Basketbolun 20 yıllık Pegasus’u

Güncelleme Tarihi:

Basketbolun 20 yıllık Pegasus’u
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2006 00:00

Türkiye Basketbol Ligi’nin en yaşlı oyuncusu 37 yaşındaki Harun Erdenay, ligdeki 21. sezonunda ilk kez İstanbul dışında oynuyor. Ama Mersin Büyükşehir Belediyespor formasıyla hálá skorer kimliğini koruyor. Hatta ligin ilk yarısında Büyük Kolej’e 37, Tekel’e 31 sayı atarak yeteneklerinin körelmediğini gösterdi. Erdenay, Türk basketbolseverlerinin gönlünde havadaki tutulmaz turnikeleriyle yer etti.

Özellikle Ülker formasıyla hem Türkiye’de hem Avrupa’da rakip pota altında yaptığı spektaküler hareketler nedeniyle gazeteci İsmet Badem ona Pegasus lakabını layık gördü. Ayrı bir hayran kitlesi yıllarca salonlara Erdenay’ı seyretmek için geldi. Ama tüm başarılara karşın tevazuundan bir şey kaybetmedi. Şimdi Mersin’de günlerini eşi Gergana ve oğlu Alihan ile geçirirken emeklilik planları yapıyor. Gelecek sezon onu belki Milli Takım menajeri olarak saha kenarında izleyeceğiz.

1960 ve 70’lerde Kemal Erdenay İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) basketbol takımının en önemli oyuncularındandır. Köklü bir İstanbul ailesinin çocuğudur. Babaannesinin ablası Bedrifelek, Sultan II. Abdülhamid’in eşlerindendir. Büyük dayısı Bağdat Valisi Kasım Paşa’dır. Üç ablası Bağdat’ta doğmuştur. Fakat Kemal Erdenay tüm yaşamını İstanbul’da geçirmiştir. Ankara’dan iyi bir teklif alır, çok sevdiği İTÜ’yü bırakarak Şekerspor’a gider.

İşte Harun Erdenay da bu dönemde 27 Mayıs 1968’de Ankara’da doğar. Annesinin kucağında şampiyon İTÜ’nün maçlarına babasını izlemeye gider. Henüz iki yaşında boyu kadar topun peşinde koşturur ama potaya atmaya gücü yetmez. O zaman 2 metre 14 santimlik boyuyla Hüseyin Alp devreye girer. Küçük Harun’u kaldırıp 3 metre yükseklikteki çembere asıverir. Belki de yıllar sonra yapacağı smaçlara hazırlamaktadır onu. Annesi Meral Erdenay benzer sahnelere çok şahit olmuştur: "Kemal, Harun’u yazlıktaki tellere asardı. Biraz heyecanlanırdım tabii."

DAYI VE BABA TEŞVİKİ

Evde babasının formasını veya eşofmanını giyer, plastik topu dayısının yaptığı tel çemberden geçirmeye çalışır. Halası Ayten Hanım bu günleri hiç unutmuyor. "Eşofmanın çok büyük gelen kollarını sinirle çekiştirirdi ama topu asla bırakmazdı."

Biraz büyüyünce İTÜ’nün Gümüşsuyu’ndaki basketbol okuluna yazılır. Basketbolun temel hareketlerini 7-8 yaşında öğrenir. Moda İlkokulu’na başlayınca Efes Pilsen’in Kadıköy’deki basketbol okuluna geçer. Ama babasının ısrarıyla 11 yaşında İTÜ’ye geri döner. İstanbul’un Anadolu yakasından idmana yetişmek kolay değildir. "Kadıköy’deki okuldan son dersin bitmesini beklemeden 16.00’ya doğru çıkardım bazen. Koşa koşa vapuru yakalar, Karaköy’e geçip otobüsle idmana yetişirdim."

Yıldız takımda geleceğin yıldızı olacağını göstermektedir. Boşnak antrenörü İbrahim Haliç Yugolavya’nın efsanevi yıldızına gönderme yaparak "Drazen Petrovic gibi olacaksın" der. Meral Erdenay o güne dek oğlunun basketbolcu olacağını hiç düşünmemiştir. "Harun bu kadar iyi mi! Oğlum basketbolcu mu olacak? dedim kendi kendime. O zamana kadar buna çocukça bir heves gözüyle bakmıştım." Ama bu yeteneğine karşın sakatlıklar ve çeşitli sebeplerle hiç milli takımda oynayamaz.

1985’te 17 yaşında artık Zeki Tosun, Necati Güler ve Levent Topsakal gibi isimlerle İTÜ A takımındadır. Antrenörü de babası Kemal Erdenay’dır. 1985-86 sezonunda Türkiye Ligi maçlarında birkaç dakika da olsa görev almaya başlar. Ertesi sezona hızlı başlar. Ligin ilk maçında Şekerspor’a karşı 20 sayı ve 10 ribauntla oynayıp adını tüm basketbol camiasına haykırır. Sarı saçları ve müthiş hızıyla dikkat çekince gazete ve dergilerden röportaj teklifleri de gelir.

Özellikle hızlı hücumda durdurulması zor bir oyuncudur. Topu kendi potasından alıp birkaç saniyede rakip potaya taşır. Çok rahat adam geçmekte ve çok iyi zıplamaktadır. O dönemki takımdaşlarından Recep Şen bunu en iyi bilenlerdendir. "1980’lerde daha çok hücum ağırlıklı bir basketbol oynanıyordu. Harun da hücuma yatkın bir oyuncuydu. 20’sinden sonra idmanlarda onu durdurmak mümkün değildi."

Bu silahları kullanarak Erman Kunter, Hüsnü Çakırgil ve Levent Topsakal gibi skorerlerin arasından sıyrılır ve 1989-90’da Türkiye Ligi sayı kralı olur. Buna karşın pek savunma yapmaması ileride hep eleştiri konusu olacaktır. Ama o yıllarda haftalık idman sayısı da bugünkü kadar değildir. Ağırlık çalışması yoktur.

Bu yeteneğine karşın hırslı, gözü kara bir oyuncu değildir. Babası onu hırslandırmak için uğraşır. "Ankara’ya geldiğinde parktaki gençlerle maç oynardık. Harun, kendini sıkmadan oynarken, ben maçı kaybettiğimiz için çıldırırdım," diye anlatıyor eski basketbolcu dayısı Ömer Yücesoy, "Hatta gençlere maçı adeta vermek için blok yapmaz, şutları kaçırır..."

Bir yandan da iyi kötü öğrenimini sürdürür. "Bugünkü gençler gibi değildik. Lisede tüm derslere girerdik. Hatta bir keresinde karnemde beş zayıf var diye babam kadroya almadı." 1986’da Boğaziçi Üniversitesi Matematik Öğretmenliği Bölümü’ne girer. Hazırlık sınıfını geçer sonra kaydını Bilgisayar Programcılığı bölümüne aldırır. Ama giderek yoğunlaşan spor yaşamı yüzünden devam edemez.

Bu arada Milli Takım’da da forma giymeye başlar. 1992’nin sonunda Avrupa Şampiyonası elemelerinde ise yıldızlaşır. Çekoslovakya, Belçika ve Hollanda maçlarında toplam 67 sayı atarak Türkiye’yi 12 yıl aradan sonra Avrupa finallerine götürür.

Paşabahçe’ye transfer olur 1990’da. İlk kez şampiyonluk adayı bir takımın formasını giymektedir. Paşabahçe’de bir Türkiye Kupası kazanır. O yaz Paşabahçe bütçe kısıntısı nedeniyle takımı kapatınca bir anda kulüpsüz kalır. Bir sezon için İTÜ’ye geri döner, para almadan takımı play-off’a taşır. Bir kez daha ligin sayı kralıdır.

NBA TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİ

1993 yazında Almanya’daki Avrupa Şampiyonası’nda hem İspanyol takımı Barselona’nın hem de NBA takımı Cleveland Cavaliers’ın dikkatini çeker. Cavaliers denemek için onu ABD’ye davet eder. Ama sakatlığını bahane edip teklifi reddeder: "O yıllarda bir Avrupalı oyuncunun NBA’de tutunması çok zordu. En yetenekliler bile kenarda bekliyordu. Bana da ’kendini geliştirene kadar yedek kalırsın’ deyince vazgeçtim."

Fenerbahçe’nin o sezon kurduğu güçlü kadroya katılır. Takım şampiyonluğa ulaşamasa da iyi sonuçlar alır. Harun Erdenay için en unutulmazı 15 Aralık 1993’teki Avrupa Koraç Kupası maçıdır. Yunan Panyonyos karşısında 25’i ilk yarıda 19’u ikinci yarıda tam 44 sayı atar. Karşısındaki savunmacılar değişir ama hiçbiri onu durduramaz. Maçtan sonra Panyonyos kaptanı Yanakis bile gelip tebrik eder.

Bu dönemde şöhreti doruğa çıkar. Sokakta herkes yolunu çevirmekte, imza ve fotoğraf istemektedir. Kadın hayranları eve telefon edip rahatsız ederler. "Akşam vakti arayıp tanışmak istediklerini söylüyorlardı." Bunlara pek itibar etmez. Ailesine düşkün evcimen bir gençtir. Eğlenmeye gittiğinde yanında çoğunlukla iki buçuk yaş küçük kızkardeşi Deniz vardır. En büyük merakı köpekleridir. Bir de spor otomobillere meraklıdır. Maserati ve Ferrari gibi lüks arabaları kullanmışlığı vardır.

Ülker iki katı para önererek onu Fenerbahçe’den alır. 1994-95 sezonunda Orhun Ene, Serdar Apaydın ve Haluk Yıldırım ile oluşturduğu dörtlü şutör grubu finalde Fenerbahçe’yi sürklase eder. İlk lig şampiyonluğu kupasını kaldırır.

Avrupa’da da başarıyı hedefleyen Ülker’de farklı bir düzen vardır. Her hafta bir Avrupa ve bir Türkiye maçı, zorlu deplasman yolculukları, uzun kamplar artık Erdenay’ın yaşamının bir parçasıdır. Otellerde ve kampta oda arkadaşı ya Orhun ya Serdar’dır. Bu rutinden çıkmak için sık sık muziplik yaparlar. Yine bir Avrupa dönüşü doğrudan İzmir’e giderler. Sabaha karşı 4.00’te kendilerini yatağa bırakırlar. Orhun Ene uykuyu çok seven Harun Erdenay’a tuzak kurmuştur. "Önce sabah 8.00’de oda temizliği için paldır küldür görevliler geldi. Yarım saat sonra uyandırma servisi tarafından rahatsız edildik. En son 9.00’da kahvaltı servisi gelince uyku muyku kalmadı bizde."

GÜNÜN HAREKETİ

Ülker’de 1998’de ve 2001’de iki lig şampiyonluğu daha kazanır. Bunun yanına bir Türkiye Kupası ve üç Cumhurbaşkanlığı Kupası ekler. Fakat Avrupa Ligi’nde bir türlü istenen başarılar gelmez. Buna karşın Erdenay yabancı rakiplere karşı da skorer oyununu sürdürür. Belki en değerli basketi 9 Ekim 1997’de Barselona’ya atar. "Maçın bitimine beş saniye kala bir sayıyla yenik durumdaydık. Antrenörümüz Çetin Yılmaz ’Harun, topu al ve potaya git’ talimatı verdi. Orta çizgiyi geçerken topu fırlattım." Potaya dokuz metre uzaktan attığı şut havada süzülür ve son saniyede maçı 67-66 Ülker’e kazandırır. CNN International spor bülteninde bu basket, günün hareketi (Play of the Day) seçilir. Spor yazarı İsmet Badem de bu yıllarda ona Pegasus lakabını uygun görür. Potaların üzerinde uçan bir oyuncuya yakışan bir isimdir bu.

Bu koşuşturmanın içinde hayatının aşkıyla karşılaşır. 1999’da arkadaşı Kemal Tunçeri onu Bulgar basketbolcu Gergana Baranzova’yla tanıştırır. Bu ilk buluşma Erdenay ve Gergana aşkının doğuşudur. İstanbul’da birlikte yaşamaya başlarlar. Ertesi yıl Baranzova Fransa’nın Reims takımına geçer. Harun Erdenay Ülker’in Avrupa maçlarından sonra bir günlük izinler koparıp Paris üzerinden soluğu sevgilisinin yanında alır. 2003’te bu ayrılığı bitirip evlenmeye karar verirler. Baranzova’nın doğup büyüdüğü Burgaz kentinde düğün yaparlar.

Kariyerinin zirve noktası ise 2001’deki Avrupa Şampiyonası’dır. Ankara ve İstanbul’da Türkiye, tarihinin en önemli başarısını elde edip Avrupa ikinciliğine ulaşır. Harun Erdenay takıma abilik etmenin yanı sıra alışmadığı bir görev üstlenir. Orhun Ene’nin sakatlığı nedeniyle üç maçta oyun kurucu görevini üstlenir ve 34’ünde gümüş madalyayı boynuna takar. "Finalde de iyi oynadık ama Yugoslavya da çok güçlü bir takımdı. Hakemler de sanki ev sahibi onlarmış gibi düdük çalınca yapacak bir şey kalmadı."

37 YAŞINDA YİNE SAYI KRALI

Tüm bu başarıların yorgunluğu üzerine çökmüştür. 2002’deki Dünya Şampiyonası’ndan sonra Milli Takımı bırakır. Ertesi yıl Ülker’den ayrılır. "Artık haftada iki maç temposunu kaldıramayacaktım. Ben de eski takımım İTÜ’ye geçtim." Ücret almadan İTÜ’nün ligde kalmasını sağlar. Antrenör eski takım arkadaşı Recep Şen’dir. Buna karşın 35’inde en sıkı çalışan oyuncudur. "Bu yaşta hálá kuvvet idmanı yapıyor. Herhalde idman öncesi ısınma hareketlerini bu kadar bilinçli yapan başka oyuncu yoktur." Geçen sezon 21,4 ortalamayla 37 yaşında bir kez daha sayı kralı unvanını ele geçirir.

Geçen yaz basketbolu bırakmayı düşünürken sürpriz bir teklif alır. Mersin Büyükşehir Belediyesi takımı hem eşini hem Erdenay’ı transfer etmek ister. Önerilen meblağın yüksekliği ve eşinin çok istekli davranması üzerine anlaşır. Ligin ilk yarısında Tekel ve Büyük Kolej maçlarında 30 sayıdan fazla atarak klasını konuşturur. Mersin’in genç antenörü Rebah Sıdalı da onun katkısından çok memnun: "Harun’u bir yıl daha takımda tutmak istiyoruz. İkna etmek için her yolu deneyeceğiz." Erdenay eşi ve 21 aylık oğlu Alihan’la Mersin’de yaşıyor. Her gün oğlunu parkta gezdirmenin zevkini tadıyor. 38 yaşına gelmeden kariyerine bir nokta koymaya niyetli gözüküyor. Aklında antrenörlük değil menajerlik yatıyor. Antrenörlüğü çok yorucu bir uğraş olarak görüyor. "Milli takım menajeri Doğan Hakyemez’le görüştüm. Herhalde önce milli takımda bir görev alarak başlayacağım." Galiba bundan sonra Pegasus’u potaların üzerinde uçarken değil de saha kenarında oyuncuları teskin ederken göreceğiz.

BAŞARILARI

1995, 1998 ve 2001 Türkiye Ligi Şampiyonu

1995, 2001 ve 2002 Cumhurbaşkanlığı Kupası Şampiyonu

1992 ve 2003 Türkiye Kupası Şampiyonu

1990, 1993 ve 2005 Türkiye Ligi sayı kralı

2001 Avrupa ikincisi
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!