Hata üstüne hata

Çok ani ve güdümlü olarak kurulan Futbol Federasyonu, bir türlü idareyi ele alamadı. Üst taraf çorba, alt taraf tam bir felaket görünüyor.

Lutfi Arıboğan’ın Genel Sekreter olarak atanması olayı işin tuzu biberi oldu.

FUTBOL Federasyonu kötü gidiyor. Şu anda tuhaf bir görüntü içindeler. Çok ani ve güdümlü kurulan federasyon, bir türlü idareyi ele alamadı. Ve inanılmaz derecede üst üste hata yapmaya başladı.

En öncelikli ve en büyük sorun, otorite yokluğu. Başkan var mı? Eğer varsa yetkisi nerede başlayıp, nerede bitiyor? Yumruğunu masaya vuruyor mu? Yoksa masa mı onun yumruğuna doğru geliyor? Başkan vekillerinin görev alanları neler? Onların sınırı, nerede bitip başlıyor?

Tam bir çorba

Üst taraf çorba, alt taraf tam bir felaket. Sebze çorbası desem, değil, türlü desem değil. Bir tek şey yakıştırabilirim, o da bulamaç. Feredasyon Başkanı ile Milli Takım Teknik Direktörü konuşuyorlar mı? Veya neden konuşmuyorlar?

Bütün bunlar olup biterken, son Genel Sekreter Olayı işin tuzu biberi oldu. Ben Lutfi Arıboğan’a bir şey demiyorum. Çok da fazla tanımam.

Kaliteli olabilir

Çok kaliteli insan da olabilir. Ama bir futbol adamı olarak, basketboldan artan birinin futboldaki çok önemli bir yere gelmesine karşıyım. Madem yemeklerden benzetme yapıyoruz.

Hani, ikinci kalite bazı restoranlarda artan pilavı ertesi günü sütlaç yaparlar ya.. Şu andaki Federasyon Genel Sekreteri’nin durumu bu. Basketbola başkan olamayınca yüzmeye yolladılar, o da olmadı, ‘Gel Genel Sekreterlik yap’ dediler.

Yani ceketi, gömleği uyduramadılar, bize pantolon giydirdiler.

Niye uzağa gittiniz?..

AKP yönetiminin basketbolun başına getiremediği Arıboğan, Ülker’de de deprem yarattı. Kulüp başkanı damat görevden alındı. Arıboğan için diyorlar ki, ‘Futbolda, lisan bilen ve dışarı ile münasebeti olan adam aradık ama bulamadık.

Arıboğan basketbolun içinden birisi. Madem genel sekterliğe adam arıyordunuz, niye o kadar uzaklara gittiniz. Can Çobanoğlu gözünüzün önünde durmuyor muydu? Hoş, o da voleyboldan gelme ama hiç olmazsa 10 yıldır futbolun içinde.

Üstelik, hem Türkiye hem de dünyada bayağı çevresi oldu. Lisanı da var. Ama bakıyorsunuz, bu federasyon, perde arkasında da Can Çobanoğlu’nu yemek istiyor....

Belki bir gün hakedenler...

HEPSİ hikaye, AKP haddinden fazla spora bulaşmaya başladı. Bu da beni fazla üzmüyor. Beni üzen, futbol camiasındaki başı bozukluk ve sadece günü kurtarma telaşı. Siz bu günlere dua edin.

Yarın bakarsınız güreşte, vücut geliştirmede, ya da binicilikte başkan seçilemeyen aday gelir, bizim futbol dediğimiz ata biner, dizginleri eline alır, arada sırada da kıçımıza kamçıyı şaplatır.

Şu andaki futbol camiası bunu fazlası ile hakediyor. Belki bir gün bizim de Hasan Polat gibi, Süleyman Seba gibi futbol federasyonu başkanlarımız olur. İnşallah.

Tavır sorunu

AMERİKA’da, çocuğunu trafik kazasında kaybeden bir anne, bir vakıf kurarak trafik kanunlarını değiştirtebiliyor. Niye? Çünkü canı yanan anne. O kanunu çıkartan senatörlerin canı, o anne kadar yanmamıştır.

Peki Futbol Federasyonu kimdir? Futbolu yöneten bir grup. Peki Kulüpler Birliği nedir? Acıyı çeken, okkanın altına giden esas malın sahibi. Yani Amerika’da canı yanan anne misali, kulüpler. Kulüpler Birliği Başkanı İlhan Cavcav diyor ki, ‘Ben federasyona bu konuda fazla karışamam.’ İlhan Cavcav bunu G.Birliği Başkanı olarak mı söylüyor, yoksa Kulüpler Birliği Başkanı olarak mı?

Ben Cavcav’ın yerine Kulüpler Birliği Başkanı olsaydım, bağlı bulunan kulüplerden genel sekreterlik konusunda görüş alırdım. Hem de imzalı aldığım bu görüşleri, ‘Tavsiye kararımızdır’ diyerek federasyonun önüne koyardım.

Bir kaç gün önce Levent Bıçakcı, Kulüpler Birliği Başkanı’na, Arıboğan konusunda telefon açıyor. Cavcav, ‘Farketmez’ diyor. Bu farketmez, Kulüpler Birliği’nin farketmezi değil ki, G.Birliği’nin farketmezi.

Diğer taraftan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım telefon açıyor ve Cavcav’a ‘Neden tavır koymuyorsun?’ diyor.

Cavcav da cevap veriyor, ‘Levent sana telefon açmış, sen olumlu ya da olumsuz bir şey söylememişsin. Şimdi bana telefon açarak tavır koyuyorsun. O zaman koysaydın ya.

Copa Cabana topları..

ADAMLARIN hayatı futbol. Arjantin halkı, Brezilya halkına göre daha bir tavırlıymış. Hükümetin aldığı kararlara sert tepkiler koyuyorlarmış. Brezilyalılar ise kuzu gibiymiş. Paradan sıfır da atsan, vergiyi de artırsan sesleri çıkmazmış. Ama bir tek şeye, yani futbola dokunmayacaksın.

Eğer, Brezilya Milli Takımı’nın oynayacağı bir maç Rio de Janeiro’dan Sao Paolo’ya alınırsa, ‘Hükümet kesin düşer’ diyorlar. 4 kilometrelik plajda 100’er metre arayla mükemmel ışıklandırma var. Her boy, yaş ve cinsten insan burada 24 saat hem denize giriyorlar, hem de futbol ve voleybol oynuyorlar. Dikkatimi başka bir şey çekti. Bir tane üstsüz güneşlenen kadın görmedim.

Koşarken bir ara gözüm takıldı, yaşları 16-17 olan üç erkek, üç kız, bizim futbol idmanlarımızda yaptığımızı yapıyorlar, vücutlarının her yeriyle dokunarak, topu yere düşürmeme oynuyorlardı. İnanın bu top bazen üç, bazen dört dakika yere değmiyordu. Altı kişinin üçü de erkek, varın siz düşünün.

Plajın geneline baktığınızda her taraf yuvarlak dolu. Yan yana oynanan topları görüyorsunuz ya da yüzü koyun yere yatmış hatunları. Zaten giydikleri de ip mayo. Bir anda yerde yüzlerce top görüyorsunuz. Yani Copa Cabana deyince benim aklıma, havada uçan toplarla, yerde yatan toplar geliyor.

Karardan sonra

DİSİPLİN Kurulu Mutlu Çelik’e ceza verdi. Tahkim Kurulu ise yürütmeyi durdurdu. Ama daha kararını açıklamadı. Şu aşamada kafaları karıştırmamak için bir şey yazmıyorum.

Ama bu konuda karardan sonra, size Türk futbolunun geneli ile ilgili - Özellikle basın dahil olmak üzere- bazı şeyler yazacağım. Perdenin önünde ve arkasında neler oluyor o zaman daha rahat görünecek?

Köle gibiler

TÜRKİYE’
de son yıllarda büyük alışveriş merkezleri moda. Ama burada çalışan personelin ne derece insanlık haklarına ve çalışma güvenliğine sahip olduğu tartışılır. Belki de onlar ‘köle’ sınıfına giriyorlar. Çünkü bu alışveriş merkezleri, özellikle dini bayramların bütün günlerinde açık. Bunların bir gün dahi adam gibi bir bayram yapmaya hakları yok.

Canlı sıralaması

20
GÜN Amerika’da kaldım ve şu kanaate vardım, orada yaşayan canlıların sıralaması alttaki gibi;

1- Çocuklar

2- Kadınlar

3- Kediler

4- Köpekler

5- Erkekler.

Bu sıralamaya bir not düşmek lazım. 3. madde ile 4. maddenin yeri değişebilir. Ama beşincinin asla.

Futbolcu tarlası

TÜRKİYE çok soğuk ama Brezilya ve Arjantin yanıyor. Brezilya’da, Copa Cabana Palas’ta kaldım. Cennet gibi bir yer. Plajın boyu 4 kilometre ve bisiklet pisti var. Hem o pistin üzerinde koşuyorsunuz, hem de ayakkabıyı elinize alarak kumsalda. Zaten binlerce insan yürüyor koşuyor. Bu plajın en büyük özelliği de Brezilya Milli Takımı’nda oynayan futbolcuların buradan yetişmesi. Bir tek Pele hariç.


G.Saray sevgisi

BREZİLYA’
da dikkatimi çekti. Galatasaray’ı çok iyi biliyor ve seviyorlar. Taffarel’in de yer aldığı 2000 yılındaki UEFA Kupası Finali unutulmamış. Sarı kırmızılı takıma bir sempati var. En fazla tanıdıkları futbolcu Hasan Şaş. Onu daha çok Dünya Kupası’ndan tanıyorlar. ‘Sas, Sas’ diyorlar ve yüzleri gülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları