Fatih Altaylı’yı eşi Hande’ye şikáyet ediyorum

Evet, böyle bir hakkım olduğunu düşünüyorum.

Bir erkek yazarı, karısına şikayet ediyorum.

Çünkü o erkek yazar, dün yazdığı Süreyya Ayhan yazısında aşk ilişkisi içinde olduğu antrenörü Yücel Kop'u, başta kızın ailesine, (düşünün annesine, babasına!), tüm spor camiasına, bütün gazete okurlarına, hatta Atatürk'e şikayet edebiliyor.

Eee o zaman...

Ben de onu karısı Hande'ye şikayet etmişim çok mu?

Alenen ediyorum işte.

Çünkü Fatih'in de hepimiz gibi zaman zaman durdurulması gerektiğini düşünüyorum.

Ve Allah için bunu Hande'den başkası yapamaz!

Buna tüm yüreğimle inanıyorum.

* * *

Fatih Altaylı, dün yazdığı Süreyya Ayhan yazısıyla beni dumura uğrattı.

Yine!

Yine diyorum.

Çünkü bunu ilk kez yapmıyor, haliyle benim de bu kadar dumura uğramamam gerekiyor.

Ama hep uğruyorum işte.

İngilizce bir fiil vardır ‘‘overestimate’’, karşınızdakini elinizde olmadan gözünüzde büyütmek. Bu arada şunu bilmenizi istiyorum, aslında ben Fatih Altaylı'ya düşmanlık beslemiyorum, sadece bazen yaptığı şeyler, yazdığı şeyler beni şaşırtıyor, Türkçesi ben onu nedense ‘‘overestimate’’ ediyorum ve ondan hep daha fazlasını bekliyorum.

Olaylara bu kadar düz yaklaşması da, nasıl söylesem beni hayal kırıklığına uğratıyor.

İsyana sürüklüyor.

‘‘Fatih de böyle düşünüyorsa... Biz yanmışız!’’ dedirtiyor.

Kendimi şu medya denilen ürkütücü ormanda...

Kendimi şu Türkiye denilen ürkütücü ülkede...

Yapayalnız hissediyorum.

* * *

Hande'ciğim, kocan zeki bir adam.

Allahaşkına neden zaman zaman ortalama zekanın altına hitap eden şeyler yazıyor? Yani bunu bilinçli mi yapıyor? Neden bir buldozer gibi insanları ezip geçiyor? Manası var mıydı dünkü yazının? Sen de onun gibi mi düşünüyorsun? Hayatta herşey bu kadar net mi ayrılır? Gözünü seveyim söyle, sen de Süreyya Ayhan'ın antrenörü Yücel Kop'u dilim varmıyor demeye ama bir ‘‘istismarcı’’ gibi mi görüyorsun?

Yani nasıl olur böyle bir şey?

İnsafsızlık değil mi?

Çok ucuz, çok kolaycı, zekalarımıza yakışmayacak ölçüde basit bir yaklaşım değil mi?

Bu insanların kalbini kırmak değil mi?

Bir babanın kalp krizi geçirmesine sebebiyet vermez mi?

Çok çok başarılı bir atletin ruh halini, kelimenin tam anlamıyla bok etmez mi?

Değer mi ya!

O röportajı ben yaptım, ben bir kadınım, kocanın değil ama senin en azından beni anlayacağını düşünüyorum, ben Antep'te uzun zamandır gördüğüm en temiz aşkı gördüm, sen de takdir edersin ki hayatta herşey Fatih'in varsaydığı ya da olmasını istediği gibi net, dümdüz çizgilerle ayrılmıyor. Evet, kızcağız 13 yaşından beni Yücel Kop'un üzerine titrediğini söylüyor, ‘‘Babamdı, aşkımdı, sevgilimdi, antrenörümdü, kardeşimdi, arkadaşımdı’’ diyor. Bunu bir anlayana söylüyor, onun ne demek istediğini sen de anlıyorsun, biliyorum. Şimdi Allahaşkına söyle neresi kötü bunun? Bunu, ‘‘Demek ki 13 yaşından beri ilişkileri sürüyor’’ bu da eşittir ‘‘13 yaşından beri yatıyorlar’’ anlamına çekmek...

Bana biraz ayıp geliyor.

İtiraf edeyim, çok çok çok ama çok ayıp geliyor.

Ben utanıyorum.

Anla artık!

* * *

Ve reddediyorum.

Bütün hücrelerimle.

Fatih Altaylı'nın kafasından geçirdikleri kendini bağlar.

Ama o insanları tanımadan yargılamasını reddediyorum.

Nasıl oluyor da, bu konuda bana onlarca faks, telefon geliyor, ‘‘Bu insanları yakından tanımamıza fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyoruz’’ diyorlar, samimiyetlerine inandıkları için firmalar gazeteyi arıyor, sponsor olmak istediklerini söylüyorlar, soluğu Türkiye'de yeni alan dünya çapındaki perküsyon virtüözü Burhan Öçal arıyor, ‘‘Gözlerim yaşardı o röportajı, o aşkı okurken. Nasıl da dokunulmamış bir şey yaşadıkları’’ diyebiliyor da...

Fatih Altaylı, meseleye ‘‘Atatürk sporcunun zeki, genç, çevik ve ahlaklı olanını severdi’’ diye bakabiliyor?

Kendince kafasında kurduğu ahlaka uygun görmediği bir ilişki biçimini bir paçavra gibi sunabiliyor!

Atatürk bile isyan ederdi arkadaşlar!

Haksızlık bu.

Yok yani bir insanın kendi ahlakıyla, başkalarına ahlaksız deme hakkı.

Reddediyorum.

İsyan ediyorum.

Kızıyorum.

* * *

Üstelik en çok da kendime kızıyorum.

Benim yüzümden oldu bunlar.

Ben Fatih gibi insanları, bir gün ‘‘overestimate’’ etmekten vazgeçersem, (ki acilen öyle yapmalıyım) böyle işler, böyle röportajlar yapmaktan da vazgeçeceğim. Kendi kendime, ‘‘Deli misin? Millet, başka bir tarafından anlıyor aman bulaşma’’ diyeceğim.

Çünkü istemeden zarar veriyorum.

Çünkü Fatih gibi insanların bu meselelere de aynen Best Model yarışmalara baktığı gözle bakacağını hesaba katamıyorum.

Ama katmam gerekiyor.

Yani salak olan benim!

Onun böyle bir yazı döşeneceğini, o aşka beyninin kıvrımlarını ve kalbini devreye sokamadan bakabileceğini tahmin etmem gerekiyordu...

Benim onların üzülmelerine çanak tutmamam gerekiyordu.

Gazeteciliği batsın yani!

Hepinizin huzurunda Süreyya Ayhan'dan ve Yücel Kop'tan özür diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları