AB’ye tam üyelik sürecinde sağlığın geleceği

TAM üyelik süreci, Türkiye’nin sağlık alanındaki ulusal mevzuatını AB standartlarına uyarlamasını; ama daha önemlisi sağlık göstergelerinde AB ortalamasını yakalayarak devasa bir dönüşümden geçmesini zorunlu kılıyor.

AB Komisyonu’nun Türkiye’de sağlığın durumuna bakışını ve bu alanda çizdiği yol haritasını, 6 Ekim tarihinde açıklanan A) İlerleme Raporu ve tam üyeliğin yol açacağı sonuçları konu alan B) Etki Raporu’nda buluyoruz.

İsterseniz AB’nin bu raporlara yansıyan bakışını Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ ile birlikte gözden geçirelim.

Söz konusu raporlarda şu genel saptamalar yer alıyor:

Türkiye’de nüfusun sağlık durumu, AB ortalamasının oldukça altındadır ve bu durumu iyileştirmeye yönelik önlemler alınmalıdır. Nüfusun sağlık durumundaki farklılıklar, sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizlikler, kaynakların etkin kullanılmayışı ve hizmetlerin iyi yönetilmeyişi, bu sektördeki başlıca problemler olmaya devam etmektedir. (İlerleme Raporu)

Türkiye’nin ülke nüfusunun sağlık koşullarını iyileştirmek, etkili bir halk sağlığı sistemini oturtabilmek için daha fazla eğitimli insan kaynağına ve ekonomik kaynağa ihtiyacı vardır. Ülkenin temel sağlık göstergeleri, AB ortalamalarının epeyce altındadır. (Etki Raporu)

BAKAN: AB’NİN SAPTAMALARI OBJEKTİF

Sağlık Bakanı Prof. Akdağ, ‘Doğru, haklılar. Bunlar çok objektif saptamalar’ diye söze girerek şu çarpıcı örnekleri veriyor:

‘Bebek ölümlerini ele alalım. Bizde bebek ölümleri 2003 araştırması itibarıyla binde 28’dir. AB ülkelerindeki ortalama binde 5 dolayındadır. AB’de ortalama 400 kişiye bir doktor düşüyor. Bizde bu oran yaklaşık 800 kişiye bir doktor düzeyindedir. AB’den vazgeçtim, bu alanda Moldova’dan, Gürcistan’dan bile gerideyiz. Dünya Sağlık Örgütü’nün 52 ülkeyi kapsayan geniş Avrupa bölgesinde sonuncu ülkeyiz. Biz muhakkak önümüzdeki dönemde yeni tıp fakülteleri açarak, hekim sayısını artırarak, bu oranı aşağı çekmeye mecburuz.’

Prof. Akdağ, ayrıca, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hizmete erişiminin önünü açacağını, genel sağlık sigortasının bu açıdan önemli bir işlev göreceğini, yoksulların erişimi için primlerinin devlet tarafından ödeneceğini söylüyor.

SİGARA TİRYAKİLERİNİN HAYATI ZORLAŞACAK

Etki Raporu, şu ifadelerle, AB’nin Türkiye’deki sigara tüketimini ülkenin en önemli sağlık sorunlarından biri olarak gördüğünü gösteriyor:

‘Halk sağlığına ilişkin olarak AB tütün ürünleri direktifinin iç mevzuata aktarımı hızlandırılmalıdır. Tütün kullanımından kaynaklanan kanserler ve diğer sağlık risklerinin azaltılabilmesi için AB müktesebatının Türk mevzuatına aktarılması ve etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir.’

Prof. Akdağ, sigara konusunda şunları söylüyor:

‘Tütünle ilgili olarak uyumda hemen hemen sona geldik. Aslında mevzuatımızda çok ciddi bir eksik yok. Bu konuda hazırlanan eylem planı 2006 yılında uygulamaya girecek. İddialı bir iletişim kampanyası yürüteceğiz. Özellikle televizyonlardan yararlanacağız, çocukları TV üzerinden yakalayacağız. Ayrıca, sigara paketlerine AB ülkelerinde olduğu gibi sigaranın zararlarını anlatan uyarıcı ifadeler konulacak.’

YORUM: Anlaşılıyor ki, Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinde sağlık başlığını kapatabilmesi için sigarayla mücadelede çok etkili bir performans sergilemesi olmazsa olmaz bir koşul.

AB sürecinin ilerlemesi ve getirilecek katı kurallarla birlikte, sigara tiryakilerinin eski alışkanlıklarını sürdürmede zorlanacaklarını ve ciddi bir caydırıcılıkla karşılaşacaklarını şimdiden söyleyebiliriz.

KAN, DOKU VE HÜCRE NAKLİNDE AB STANDARTLARI

İlerleme Raporu’ndaki önemli bir beklentiyi, bulaşıcı hastalıkların gözetimi ve kontrolü alanındaki yetersizlikler oluşturuyor.

Bakan, bu konuda şöyle konuşuyor:

‘Bulaşıcı hastalıklar zorlanacağımız bir konu değil. Hazırladığımız yeni teşkilat yasası ile Hıfzıssıhha’nın altında bir Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi oluşturacağız, ayrıca bölge merkezleri kuracağız. Bizden istenen, bu alanda iyi bir kayıt sistemi ve bulaşıcı hastalık çıkınca takibin düzenli yapılması. Bir de bu konuda erken uyarı sistemine ihtiyaç var. Yani bir yerde enfeksiyon çıktığı zaman mekanizmalar düğmeye basmışçasına devreye girmeli ve üstten birilerinin talimatına ihtiyaç duyulmamalı. Bu sistemi 2005 içinde kuracağımızı düşünüyorum.’

AB, her iki raporda da ‘Kan, doku ve hücre konusunda AB mevzuatına uyum sağlanması’ beklentisini kayda geçiriyor.

Prof. Akdağ, ‘Bunlar, kanuna gerek duymadan yönetmeliklerle halledebileceğimiz konular. Bir biyo-bank yönetmeliği hazırlanmış bulunuyor. Organ ve diğer dokuların saklanması ve naklinde, ayrıca kan konusunda mevzuatımızda biraz eksiğimiz var. Kan merkezlerimizin AB mevzuatına uyumlu hale gelmesi gerekiyor. Bunun için biraz kaynak da gerekiyor. Ancak bunlarla ilgili mevzuatın tümünü 2005 içinde bitirebileceğiz’ diye konuşuyor.

SAĞLIK BAŞLIĞI 2011’DEN ÖNCE KAPANAMAZ

Bakan, sağlık alanında ulusal mevzuatın AB müktesebatına uyarlanmasında ciddi bir sorun beklemiyor ve ‘Muhtemelen bir yıl içinde mevzuatta uyumu yakalarız’ diye konuşuyor.

Prof. Akdağ’a göre, sorun daha çok uygulama alanında karşımıza çıkacak:

‘Önemli olan mevzuat değil, uygulama. Sağlık alanındaki göstergelerde AB ortalamalarını yakalayabilmemiz için önemli bir süreye ihtiyaç duyacağımız ortada. Müzakereler başladığında sağlık başlığını hemen açabiliriz, ancak bu başlığın uygulama alanında kapatılabilmesi için ben 5 yılın uygun bir zaman dilimi olacağını düşünüyorum.’

Bakanın sözlerinden, sağlık başlığı 2006 yılında AB ile müzakereye açıldığında, kapatılabilmesinin en erken 2011 yılını bulacağı anlaşılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları