Gülelim mi ağlayalım mı!

İSTANBUL’da oynanan Liverpool-Milan maçı. ‘Silvio’ maça gelmiş. Kim derseniz, İtalya Başbakanı. Bizimkiyle çok iyi dost ya! Tercümanla konuşuyorlar, birbirlerine Tayyip-Silvio diyorlar. Silvio iki oğlunu da maça getirmiş. Bizimkine tanıtıyor: ‘Bu Tayyip amcanız.’

İngilizcesi ‘uncle Tayyip’ olmalı!

Tayyip amcaları maç sonrasında dostunu teselli ederken çok önemli futbol yorumları yapıyor: ‘Silvio sakın üzülme. Maç sonuçları üç ihtimallidir. Galip gelmek, berabere kalmak ve yenilmek var.’

Bunlar dünya futbol tarihine geçecek büyük sözler! Sonra çevresindekilere dönüp bir başka muhteşem keşfini anlatıyor:

‘Dikkat ettiniz mi, bu maç bir başka özelliğiyle tarihe geçecek.’

Yakın çevre şaşkın. Başbakan’ın ağzından çıkacak yeni kerameti bekliyorlar.

‘Bütün goller aynı kaleye atıldı.’

Vay be, gerçekten de öyleymiş! Dünya futbol tarihinde bir ilkmiş! Gollerin aynı kaleye atıldığı daha önce hiç görülmemiş!

Eeee, her şeyi bilmek bizim değil, elbette onun haddine. Böyle bir zeká, deha ve akıl!.. Allah keşke birazını bize de verseymiş. İnsanlar Türkiye’de boşuna başbakan olmuyor. Valla helal olsun!

* * *

Afrika ülkesi Gambia, bizim KKTC’ye pas atmış. Fakir fukara Gambia’nın nüfusu 1.5 milyon, yüzölçümü 11 bin kilometrekare, Kunta Kinte’nin ülkesiymiş. Gambia yetkilileri konuşmuş:

‘Biz KKTC ile diplomatik ilişki kuralım. Yardım etmeye hazırız. Ne isterseniz söyleyin. Ancak KKTC işadamları da bize gelip yatırım yapsın.’

Türkiye olarak çok büyük bir diplomatik başarı daha sağladığımız anlaşılıyor. Gambia’yı ayarlamışız...

Çünkü Gambia tanıyınca onun yolundan giden ABD, AB ülkeleri falan da KKTC’yi ister istemez tanıyacaktır! Bastır Gambia!

* * *

Bizim gazetenin Akdeniz Eki birkaç gün önce manşetten verdi: ‘Turizme kadın eli sıkmayan müdür.’ Türk turizminin merkezi olan Antalya’da Turizm Müdürlüğü’ne atama yapılmış. Getirilen kişi İbrahim Acar. Arapça biliyor. Burdur’da din dersi öğretmeni. Uzun süre raporlu ve bankamatik kalıyor. AKP bunu Antalya’ya veriyor, müze müdür yardımcısı oluyor.

Atilla Koç isimli uykusever vatandaş, kaderin cilvesiyle Turizm Bakanı olunca, bu değerli elemanı birkaç gün önce Antalya Turizm Müdürü yapıyor. Kadın eli sıkmazmış, İngilizce, Fransızca bilmezmiş, ne önemi var! Arapça bilmesi, imam hatip ve ilahiyat mezunu olması yetmiyor mu!

* * *

Başbakan, Kazakistan turunda. Bizim ihraç ürünleri treni de orada. Başbakan vagonları tek tek geziyor. Fakat sıra Efes’in bira sergilediği vagona gelince oraya girmiyor.

Varsayalım oraya girmiş ve gözünün önünde bira kutuları! Tövbe tövbe, bakıp da günah mı işlesin!

Bira vagonuna girmezler ama devlet bütçesinin en önemli gelir kaynağını alkollü içkilerden elde ederler. O günah değildir.

* * *

Küçük Vuslat’ın ailesi, paraları İslamcı Kombassan’a kaptırmış. Vuslat ameliyat olacak, ailede para yok. Aile Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e başvurmuş. Çelik’in kızının adı da Vuslat’mış. Bu yüzden acımış. Şöyle diyor:

‘Benim kızımın adı da Vuslat. İçim parçalandı. Kombassan’ı aradım. Paranın bir bölümünü ödeyecekler. Olmazsa biz para toplayacağız.’

Küçük Vuslat ismi sayesinde kurtuldu. Çocuğunun ismi Vuslat olmayan ve paraları İslamcı holdinglere kaptıran yüz binlerce aile ise perişan durumda.

Hükümet nerede? Hükümet orada! Ülkeyi böyle ‘duygu sömürüleriyle’ yönetiyor. İsmi Bakan Bey’in kızıyla aynı olan kurtuluyor, ötekiler ise İslamcı hortumculara kaptırdıkları paraların üzerine bir bardak soğuk su içiyor.

* * *

Başkent Ankara’ya bir saat yağmur yağdı, her yeri su bastı. Ölenler oldu. Gazetelerde balıkadam resimleri! Balıkadamlar ceset aramak için paletlerle, şnorkellerle suya dalıyor. Hem de şehrin göbeğinde. Trilyonlar harcayıp sağa sola halkın kesesinden hediye dağıtan sahtekárların ‘Ankara’ya hizmet ediyoruz’ palavrası bir yağmurda şeker gibi eriyip gidiyor.

Şu yazdığım konular için acaba gülmek mi, ağlamak mı, yoksa utanmak mı gerekiyor?
Yazarın Tüm Yazıları