AB, hediye takı konusunda Erdoğan’dan adım bekliyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bundan yaklaşık bir yıl önce 28 Ocak tarihinde ABD Başkanı George Bush’u Beyaz Saray’da ziyaret etti.

Erdoğan’ın görüşmeye gelmesinden kısa bir süre önce bir Türk görevli, içinde Başbakan’ın ABD Başkanı’na getirdiği hediyenin bulunduğu paketi Beyaz Saray’ın doğu kapısındaki görevlilere teslim etti.

Başbakan, Bush’a hokka ve kalemden oluşan bir hat takımı hediye etmişti. İlginç olan, pakete iliştirilmiş zarfın içindeki nottu. Notta, hediyenin değerinin 260 dolar tutarında olduğu yazılıydı.

Bunun nedeni, ABD’de yürürlükte olan Etik Yasası’nın Başkan’ın yabancı devlet adamlarından alabileceği hediyelere 285 dolar sınırını getirmiş olmasıydı.

Bir başka anlatımla, Erdoğan, hediyeyi gönderirken Başkan Bush’a, ‘hiç merak etmeyin, hokkayla kalem yasanızın koyduğu sınırın altındadır. İçiniz rahat etsin’ demek istemekteydi.

KAYDA ALINMIŞ HEDİYE YOKSA...

Türk Başbakanı’nın ABD Başkanı’na hediyesini seçerken ve teslim ederken gösterdiği özen ile eşinin Moskova’da bir kuyumcudan gelen hediyeyi kabul edişindeki görüntü arasında izaha muhtaç bir çelişki vardır.

Aslında, yasalarda başbakanların kabul edecekleri hediyelere ilişkin sınırlamalar yok değildir. Örneğin, 3683 sayılı Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası’nın üçüncü maddesi, başbakanların yabancılardan asgari ücretin 10 katını (3.5 milyar) aşan hediyeleri kurumlarına teslim etmelerini öngörüyor.

Nitekim, Başbakan, konunun basına yansımasından sonra bu yönde hareket edeceğini açıklamıştır.

Bu arada, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in CHP’nin ‘geçen iki yıl içinde yabancılardan alınan hediyeler’ ile ilgili bir soru önergesine verdiği yanıttan ‘kayda alınmış bir hediye bulunmadığını’ öğreniyoruz.

Bu durumda, Başbakan’ın geçen iki yıl boyunca aldığı hediyelerin hepsinin değerinin (asgari ücret x 10) toplamının altında olduğunu kabul etmek durumundayız.

ETİK ÖLÇÜLERİN İÇSELLEŞTİRİLMESİ

Sorunun iki boyutu var. Birincisi, Türkiye’de yürürlükte olan etik yasalar son derece yetersiz, caydırıcılıktan yoksun ve etkili bir şekilde uygulanmıyor.

İkinci boyut daha önemli. Yasalar tek başına sorunu çözmeye yetmiyor. Önemli olan, bu etik ölçülerin yasalardan bağımsız bir şekilde Türkiye’nin siyasal kültüründe, toplumun ahlak kodlarında içselleştirilmiş olması.

Moskova’daki hediye skandalı da, bu çerçevede Türkiye’nin bütün katmanlarına yayılmış çok genel bir sorunu yüzümüze çarpan sembol bir olaydır.

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ın ordu ile iş yapan bir müteahhitten 150 bin dolar borç alması ya da eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil’in, kızının bir arkadaşının özel bir işi için maiyetindeki bir subaya telefon açmış olması, aynı sorunun farklı alanlarda ve değişik ölçülerde dışa yansımalarıdır.

ETİK YASASI İÇİN WIN-WIN STRATEJİSİ

Aslında haftalardır Türk kamuoyunu meşgul eden ve Moskova kazasıyla doruğa çıkan bu tartışmalar, Türkiye’nin geleceği için sevindirici bir sürecin başlangıcını da müjdeliyor.

Hatırlanacağı gibi, AB’nin 6 Ekim tarihli İlerleme Raporu’nda hükümete yolsuzluklarla mücadele alanında eleştiriler yöneltilirken, şu beklenti de kayda geçirilmişti:

‘Kamu görevlileri ve seçilmiş yetkililer için bir etik kodu (kurallar bütünü) geliştirilmelidir.’

Ve AKP hükümeti, istese de istemese de, Türkiye’deki etik ölçüleri AB standartlarına yükseltecek bir yasa tasarısını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla önümüzdeki dönemde TBMM’ye sevk etmek zorunda kalacaktır.

Başbakan Erdoğan, AB sürecinde Kıbrıs sorununda gösterdiği atak tutumu ve ‘win-win’ yaklaşımlarını etik reformundan herhalde esirgemeyecektir.
Yazarın Tüm Yazıları