Türk usulü basın özgürlüğü

AKP hükümetinin, AB'ye tam üyelik hedefi doğrultusunda gerçekleştirdiği siyasi reformların en önemli adımlarından biri geçen haziran ayında çıkan yeni Basın Yasası'ydı.

Bu yasanın getirdiği temel yeniliklerden biri, basın yoluyla işlenen suçlar için hapis cezası yaptırımına son vermesiydi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yasanın bu yönünü Türkiye'de demokrasinin derinleşmesinin göstergelerinden biri olarak takdim ediyor.

Başbakan, 27 Kasım 2004 tarihinde İstanbul'da Uluslararası Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmada, "Türkiye artık gazetecilerin hapse atıldığı, etkin kalemlerin türlü yollarla susturulduğu bir ülke olmaktan çıkmıştır" derken galiba yeni Basın Yasası'na atıf yapıyordu.

DAMDAN DÜŞEN KEDİ KARİKATÜRÜ OLURSA

Erdoğan,
şöyle devam etmişti:

"İfade hürriyetlerinin kısıtlanmasının ne demek olduğunu yakından bildiğim için hürriyetlerin kısıtlanmasına dönük her türlü bahaneye büyük bir kuşku ile baktığımı bilmenizi isterim. Çünkü zamanında biz de damdan düştük ve damdan düşenin halini çok iyi biliyoruz."

Damdan düşen bir siyasetçinin kendisini kedi olarak resmeden karikatüristi dava edip tazminata mahkûm ettirirken, bu konuşmanın ruhuyla büyük bir tenakuza düştüğünü söylemeye gerek yoktur.

Tenakuz oluşturan bir durum daha var. Bu durum, Başbakan'ın "Türkiye'de artık gazeteciler hapse atılmayacak" diye övündüğü Basın Yasası'nın içeriğinin, getirilen bir başka yasa marifetiyle boşaltılıyor olmasıdır.

Basın Yasası, gazeteciler için hapis cezalarını kaldırırken, 1 Nisan tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ceza Yasası'nın (TCY) toplam 23 hükmü basın yoluyla işlenen suçlara hapis cezası getiriyor.

BÜTÜNCÜL BİR BAKIŞ OLMAYINCA

Bu hükümler arasında basın yoluyla dolandırıcılık ve izinsiz telefon dinleme kayıtlarının yayımlanması gibi kanımızca ağır yaptırıma bağlanması yerinde olan düzenlemeler var.

Ancak, basın özgürlüğünün alanını ciddi bir şekilde daraltan hükümler de var. Özellikle bir maddenin altını çizelim. TCY, basın yoluyla hakaret suçunu 3 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırıyor.

Gelişmiş demokrasilerde hakaret eylemi ceza değil, özel hukuk normları arasında yer alıyor ve genellikle tazminat cezası yeterli sayılıyor. Türkiye'de ise hálá ceza hukuku içinde de değerlendiriliyor.

Hapis cezasını kaldırmakla iftihar eden AKP hükümetinin, diğer yandan gazetecilere yeni hapis cezaları getirmesi bariz bir çelişkidir.

Bu gibi çelişkiler, AKP hükümetinin hukukla ilgili düzenlemelere bütüncül bir bakışla eğilemediğini, daha çok parça başı iş yaptığını gösteriyor.

İzaha muhtaç bir diğer husus, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ile Adalet Bakanı Cemil Çiçek arasında TCK'da basın suçlarına hapis cezası getirilmesi konusunda patlak vermiş olan polemiktir.

ÇİÇEK: AB'DEN İTİRAZ GELMEDİ

Cemil Çiçek'
in, TGC'nin Ceza Yasası'ndaki düzenlemeler konusunda hükümeti ve TBMM'yi uyarmadığı yolundaki sözleri üzerine, Cemiyet, 37 sayfa tutan görüşlerini sadece Çiçek'e değil, TBMM Adalet Komisyonu ve hükümet üyelerine de ilettiğini tarih vererek açıkladı.

Çiçek ise önceki gün TGC'nin bu açıklamasını hatırlattığımızda, "Cemiyet'in Ceza Kanunu ile getirdiği görüşleri çok geneldi, ayrıca komisyon aşamasında bana dosya vermediler" diye konuştu.

Cemiyet ile Çiçek'in açıklamaları birbirini tutmuyor.

Bununla birlikte, Çiçek, sıkıntının farkında gözüküyor ve "Hiçbir yasa Allah'ın emri değil. Değiştirebiliriz, ancak önümüzdeki yasa yürürlüğe girmeden bunu yapabilme imkánımız yok, Meclis'in gündemi de buna müsait değil" diyerek işi zamana bırakıyor.

Çiçek, ayrıca "Avrupa Birliği de Ceza Kanunu'nu görmüştü. Onların itiraz ettiği töre cinayetleri gibi bazı noktalar oldu ve onları değiştirdik" diyerek, basınla ilgili hapis cezalarının AB'den bir itiraz görmediğini hissettiriyor.

Görüleceği gibi, yeni Türk Ceza Yasası basına ilişkin hükümleri nedeniyle 1 Nisan tarihinde "sakatlanmış" bir şekilde yürürlüğe giriyor olacak.
Yazarın Tüm Yazıları