Hakemler ve futbolcular

Futbol Federasyonu'nun, hakemi aldatan, aptal yerine koyan, zaafından faydalanan, karakteri eksik futbolcuların üzerine tankıyla tüfeği ile gitmesi lazım. Çünkü futbol sahalarındaki anarşinin yüzde 60-70'ini bu futbolcular ateşliyor.

FIFA hakemleri çokça ve sıkça hata yapmaya başladılar.

Bazı kesimler diyorlar ki, "Bu hakemlerin FIFA listesine girdikten sonra mı hata oranları arttı, yoksa bunlar FIFA listesine girmeyi haketmediler mi?.."

Geçtiğimiz yıllarda gözlemcilerle hakemleri aynı şahıslar atadıkları için istediklerini FIFA hakemi yaptılar, istemediklerini küme düşürdüler.

Şimdi o şansları kalmadı. Aynı hakeme aynı gözlemci defalarca gitmediği için de FIFA hakemleri ve eyyamcılar Mustafa Çulcu örneğinde olduğu gibi en düşük notu almaya başladılar.

İmkanı mı vardı, Mustafa Çulcu'ya düşük not vermenin. Çulcu aynı sezonda 14-15 maça gidiyorsa, 5-6 maçına aynı gözlemciler gittiği oluyordu. Aferin Ömer Üründül'e doğru işler yapıyor.

Bir başka önemli nokta, hakemi aldatan, aptal yerine koyan, zaafından faydalanan, karakteri eksik futbolcuların üzerine, Futbol Federasyonu'nun tankıyla tüfeği ile gitmesi lazım. Çünkü futbol sahalarındaki anarşinin yüzde 60-70'ini bu futbolcular ateşliyor.

Eğer hakemler gereğini yapmıyorlarsa, federasyon hakemlere yaptırım baskısı uygulamalı. Bunun en güzel iki örneğini son haftada yaşadık.

Mustafa Çulcu, Orhan Ak'ı korkaklığı yüzünden atamazken, Selçuk Dereli, hem Ronaldo'ya, hem de Tümer'e son derece güzel uygulamalar yaparak, kırmızı kartlarını gösterdi. Sonunda ne oldu. Galatasaray da kazandı. Beşiktaş da kazandı. Hem de Beşiktaş 2 oyuncusu eksik kazandı.

Sen doğru olanı yap, Allah da sana yardım eder.

Ama bizim hakemlerimiz futbolcuları korumaya kalkıyorlar. Bazıları da eyyam yapmaya çalışıyor.

Kırmızı kart görecek oyuncunun sorumlusu sen değilsin ki, onu futbolcu düşünsün. Onlar sizi düşünüyorlar mı?

Ama bizim basın da muazzam ve tarafsız..!

Evvelki hafta İngiltere'de hakemi aldatarak penaltı kazanan oyuncunun üzerine İngiliz basını topyekün yüklendi. Hiç kimse hakeme bir şey yazmadı.

Eh, İngiltere ile aramızda da bu kadar ufak (!) bir fark olacak tabii.

Kılavuz meselesi

ERSUN Yanal G.Birliği'nden Milli Takım’a atladı. Üç adımda değil, tek adımda atladı. Hani derler ya uzun atlama. Ama atlarken havada kaldı, bir türlü yere inemiyor.

Ersun şunu kestiremedi. Milli takım teknik direktörlüğü kulüp takımlarınınkine benzemez. İstanbul basını da Anadolu basınına benzemez. Adama önce gaz verirler, sonra saza gitmeden gaza düşüp yanarsın. Sonra da etrafında sevinç çığlıkları atarlar. Ersun bir de kötü kılavuzlar seçti. Onun için de burnu bir türlü pislikten kurtulmadı.

Daha da önemlisi sen milli takım teknik direktörüsün. Konuşacağın zamanı, mekanı ve şahısları çok iyi belirlemen lazım. Yoksa bu durumlara düşersin. Daha da bir önemli nokta... Yanına süslü danışmanlar değil...! Akıllı danışmanlar seçmen lazım.

Çünkü... Kendi düşen ağlamaz.

İplikleri pazara geç çıktı

G.SARAY
Basketbol Takımı Menajeri Sayın Turabi Genç, bazı köşe yazarlarının olayları bilmeden bu konuda yaptığı haberlerle disiplin kurulunu yönlendirdiğini dile getirerek "Galatasaray'ın üstüne geliyorlar" diye suçlamış. Genç'in yaşını bilemem. Ama son 10 yıla kadar basketbol maçlarının en ateşli seyircilerinden birisi bendim.

Sayın Turabi Genç'e buradan soruyorum...

18.12.2004 tarihinde oynanan Gebze- Düzce basketbol maçının oynandığı esnada Düzce'den Engin, Ömer, Arda, Hakan ve Kerem isimli oyuncular tribünlere çıkarak seyirciyle kavga ettikleri için hakem tarafından önce diskalifiye edildiler. Hakem her diskalifiye edilen oyuncu için ikişer atış yaptırdı. Sonra da kenardan rakip takım lehine oyunu başlattı.

Bu oyuncular tedbirli olarak ceza kuruluna gittiler ve 3'er maç müsabakadan men cezası aldılar.

Sayın Turabi Genç, senin de 5 tane oyuncun tribüne çıktı. O maçı idare eden hakem Rüştü Nuran, bu oyuncuları diskalifiye etmedi. Yüreği yetmedi. Çünkü tribünde Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel vardı. Yalnızca teknik faul verdi. Bu maçın gözlemcisi Alparslan Kara, maçla ilgili raporunu (herhalde maçın önemi yoktu) disiplin kuruluna 5 gün sonra gönderdi. Kurul da rapor gelemediği için bir hafta sonradan toplandı ve 5 oyuncudan 3'üne üçer maç ceza verdi.

Gözlemciye sordular, niye raporunu geç verdin diye, Alparslan Kara iplik tüccarıymış, işleri dolayısıyla raporu yazamamış!..

Peki o zaman madem bu üç oyuncu tribüne çıktılar, kavga ettiler, hakem de bunları diskalifiye edemedi. O zaman maçın hakemine neden iki hafta üst üste maç verildi ve cezalandırılamadı? Niye G.Saraylı oyuncular tedbirli olarak ceza heyetine gitmediler? Halbuki, gitselerdi Ülker'e karşı oynayamayacaklardı. Çok önemli değildi. Ama olaylar ters tepince ve kapatılamayınca, bu kez rakipleri olan İTÜ maçında oynayamadılar.

Sayın Turabi Genç bu iki maç örneğinden sizce hangisi doğru.

Ben size bir şeyler söyleyeyim mi?

Maçın gözlemcisi iplikçiymiş ama bence işin esas özü, Türkiye'de iplikler pazara çıkıyor ama geç çıkıyor.

Salladığınız o köşe yazarları var ya Allah'tan.

Üç kuruş için değer mi?

İKİ
civciv bir şarküterinin önünden geçiyorlarmış.

İki ayrı sepette yumurta var.

Birisi 40 kuruş, diğeri 37 kuruş.

Civcivin biri ötekine, "Bak, 40 kuruşluk yumurtalar annemin yumurtaları." diye hava atmış...

Öteki çok bozulmuş, kafasını önüne eğmiş ve o hızla kümese giderek annesine, "Niye seninki 37 kuruş da, arkadaşımınki 40 kuruş" diye sormuş.

Anne tavuk hemen cevaplamış...

"3 kuruş için popoyu yırtmaya değer mi?"
Yazarın Tüm Yazıları