Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Fırsat bu fırsat yasaları ve gerilen Ankara havası

AKP’nin, TBMM İçtüzüğü’nü değiştirerek bazı yasalarda muhalefetin kendini ifade etmesini engellemesi CHP’nin Meclis’i terk etmesi sonucunu verdi.

TBMM Genel Kurulu, AKP grup toplantı salonu havasına büründü ve iktidar, üç gün süreyle TBMM’yi, ‘Kabul edenler, etmeyenler; kabul edilmiştir’ dışında bir sözün duyulmadığı yasa çıkarma makinesi gibi çalıştırdı.

Üstelik, yasaların en az 10’u, ‘fırsat bu fırsat’ diye gündeme alındı.

Manzaranın bazı AKP milletvekillerini çok rahatsız ettiği biliniyor.

Oysa, ‘Boşaltırsa boşaltsın, biz çalışırız’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da CHP’nin yokluğunu şenlik havasında karşılayan AKP yöneticileri de aynı rahatsızlığı hissediyor gibi görünmüyor.

TBMM’de bu manzarayı önceki dönemlerde de görüldü. O günlerde de ‘dikensiz gül bahçesine’ yasa makinesi kuran iktidarlar oldu; ama bunun yararını değil zararını gördüler, Meclis dışında kaldılar.

BAYKAL İLE GÜNEŞ UYARDI

Son günlerde, siyasetin sıkıntılı bir atmosferi soluduğu hissediliyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, cuma günü, partisinin olağanüstü grup toplantısındaki çıkışı ve sözleri tabloyu ortaya koyuyordu.

Baykal’ın o günkü sözleri ne Başbakan gibi, ‘Artık kabak tadı verdi’ diye, ne eriyen bir partinin liderinin havayı sertleştirme girişimi, ne de Baykal’ın klasik muhalefet çizgisi biçiminde değerlendirilmemeli.

Aynı gün TBMM Genel Kurulu’nda da CHP İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş, Baykal’ı tamamlayan uyarılarda bulunuyordu.

Bu iki siyasinin mesajlarının iktidar tarafından iyi okunması gerekirdi.

Bu yola gitmeyerek CHP’nin Meclis’i terk etmesi sonucunu yaratan AKP kadroları, ‘Muhalefeti sokakta da yaparız’ dediği için CHP’yi bir de ‘İstedikleri terördür’ imasıyla suçlayınca gerginliği artırmaktan başka bir sonuç alamadılar.

Çünkü, geçmişte sokağı sık sık kullanan bazı çevrelerin AKP iktidarı ile birlikte evden çıkmaz hale geldiğini görenler AKP’ye pek de hak veremiyor.

Ayrıca; iktidar olarak AKP’nin, tansiyonu düşürme yerine, kavgayı derinleştirme çabasına girişmesi kabul edilemiyor.

ERDOĞAN KAVGA EDİYOR

Başbakan Erdoğan’ın aynı yönde tutum alması ise oldukça yadırganıyor.

Oysa aynı Erdoğan, ‘var olma, yok olma’ mücadelesine dönüştürdükleri türban sorununda çözüm için kurumlar arası mutabakat aradığını söylüyor.

Bunu söyleyen bir Başbakan’ın, kendi kadroları olsa da bürokrasiden yakınması, onları oligarşik dikta diye suçlaması; her gün üniversitelerle kavga etmesi; Cumhurbaşkanı ile gerginlik içinde olması; başta Anayasa Mahkemesi, yargı ile uyumlu olamaması; ‘stratejik derinliğe’ gömülerek diplomatlara pek de güvenmediğini göstermesi anlaşılamıyor.

Silahlı Kuvvetler’le ilişkiyi daha başka bir platformda görmeli.

Her gün yeniden yaşandığı gibi içeride, ciddi terör tehdidi ile karşı karşıya olan bir ülkenin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde, Silahlı Kuvvetler’i sadece dış tehdit bağlamında görmek isteyen Başbakan’ın durumu yeniden değerlendirmesi gerekiyor.

Bütün bu tabloyu, iktidarın üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, dini semboller üzerinde siyaset yapmadığı konusunda hálá bazı kurum ve kesimleri inandıramadığı ortaya çıkan bir partinin iyi okuması gerekiyor.

Aksi takdirde bu tablo en başta ‘aş, iş bulma; yolsuzlukla mücadele etme; istikrar’ sözleriyle iktidar olan AKP’ye zarar verir; çünkü mazeret dinlemeyen halk oy da vermez.
Yazarın Tüm Yazıları