Adalet bu değil

Hakan Şükür, MHK Başkanı Özerten'i telefonla aramış. "Neler oluyor" demiş. Hakan, yıllarca Arif kendini yere atıp penaltı kazandırırken, Arif'e ne yapıyorsun diyebilseydin, Özerten'i arama hakkı olurdu. Adalet bu değil, değil mi Hakan...

YILLARIN birikimi yavaş yavaş patlıyor. Önce futbolda bu kadar para yoktu. Küçük takımlar futbolcu yetiştirip büyüklere satıyordu. Şampiyonluklar hep büyüklerin arasında paylaşılıyordu. Sonra televizyon icad oldu. Sonra futbol şifreli kanallarda pazarlanmaya başladı. Artık bu işin bir endüstri olduğu meydana çıktı. Türkiye ise bunu geç anladı. Bunda rahmetli Turgut Özal'ın da büyük katkısı vardı.

Küçükler büyüklere mağlup oluyorlardı ama hasılat iyi geldiği için giden puana değil, gelen paraya bakıyordu. Son beş yıldır futbolda herşey paraya döndürülmeye başlanınca, işin büyüklüğünü herkes kavradı.

Kel göründü

Masa başı oyunları yıllarca vardı. Sahayı kapatmadan kurtarmak, futbolcuyu az maç cezasıyla kurtarmak. Senin oynayacağın küçük takımların futbolcularını, oynadığı bir önceki maçta sarı kart veya kırmızı kart ile halletmek. Rakip takımın içine sızmak. Gerekirse ve çok mecbur kalınırsa, MHK'nin içindeki yandaşlarından yardım almak ve en sağlam iş maçın hakemine ulaşmak... Televizyon çıkınca, birileri orada yorumlara başlayınca, gazetelerde de üç beş tane tarafsız yazar olunca, kel görünmeye başladı. Artık küçükler de uyanmıştı.

Yıllarca yukarıdaki bu kavga şundan dolayı yapıldı. "Sana benden daha fazla kıyak yapılıyor, ben de en az senin kadar veya daha fazla isterim." Yani büyükler, hani o meşhur Osmanlı Bankası reklamı vardı ya, "Yok birbirimizden farkımız, biz Osmanlı Bankasıyız.." diye.. İşte aynen böyle durumdaydı.

Anelka'nın pozisyonu hakemi aldatmaya yönelik bir pozisyon değil. Pozisyona geçmeden Anelka kaleciyi dağıtmaya gidiyor. Topa ilk seferinde bakıyor, kalecinin eline doğru gelirken artık bakmıyor. Aslında yaptığı hücum oyuncusu açısından dezavantaj.

Çünkü hücum eden oyuncunun o pozisyonda faul yapmaması gerekiyor. Kaleci elinden kaçırır veya ayağı kayar gol pozisyonu olur. Ama sen buna engel oluyorsun. Zaten Anelka poziyon bittikten sonra faulü kabul etmiş ve dönüp gidiyordu. Yani hakem ve yardımcıları için kolay bir pozisyondu. Hakem için tehlikeli pozisyon nedir? Futbolcu topu eliyle çalar. Veya darbe gelmeden zamanlamasını çok iyi ayarlayarak nedni yere bırakıp penaltı yaptırır. Mesela Nobre'nin Rize'de elle alıp attığı gol ile Anelka'nın pozisyonunun hiç alakası yok.

Hedef gösteriyorum

Ben isimleri TV'de ve gazetede dile getirdiğimde, "Erman hedef gösteriyor" diyorlar. Evet hedef gösteriyorum. Hangi futbolcuları gösteriyorum. Sporculuk ruhuna aykırı, hakemi aldatmaya yönelik, rakip futbolcu arkadaşının ve teknik direktörünün geleceğiyle oynayan, futbolcuları hedef gösteriyorum.

Yıllarca bu işi Arif yaptı. Şimdi Fenerbahçe'de Nobre yapıyor. Bu misalleri çoğaltabiliriz. Ama bana garip gelen başka bir şey var. Hakan Şükür, MHK Başkanı Ufuk Özerten'i arayarak "Neler oluyor hocam" diyor. Ben de Hakan'a diyorum ki, "Ey sevgili Hakan, senin takım arkadaşın Arif yıllarca kendini ceza alanında bırakıp size bir çok penaltı kazandırırken, "Ne yapıyorsun Arif" deseydin, "Arif'in yaptığı iş değil" deseydin, veya Arif'in kazandırdığı penaltıları dışarı atsaydınız, o zaman senin Özerten'i aramaya hakkın vardı. Kendin yaparken çok iyi, başkası yaparken çok kötü. Adalet bu değil, değil mi Hakan.

Maradona'dan sonra bir "Tanrı'nın elidir" furyasıdır gidiyor. Beyler Tanrı insanların ellerini doğru işlerde kullansınlar diye vermiş. Hep de öyle telkin etmiş.

O elleri kolları para çalmak, araba çalmak, eşya çalmak, meşin yuvarlağı çalmak için vermemiş. Çünkü çaldığın herşeyde karşıdakinin ciğerini yakıyorsun.

Savcının çağrısı

GEÇEN sene oynanan Fenerbahçe- Trabzonspor maçının hakemleri hakkında bir vatandaş "Bunlar kamu görevlisi, görevini kötüye kullanıyor" diye şikayette bulunuyor. Bu işlerden hiç nasibini almamış savcı bey de, hakemleri sorguya çektiriyor. Hakemler de kuzu kuzu gidip ifade veriyorlar.

Özellikle de Cem Papila'ya hayret ettim. Bu arkadaşımız hem de avukat. Gitme Cumhuriyet Savcısına ifade vermeye. Bakalım ne olacak. Savcı seni oraya polis zoruyla mı getirtecek, iş büyüyecek. Yoksa Adalet Bakanlığı o savcıyı arayıp, "Sen ne yapıyorsun arkadaş" mı diyecek.

Hakem cesaretli olacak, verilen haklarını sonuna kadar koruyacak. Direnecek. Kuzu gibi olmayacak. Bir vatandaşın şikayeti üzerine "Maçı kötü idare ettiler" diye hakemler savcının huzuruna çıkacaksa, Türkiye'de hakem kalmayacağı için bazı savcılar da hakemliğe başlarlar.

Yabancı dil

İ
THAL futbolcular arttı, herşey kolaylaştı. Biz onlara Türkçe küfür öğretiyoruz, onların küfürlerini de birileri tercüme ediyor. Mesela Konya- Fenerbahçe maçında bir ara bütün Konyalı futbolcular Alex'in üzerine yürüdü. Merak ettim, Konyalı bir futbolcu ile konuştum. Neden diye sordum. "Ağabey küfür etti" dedi. Türkçe mi dedim. "Hayır kendi dilinden" cevabını aldım.Peki nasıl anladım diye devam ettim. O da "Bizde de Batista var ağabey" dedi.

Elleri kırılsın

İKİ senedir Bodrum’u sel basıyor. Neden önceki yıllarda basmıyordu. Daha şiddetli yağış almasına rağmen. Bodrum'un tepesindeki ormanı üç yıl önce yaktılar. Yakılan arazi o kadar değerli ki, yüzlerce yıl evvel Bodrum'a yerleşenler, hep oralarda yaşamışlar. Hala kalıntıları var. Çünkü orada spor yapıyor, koşuyor ve görüyorum. Tepeye çıktığın zaman hem Bodrum, hem Gümbet koyları ayağınızın altında. Yani buraları paraya çevirseniz, paha biçilmez. Hoş burayı yakanların hevesleri kursaklarında kaldı. Tarım ve Orman Bakanlığı burayı ağaçlandırdı ama bunların sel sularını engellemesi için en az 10 yıl geçmesi lazım. Yakanların elleri kırılsın.

Neler oluyor?

BEŞİKTAŞ'ta neler oluyor? Antrenör Gökhan Keskin istifa ediyor.

Yöneticiler birbirlerinden huzursuzlar, tartışıyorlar.

Daha önemlisi "Beşiktaş neden böyle" nin cevabı burada yatıyor. "Sinan Engin menajer olsun mu, olmasın mı?" sorusuna yönetim futbolcular arasında oylama yaparak karar almaya çalışıyor. İki futbolcu "Gelsin" diyor, diğerleri "Hayır istemeyiz" diyor.

Beşiktaş'ta kim kimi idare ediyor, demek ki belli değil.

Veya Beşiktaş neden bu durumda işte bundan.

Aziz Yıldırım'ın yemek daveti

GEÇEN hafta Aziz Yıldırım'a bazı sorular yönelttim cevabı da geldi.

En önemlisi, Fenerbahçe'nin gelirlerine kesinlikle temlik koyulmadığıydı. Bundan evvelki yazılarda sorduğum, "Fenerbahçe'nin ne kadar borcu var. Aziz Yıldırım şahsi olarak ne kadar para verdi" sorusuna hala cevap yok.

Hakan Bilal Kutlualp için "Sen bu şahsı iki senedir tanıyorsun, onun ne olduğunu ben sana Divan Toplantısı'nda açıklayacağım" diyor.

Hakan Bilal, Mehmet Arslan ve benim yemek yediğimizi yazmış, ancak yeri de yanlış zamanı da. Yemek yediğimiz mekan İstanbul'un sayılı balık restoranlarından birisiydi. Yani çok kalabalık bir restaruanttı, gizli olma şansı yoktu. Masadaki dördüncü şahsın ismini sayın Yıldırım vermemiş veya verememiş. Nedeni bilinmez, nedendir bilinmez. Ben söyleyeyim... Eyüp Kosif.

Her türlü sohbet

Bodrum'da da tamamen tesadüf eseri bulunduğum 8 kişilik yemek grubunda her türlü sohbet yapıldı. Masada Fenerbahçe eski başkanı Metin Aşık vardı. Yüksel Çağlar, Hakan Bilal Kutlualp, Turgay Aksoylu ve Şansal Büyüka ile beraberdik. Çok keyifli bir sohbet oldu ama sayın Yıldırım'ın dediği gibi Fenerbahçe'yi rakı mezesi yapmadık. Sayın Yıldırım ayrıca masada da rakı içilmedi, kırmızı şarap vardı.

Sayın Aziz Yıldırım, Ben herkesle yemeğe giderim. Daha 15 gün önce sen, beni, hem locana maç izlemeye, hem de yemeğe davet etmedin mi?

Yıldırım'ın yazıma verdiği yanıt sonuna kadar gayet makul ve düzgün gidiyordu. Ama son cümle yine bir çuval inciri berbat etti. Yani geçen haftaki atılan başlığı sayın Aziz Yıldırım onayladı. "Çok iyi şeyler yapıyor, bir tekmede yıkıyor" demiştik. Sayın Aziz Yıldırım'ın son cümlesi şuydu sayın okurlar...

Maça gidiyorum

"Sizi Fenerbahçe'nin büyük taraftarlarına havale ediyorum..."

Yine sayın Aziz Yıldırım bir başka ortak arkadaşımıza "Erman maça gelmesin, maça aldırmayacağım" diyor. Ben de İstanbul Emniyeti'nden koruma isteyerek, maça gidiyorum.

Şimdilerde de internet sitelerinde mesajlar geçiyor, "Başkanımızın gönderdiği havaleyi aldık. Gerekeni yapacağız" diye.

Sayın Aziz Yıldırım, artık bundan böyle senin bana gözünün içi gibi bakman lazım. Beni hep kontrol ettirmen lazım. Başıma birşey gelmesin diye özel önlemler aldırman lazım. Allah muhafaza, ya başıma bir şey gelirse!

Doktor ve ceza...

AKÇAABAT Sebat- Kayseri maçının sportif cezaları Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu tarafından verildi. Peki, ceza alan Akçaabat Devlet Hastanesi'nde doktor olarak çalışan Kulüp Doktoru İlhan Günaydın (12 ay ve 2500 YTL ceza aldı) hakkında Sağlık Bakanlığı nasıl bir işlem yapacak.
Yazarın Tüm Yazıları