İki kadın, iki albüm

Doksanlı yıllarda Şebnem Ferah ve Sertab Erener, geniş kitlelerle buluşmuş son derece ticari albümlere imza atmışlardır. Her ikisi de taklitlerinin üremesine vesile olacak kadar önemli markalar.

Şebnem’e baktığınızda kendine has bir üslubu vardır. Çok güçlü bir ses, türkü formlarını kullanan doğru şarkılar, klasik bir rock vokal anlayışı ve tabii müzisyen duruşu. Bunların hepsini birden değerlendirdiğinizde göreceksiniz ki Şebnem’i taklit ederseniz büyük olasılıkla komik duruma düşersiniz.

Bir de ilk albümden bugüne, hep içinden geleni yapmıştır. Son albümü ‘Can Kırıkları’nı dinlerken aklımdan şunlar geçti; özellikle Mor ve Ötesi’nin son albümüyle daha iyi tanıdığımız prodüktör Tarkan Gözübüyük’le Şebnem’in enerjisinden ortaya bir ‘köklere dönüş’ sound’u çıkmış. Son derece sert, yenilip yutulması çok kolay olmayan şarkılar... Diğer bir deyişle, içine girilmesi, hazmedilmesi, ezberlenmesi; dolayısıyla kısa yoldan sevilmesi zor olan şarkılar.

ŞEBNEM, KAFASINA GÖRE

Tamam, ne diyorum yani? Şunu diyorum; Şebnem, beş yüz binden fazla satan o ilk albümünü yaparken de kendi dışındaki tüm değişkenlere kayıtsızdı. İnandığı şeyi yaptı, çok sattı. Çok sattığı için mi başarılı? Hayır, doğru olduğuna inandığı şeyi yaptığı için. İnandığı şey doğru olduğu için.

Lafı çokça dolandırmadan söyleyeyim; ben, ‘Can Kırıkları’nın yapımcısının yüzünü güldürecek kadar çok satacağına inanmıyorum. Ama Şebnem’e çok inanıyorum. Bugüne kadar işini yaparken satma kaygısı gütmeden, sadece kendine yakıştırdığı, yüreğinde hissettiği şeyler ürettiği için inanıyorum. Onun zafiyeti, Türk müzik endüstrisinin zafiyetidir. Burada maalesef iyi müzisyenin ruhen taşıyabileceği ticari güzergahı belirleyebilecek profesyoneller yok. Şebnem’in eksiği olsa olsa budur.

SERTAB, SEZEN’İN TEK VARİSİ

Sertab’a gelecek olursak; onun durumu biraz farklı. Sezen Aksu eşrafından olup, kendi çizgisini bulmayı becermiş bir odur öyle değil mi? Suç Sezen’de mi?

Bence, yetenekli bulduğu kişilere dokunup dokunmamak Sezen’in elinde değil. Ama ‘seçildikten’, ‘elin tutulduktan’ sonra kendin olup olamamak tamamen senin meselen. Rüştünü, yediği kaba ederek ispat etmeye çalışan da olmuştur, Sertab’ın yaptığı gibi, işiyle piri Sezen Aksu’nun saygısını kazanarak da...

Sertab’ın problemi nedir? Tepeden bakar biraz. Tevazuyu elden bıraktığı olur. Tamam, özel bir sessin. Tamam, farklısın. Tamam, tuttuğun altın oluyor. Ama bana göre, o Allah vergisi yeteneği, hak edilmiş başarıyı taşıyamamıştır. Benim öyle sesim olsa ‘küçücük’ söylerim örneğin.

Şimdi, son albümü ‘Aşk Ölmez’in ikinci klibi televizyonlarda dönüyor. İnanın satış rakamları ile ilgili en küçük bir bilgim yok ama iyi sattığını sanmıyorum. Ancak bir yandan bu albümün, Sertab’ın içine en çok sinen albüm olduğunu da biliyorum.

Bunca yıl sonra, bunca sınavdan geçen Sertab ve Şebnem kıvamında müzisyenlerin ‘var olmak’ için tek şansları içlerinden geleni yapmak bana kalırsa.

Sertab; basit, samimi, iddiasız, sound odaklı bir şey denemiş. Eğer, işin içinde çıkış şarkısı ‘Aşk Ölmez’ düzeyinde iki üç şarkı daha olsaymış ticari olarak da kopar gidermiş ama yine de albümün cesaretini ve serin duruşunu saygıyla selamlamak lazım.

Bugüne kadar iki sevgilinin birbirini gaza getirişi olarak gördüğüm Sertab Erener-Demir Demirkan müzikal birlikteliğinin iyi bir ürünü ile karşı karşıyayız (tabii ortak kurdukları müzik şirketinin getirdiği rahatlık da var). Sözler öyle, düzenlemeler öyle... Diyorum ya, bir iki sağlam şarkı daha olsaydı; neredeyse tamamen Batı armonileri üzerine kurulu bu albümün satması işten bile değildi.

Kıssadan hisse... İki önemli marka, iki değerli kadın vokal, iki yeni albüm. İkisi de çok satmayacak belki ama Şebnem’in ve Sertab’ın kariyerlerinde müzikal duruşları açısından ziyadesiyle önem arzeden ‘sahibinin sesi’ işler.

Umarım her ikisi de cesur kalır.
Yazarın Tüm Yazıları