Tekstilde de Çin’i aşmanın yolu teknolojiden geçiyor

‘DİKİŞSİZ GİYİM’ diye bir şeyin olduğunu biliyor muydunuz?

Geçtiğimiz kış aylarında yemekli bir davette yanyana düştüğümüz Atateks Şirketi’nin CEO’su İhsan Arslan anlatmasaydı haberim olmayacaktı.

‘Dikişsiz giyim’ adından da anlaşılabileceği gibi yanlarında dikiş olmayan giysiler demek.

Tekstil dünyasının son trendlerinden biri.

Önceki gün Atateks’in Çorlu’daki fabrikasını gezerken gördüğüm tekstil makinelerinden, ‘gipe’ denen özel bir iplikle dokunmuş, bir çorap gibi dikişsiz ürünler çıkıyor.

Bunlardan bluz, pantolon, iç çamaşır imal etmek mümkün.

Atateks, İtalya’nın başlattığı bu ‘dikişsiz giyim’ trendinde hem Türkiye’de, hem dünyada önemli bir konumda.

Türkiye’de iç giyimde ‘Morera’ markasıyla pazarın yüzde 80’ine sahip.

Üretiminin yüzde 60’ını ise 25 ülkeye ihraç ediyor.

Peki bu tip giysilerin faziletleri nedir?

İhsan Arslan sayıyor:

Bedeni sıkmaz, iz bırakmaz, bakımı kolay, ütü istemez, antibakteriyel özelliği nedeniyle hijyeniktir.

Bir ürün için gerçekten önemli özellikler.

Atateks 15 yıllık bir firma.

Ancak tekstil sektöründe ilk 15 firmanın arasında.

Peki sivrilmeyi nasıl başarmış?

Şirketin kurucusu İhsan Arslan tekstilci bir aileden gelmiyor.

Tekstili İngiltere’de, Leeds Üniversitesi’nde öğrenmiş.

Başarısının gerisinde yatan önemli iki faktör ‘teknoloji’ ve ‘yenilikçilik’.

Atateks, AR-GE’
ye cirosunun yüzde 3’ünü ayırıyor.

AR-GE bölümünde 40 kişi çalıştırıyor.

Müşterilerden gelen talepler üzerine ‘dikişsiz ürün’ler üzerinde araştırmalar yapılıyor.

Mesela, Amerikalı bir müşteri, iletken özelliği olan ‘gümüş ipliklerin’ bu ürüne uygulanmasını istemiş.

Atates’in AR-GE’cileri şimdi bunun üzerinde çalışıyor.

Shell’in yan kuruluşlarından olan Dow Chemical ile iplik üzerinde ortak bir çalışma da devam ediyor.

‘Dikişsiz mayo’, ‘güneş yanığı izi bırakmayan mayo’ ‘dikişsiz blucin’ de gündemde olan şeyler.

Atateks
’in ‘yaratıcı direktörü’ Cengiz Değerli, ‘Siz İhsan Bey’e bakmayın... O çok mütevazıdır... Şirket dünya standartlarında başarılara imza atmış durumda’ diyor.

İhsan Arslan’a elbet ki yeri gelmişken Çin rekabetini de soruyorum.

‘Çin ile rekabet etmeyeceksiniz’ diye ilginç bir cevap veriyor ve şöyle devam ediyor:

‘Rekabet yerine Çin’i aşmanın yollarını arayacaksınız. Hız ve teknoloji bu yollardan bazıları’...

Arslan
’ın bu sözleri, iki hafta önce Torino’da İtalyanlardan duyduğum sözlerin hemen hemen aynısı.

Çağımızın Rönesans Adamı Stefanos Yerasimos

ÇOCUKLUĞUMUN
Büyükadası’nda komşu evlerde oturduğumuz Stefanos Yerasimos’a hep bir ‘Rönesans Adamı’ gözüyle baktım nedense...

Üç gün önce beklenmedik bir şekilde Paris’te yaşamını yitiren Yerasimos mimardı, şehirciydi, tarihçiydi, araştırmacıydı, bir yanıyla da feylesoftu.

Bilimsellikle bilgeliği dozunda harmanlamayı başarmış biriydi.

1999 yılında, İstanbul’da Anadolu Enstitüsü’nün başında iken onunla Bizans’ı tartıştığımız bir röportaj sırasında şöyle demişti.

‘Geçmişe ait üst üste gelen şeyler var. Müslümanlığın altında Hıristiyan Bizans varsa onun altında da pagan bir Bizans var. Böyle katmanların üzerinde yaşıyorsak bunlara alışmalıyız. Ancak insanlar sanki geçmişe endişeli bakıyor. Endişe yerine merak ve dikkatle bakmamız gerekiyor’...

Stefanos
Yerasimos ile en son üç hafta önce karşılaştım.

İstanbul Müzik Festivali sırasında, Aya İrini’de.

17. yüzyılda Osmanlı ve Avrupa Sarayları’ndaki müzikle ilgili konserin sunuşunu o yapmıştı.

Zira konserin gerçekleşmesinde de önemli payı vardı.

Öyleydi Stefanos Yerasimos.

Türkiye’yle, İstanbul ile ilgili her türlü sanat, kültür olayının arkasından çıkıverirdi.

Şimdi büyük bir hızla ilerlemekle olan Balat-Fener projesinin de mimarlarındandı.

Projeye destek veren Unesco’nun danışmanlarındandı.

Stefanos Yerasimos’un ölümü hepimiz için büyük bir kayıp.

Özellikle de büyük bir tutkuyla bağlı olduğu ‘kanatlarının altındaki’ İstanbul için.

Ürdün’de Çinlilerle komşuluk

ATATEKS
bir süreden beri üretiminin bir bölümünü Ürdün’e kaydırmış.

Amman yakınlarındaki QİZ yani ‘Nitelikli Endüstriyel Bölgede’ faaliyet gösteriyor.

Aylık kapasitesi 2 milyon adet ‘dikişsiz ürün’ olan Atateks’in imalatının artık yüzde 10’u Ürdün’de.

Nedeni elbet ucuz işçilik.

İhsan Arslan’a göre, Ürdün’de işçilik Türkiye’nin dörtte biri kadar.

Yani burada 800 ila 1000 dolar alan işçi orada 150 ila 200 dolar alıyor.

Arslan Ürdün’de nasıl iş yaptıklarını anlatırken ilginç bir noktaya değiniyor.

QİZ’de Çinlilerle komşu olmuşlar.

‘Endüstriyel bölgede bildiğim kadarıyla en az iki Çinli şirket var. ABD’ye mal satmak için işin kolayını bulmuşlar’ diyor.

Dünyanın neresine giderseniz gidin mutlaka bir Çinli karşınıza çıkacak.
Yazarın Tüm Yazıları