Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

263, AKP’nin iç dengesinin sonucu

TÜRK Ceza Kanunu, basına kısıtlama getiren hükümleriyle, dün yürürlüğe girdi.

Basınla ilgili kısıtlamalara o kadar da önem vermeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yönetimi, kanuna aykırı eğitim kurumlarıyla ilgili cezalarda indirime gitmekte hiçbir sakınca görmediler.

Bunun görünen ilk iki sonucu, TCK’daki bazı sıkıntıları gidermek amacıyla yapılan değişikliklerin de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e takılması ve iktidarla muhalefet ilişkilerinin yeniden gerilmesi oldu.

Düzenlemenin, dışarıda da hükümetle ilgili yeni bir kuşku dalgasına neden olduğu gözlendiğinden AKP’nin buna neden ihtiyaç duyduğuna bakmak gerekiyor.

BAŞBAKAN’KEN AYRI GENEL BAŞKAN’KEN AYRI

Konuyu, AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz’la konuştuk.

Kapusuz, CHP’yi eleştirerek, ‘263’üncü maddedeki düzenlemede bir şey yok. Bir suç olursa diğer kanunlar zaten gereken hükümleri barındırıyor’ diyor.

Kapusuz, ‘bir şey yok’un gerekçelerini ise önemli ölçüde, ‘AKP hükümeti, Kuran kurslarına ceza öngören bir düzenlemeye geçit verdi’ dedirtmenin kendileri açısından oluşturacağı sakıncalar üzerine oturtuyor.

‘Cemaat talebiydi’ iddialarını kabul etmeyen Kapusuz’un ‘Peki değdi mi? sorumuza yanıtı ise bir perdeyi aralar gibiydi:

‘Canım, bizim de kendi dengelerimiz var.’

Düzenlemenin seyri de Kapusuz’u teyit ediyor.

Çünkü, TCK’da değişiklik Bakanlar Kurulu’nda ele alındığında, 263 de gündeme gelmiş, Başbakan Erdoğan, ‘Buna gerek yok’ demişti.

Ancak aynı Erdoğan, birkaç saat sonraki AKP MYK toplantısından ise arkadaşlarının, ‘Düzenleme şart. Milletvekillerimiz önerge vermekte ısrarlı. Direnişleri partiye zarar verir’ uyarıları üzerine, aksi yönde ikna olarak çıkıyordu.

Erdoğan, tercihini Başbakan sıfatı yerine Genel Başkan sıfatıyla yapıyordu.

DIŞARIDAKİ TİTİZ ARŞİVCİLER

AKP, iç denge kaygısıyla bu düzenlemeyi yapmış olabilir; ama ABD ve AB’den bakıldığından iktidar üzerindeki kuşkuların arttığı da görülüyor.

Teklif TBMM’den geçtikten bir gün sonra sohbet ettiğimiz ABD’li bir diplomatın şu sözleri bunun birinci göstergesi:

‘Washington adına söylüyorum: AKP hükümetinin ne yaptığını anlayamıyoruz. 263 bunun son örneği. Teklif komisyondayken hiç ses yok. Sonra, aniden önergeyle yasaya konuluyor. Üstelik öyle bir madde ki, boğaya kırmızı şal göstermek gibi. Komisyondan Genel Kurul’a kadar ne değişti? Yoksa takıyye bu mu?’

Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Ozan Ceyhun’un şu yazısı da Avrupa bakışını yansıtıyor gibi:

‘AKP’nin, AB üyesi birçok ülkede, köktendinci radikallerin yuvası olarak sorun yaratan Kuran kurslarını Türkiye’de legalleştirme operasyonunun özünde, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı atılmış adımlardan biri olduğunu bilmemesine inanmak için çok saf olmak lazım. Bu politikayı savunan Başbakan’ın ve AKP’li politikacıların açıklamaları hiç merak etmeyin, AB ülkelerinde, yarın kullanılmak üzere, büyük bir titizlikle arşivlenmekte. Bu tam bir bumerang aslında. Zamanı geldiğinde, aynı zina konusunda olduğu gibi geri dönecekler. Bir Hıristiyan demokrat şansölye bunları hatırlattığında lütfen kimse ona kızmasın. Çünkü sorumlular Ankara’da!’
Yazarın Tüm Yazıları