Araştırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2006 00:00

Yaşlılıkta biraz fazla kilo, ömrü uzatıyor

Normalden biraz kilolu olan yaşlılar için iyi haber. Amerika’da gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre seksen yaşını aşmış kişiler arasında beden kitle endeksi normalin biraz üstünde olanlar daha uzun yaşıyorlar. Beden kitle endeksi 25-29,9 arasında değişen seksen yaş üzeri kişiler arasındaki ölüm oranı aynı yaşta olup normal olarak kabul edilen beden kitle endeksine (18,5 Ğ24,9) sahip yaşlılara göre daha az deniyor, American Journal of Epidemiology dergisindeki araştırma yazısında.

Araştırma çerçevesinde, 1980’li yıllarda güney Kaliforniya’da yaşayan yaklaşık 13.500 kişinin beden ağırlığı, ölüm oranlarıyla karşılaştırılınca, en yüksek ölüm oranı 18,5 beden kitle endeksinde görülmüş.

Bunu beden kitle endeksi 30’u aşan şişmanlar takip ediyor. Bilim adamları yaşlılar için sunulan temel öneriler dışında yaşlı insanların beden kitle endeksi hakkında da bilgilendirilmelerini öneriyorlar. Ozon deliği, 2050 yılına dek kapanacak mı?

Şampuanla beslenen bakteri

Bilim adamları sabun ve temizlik malzemelerini besin kaynağı olarak keşfeden bakteriler saptadılar. Bu yetileri sayesinde mikroplar tam da yok edilmek istendikleri yerde yaşıyorlar. Mesela bulaşık ve çamaşır makinelerinde hatta şampuan şişelerinde bile.

Şampuan ve sabunla beslenebilen Pseudomonas aeruginosa, şampuanın temel içeriğini parçalayarak zararsız hale getiren bir sindirim sistemine sahip. Diğer tüm bakteriler sabun ve diğer temizlik maddeleriyle yok edilebilirken, Pseudomonos temizlik işlemlerini hiç zarar görmeden atlatıyor.

Pseudomonas aeruginosa yaygın olarak bulunan bir toprak ve su bakterisidir. Diğer bakteriler temizlik maddeleriyle öldürülebilirken bu mikrop diş macununa, şampuan veya sıvı sabuna bana mısın demiyor. Bakteri bu yetisini, SdsA olarak adlandırılan bir sindirim enzimine borçlu.

Braunschweig Biyoteknoloji Birliği’nden Gregor Hagelüken ile çalışan bilim adamları, enzimin yapısını ve davranışlarını röntgen ışınlarıyla inceleyince, enzimin çok sayıda temizlik malzemesinin temel içeriği olan sodyum loril sülfatı parçaladığını görmüşler. Söz konusu madde, hücre zarını dağıttığı için daha savunmasız olan bakteriler için ölümcüldür. Fakat Pseudomonas aeruginosa bu tehlikeli molekülü parçalamakla kalmayıp, besin olarak da değerlendirebilmekte. Araştırmayı yöneten bilim adamı Wolf-Dieter Schubert, bakterinin sağlıklı insanlar için tehlikeli olmadığını ama açık yaraya bulaşması halinde enfeksiyona yol açabileceğini söylüyor.

Ozon deliği kapanacak mı?

FCKW kullanımındaki azalmanın olumlu etkisi gözlemlendi. Ozon tabakasındaki deliğin birkaç on yıl içinde kapanabileceği sanılıyor. Fakat şimdilik bir küçülme söz konusu değil.

Japonya’daki Ulusal Çevre Araştırmaları Enstitüsü bilim adamları, Antarktik üzerindeki ozon deliğinin 2050 yılına dek kapanabileceği sonucuna vardılar. Eiji Akiyoshi’nin açıklamasına göre olumlu gelişme, dünya genelindeki FCKW (kloroflorokarbon) ve ozonu indirgeyen diğer gazların kullanımındaki azalmayla ilişkili. Fakat şimdilik henüz bir küçülme söz konusu değil.

Bilim adamları FCKW emisyonundaki azalma sayesinde, deliğin 2020 yılına dek küçülebileceğini ve 2050 yılına dek de kapanabileceğini tahmin ediyorlar. Bununla birlikte her ne kadar diğer bazı bilim adamları da benzer sonuçlara ulaştılarsa da bu gelişmeden kaygı duyan araştırmacılar da var.

Bu uzmanlar dünya genelinde hala FCKW içerikli çok sayıda buzdolabı ve havalandırma tesisatlarının kullanımda olduğunu söylüyorlar.

Füzyon reaktörü manyetik alanlarla korunacak

Amerikalı bilim adamları, uluslararası deney reaktörü "Iter"deki bir teknik zorluk için bir çözüm ürettiler. Kaotik bir manyetik alan, reaktör odasının iç duvarlarını koruyacak. Füzyon reaktörlerinde hidrojen plazması milyonlarca santigrat derecede ısıtılmakta. Bu koşullarda hidrojen çekirdekleri eriyerek helyum çekirdeklerine dönüşüyorlar. Bu süreçte ise kullanılabilir enerji açığa çıkmakta.

Fakat reaktör odasının iç duvarlarına zarar verecek flaş benzeri boşalmalar sorundu. General Atomics kuruluşundan Todd Evans ile çalışan araştırmacılar, manyetik alanları hafifçe bozulduğunda bu sorun giderilebilir diyorlar.

Bilim adamları Nature Physics dergisinde manyetik alanın ne şekilde değiştirilebileceğini anlatıyorlar. Değişim sayesinde, manyetik alanı görülebilir kılan alan çizgileri, iç kenarda bükülüyor ve bu da plazmadaki partikül sayısını düşürerek boşalmayı önlemekte. Manyetik alanın kontrol işlevi alan çizgilerindeki kaotik akıştan etkilenmemekte.

Dolayısıyla da manyetik alandaki modifikasyon, füzyon reaktörlerindeki boşalma için iyi bir çözüm diyor araştırmacılar. Gelişme, uluslararası füzyon reaktörünün inşasında dikkate alınacak. Iter reaktörü Fransa’nın güneyindeki Cadarache bölgesinde kurulacak.

Yeni antibiyotik, dirençli bakterileri öldürüyor

Halihazırdaki antibiyotiklere karşı direnç kazanan mikropları öldüren yeni bir madde geliştirildi.

Amerikalı bilim adamları 250.000 maddeyi test ederek yeni bir antibiyotik sınıfı buldular. Platensimycin etki maddesi dirençli bakterileri bile etkisiz kılmakta. Hayvanlarla yapılan ilk deneyler başarılı bir şekilde sonuçlandı. Rahway Merck Araştırma Laboratuvarı’ndan Jun Wang’ın Nature dergisindeki yazısına göre Platensimycin bugüne kadar bilinmeyen bir antibiyotik sınıfını temsil ediyor.

Geçtiğimiz son 40 yıl içinde sadece iki antibiyotik türü satışa sunuldu. Farmakologlar yıllardan beri özellikle gram pozitif bakterilere dahil olan stafilokoklar ve enterokoklara karşı etkili bir madde arıyorlardı. Özellikle hastanelerde görülen bu mikroplar ağır enfeksiyonlara yol açabiliyorlar ve bunlar artık halihazırdaki antibiyotiklerle de tedavi edilememekte.

Yeni etki maddesi metisiline karşı direnç kazanan stafilokoklar ve Vancomycin antibiyotiğine karşı bağışıklık kazanan enterekokları bile etkisiz kılıyor. Bu etki maddesi bir zamanlar güney Afrika’da bulunan bir toprak bakterisi olan Streptoyces platensis’te keşfedilmişti. Etki maddesi yağ asitlerinin biyosentezinde etkili olan bir enzimi bloke ediyor.

Staphylococcus aureus bakterisi aşılanan fareler, herhangi bir yan etkiye maruz kalmadan yeni antibiyotikle iyileşmişler.

Bilim adamları yeni antibiyotiğin, Escherichia coli bakterisinin belli başlı bir grubunda da etkili olabileceğini düşünüyorlar, ancak bu konuda henüz klinik deneyler yapılmadı.

Kaleciler, serbest vuruşu göremiyor

Cok iyi konsantre olmuş bir kaleci bile serbest vuruşun gol olup olmayacağını kestiremiyor. Kuzey İrlanda’daki Quenn’s Üniversitesi psikolog Cathy Craig’in son araştırmasına göre insan gözü bu öncelemeyi yapacak kadar hızlı işlemiyor çünkü. Büyük bir kuvvetle hesaplanarak atılan serbest vuruşun, uçuş çizgisinin kaleci tarafından öncelenmesi çok zor.

Çünkü insan gözü, kuvvetli bir vuruşla fırlayan topun yönünü, belli bir hızdan sonra iyi takip edemiyor diyor araştırmacı. Craig ve çalışma arkadaşları araştırma çerçevesinde, serbest vuruşla atılan topun uçuş çizgisinin profesyonel futbolcular tarafından ne şekilde algılandığını incelemek için, on bir futbolcuya ve dokuz kaleciye bilgisayarda tasarlanan 500 serbest vuruş izletmişler.

Futbolcular vuruş sahnelerini özel bir bilgisayar gözlüğüyle, kalenin ortasındaki bakış açısıyla izlerken, simülasyondaki top, kaleye ulaşmadan on ile on iki metre önce yok olmuş. Futbolcular, topun kaleyi girip girmediğini tahmin edeceklerdi. Bu şekilde futbolcuların, doğrudan doğruya kaleye doğru uçan topları gol olarak tahmin etmişler.

Oysa çok kuvvetli atıldığı için doğrudan doğruya kaleye doğru uçmamalarına rağmen, kaleye giren topların gol olabileceğini önceleyemediler diyor bilim adamları. Craig bu durumu, oyuncuların, tahminlerini sadece topun o andaki yönüne göre yaptıklarını, topun, hızlı vuruş yüzünden yön değiştirebileceğini hesaplayamadıklarına bağlıyor.

Bu da çok fazla hızlanarak gelen objenin varış noktasını tahmin etmeye izin vermeyen görme sistemiyle ilgili. İnsan gözündeki bu eksiklik, profesyonel futbolcuların deneyimleriyle de giderilememekte diyor araştırmacı.

Fazla kilolar, meme kanseri riskini yükseltmekte

44.000 kadının sağlık verilerini inceleyen Amerikalı bilim adamları, şişmanlığın meme kanseri riskini yükselttiğini buldular. Bu gelişmeden kandaki östrojen miktarının artışı sorumlu tutulmakta. Bu nedenle kadınların yetişkinlik döneminde mümkün olduğunca sağlıklı bir kiloda kalmaları önerilmekte. Atlanta Kanser Birliği’nden Heather Spencer’in konuyla ilgili araştırma yazısı "Cancer" dergisinde yayımlandı. Kandaki östrojen miktarının uzun vadede yüksek olması meme kanserinin oluşumunu tetiklemekte. Çünkü östrojen süt bezlerindeki hücrelerin büyümesini ve bölünmesini sağlıyor, dolayısıyla da tümörlü hücrelerin türleşme tehlikesi artmakta.

Kadının bedenindeki erkeklik hormonları değişim yıllardan sonra östrojene dönüştüğü için şişmanlık meme kanserini riskini yükseltmekte diye açıklıyor araştırmacılar. Elde edilen sonuçlara göre 18 yaşından sonra 30 kilodan fazlasını alan kadınların meme kanserine yakalanma riski, en fazla 10 kilo alan kadınlara göre iki misi yüksek.

Kolomb’un mezarı İspanya’daymış

Kristof Kolomb’un mezarıyla ilgili bilmece çözüldü. Amerika’nın kaşifi, Dominik Cumhuriyeti’ne gömülmemiş.

Kristof Kolomb’un mezarıyla ilgili tartışmalar ölümünden 500 yıl sonra kalıtım analiziyle son buldu. Sevilla’daki bir katedralde bulunan mezardan alınan kalıtım örneğinin, Kolomb’un kardeşi Diego’nun kalıtım örneğiyle karşılaştırılması sonucunda kaşifin güney İspanya’daki Sevilla kentinde gömüldüğü anlaşıldı.

Dominik Cumhuriyeti de mezarın kendi ülkelerinde bulunduğunu iddia ettiyse de, yetkililer, İspanyol bilim adamı Jose Antonio Lorente’ye kalıtım örneği vermeye yanaşmadılar. Kolomb 1492 yılında, günümüzde Dominik Cumhuriyeti ve Haiti’yi kapsayan Antiller’e ayak basmıştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!