşlarını nasıl yaparım diye düşünmek yerine, artık geri dönmesi mümkün olmayan karma ekonomiye sıla hasreti içinde yanıp tutuşuyor.

* * *

AKP’ye karşı çıkılacaksa, işe önce buradan başlamak lazım.

Yani üç beş metrekarelik sosyal demokrat cemaat evlerinden başını çıkarıp, dünyada ne olup bitiyor diye bakma zamanı geldi.

İşte bunun için de, bazı arkadaşları tarafından "döneklikle suçlanmak" riskini göze almalılar.

Türkiye cemaat odalarında kafa sallayarak, her gün iman tazeleyen insanlardan çok çekti.

Bunu sadece sosyal demokratlar, solcular için söylemiyorum.

Kendini milliyetçi sanan da, "dini hassasiyetlerini" hayatının temel direği haline getiren de aynı kafada.

O yüzden solda birlik aramayı, öteki cemaate karşı "bizim cemaatin" surlarını kuvvetlendirmek olarak görüyorlar.

* * *

Diyorum ki, önce şu cemaat duvarlarını, surlarını yıkalım.

Biliyorum bu o kadar kolay bir iş değil.

Solda sağda, kırmızı mahallede, yeşil mahallede bu duvarların arkasına saklanıp işini tıkır tıkır yürüten, bunun rantını yiyen imtiyazlı bir fikir eşrafı var.

Sadun Hoca cesur bir insan.

"Hain" ilan edilmekten korksa da cemaat evini terk etti.

Çünkü, insanın fikirlerinin çağın gelişimine ayak uydurması gerektiğini, bazılarının buna "döneklik" yaftası yapıştırmasının, bir fikri yoksulluk nostaljisinden ibaret olduğunu biliyor.

Bilim adamlığı bu değil de nedir...
Yazarın Tüm Yazıları