Dışkı içinde yaşamak

BELEDİYELERİN en temel görevlerinden biri, evsel atıkların kanalizasyon sistemiyle çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek bir şekilde ortadan kaldırılmasıdır.

İnsan ve çevreye dönük tehlikelerin önlenebilmesi için kanalizasyon sisteminde toplanan atıkların belli bir arıtma işlemine tabi tutulduktan sonra doğaya bırakılması gerekiyor.

Atıkların bu işlemden geçirilmesini önemli bir uygarlık ölçütü olarak sayabiliriz.

Avrupa Birliği de çevreyle ilgili müktesebatında atıklarla ilgili olarak çok katı kurallar getiriyor.

Bu genel çerçeve içinde ülkeleri A) atıklarını arıtanlar ve B) atıklarını arıtmayanlar diye iki kategoriye ayırabiliriz.

Bu sınıflandırmayı yaptıktan sonra şimdi Türkiye’nin hangi kategoriye girdiği sorusuna yanıt arayabiliriz.

NÜFUSUN YÜZDE 55’İNDE ARITMA BULUNMUYOR

Çevre Bakanı Osman Pepe’nin verdiği bilgiye göre, 2005 yılı başında Türkiye’de toplam 3 bin 280 belediyenin ancak 225’inde arıtma sistemi bulunuyor.

Nüfusu esas alan bir hesaplama yapıldığında da nüfusun yaklaşık yüzde 45’inin (yaklaşık 32.4 milyon) arıtma sistemi olan belediyelerde yaşadığı ortaya çıkıyor.

Nüfusun kalan yüzde 55’inin (yaklaşık 39.6 milyon) yaşadığı yerleşim birimlerinde ise kanalizasyon, herhangi bir arıtma sistemi içinden geçmeden doğrudan doğaya bırakılıyor.

Doğaya, yani denize, göllere, nehirlere ve derelere.

KARADENİZ’DE ARITMALI TEK BİR KENT YOK

Arıtma tesisi olan belediyeler daha çok İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa ve Gaziantep gibi Türkiye’nin gelişmiş kentlerinde bulunuyor.

Arıtma tesisi olan ilçe belediyeleri ise çoğunluk turizme açık olan Türkiye’nin batı ve güney sahillerindeki yerleşim merkezleri.

Türkiye’deki büyükşehir belediyelerinin çoğunluğunda arıtma tesisi yok.

Bunlar arasında Trabzon, Konya, Erzurum, Kırklareli, Tekirdağ, Balıkesir ve Muğla’yı örnek olarak verebiliriz.

Kendisi de Karadenizli olan Çevre Bakanı Pepe, ‘Maalesef Karadeniz’de arıtma tesisi olan tek bir şehrimiz yok. Bir tek Samsun’da yapımı sürmekte olan bir tesis var. Yakında açacağız. Zonguldak için de kredi görüşmeleri sürüyor’ diyor.

Pepe, şöyle devam ediyor:

‘Güney’de durum daha iyi. Antalya’dan ileri doğru geçin, ilçelerin bile arıtma tesisi var. Ama Türkiye’deki belediyelerin yüzde 55’i evsel atıkları ya Karadeniz’e, ya Akdeniz’e, ya Ege’ye, Ceyhan’a, Seyhan’a, Fırat’a, Dicle’ye akıtıyor.’

Çevre Bakanı, göllerin durumunun da ‘vahim’ olduğuna dikkat çekiyor:

‘Ben size sadece Tuz Gölü’nü örnek vereyim. Çevredeki belediyelerin çoğu atıklarını bu göle bırakıyorlar. Türkiye’nin tuz rezervlerinin ne kadarı Tuz Gölü’nde... Tuz Gölü bu durumda olduktan sonra, siz bana başka hangi gölü soracaksınız ki...’

AB, ATIK YÖNETİMİ İÇİN ÇABA BEKLİYOR

Evsel atıkların arıtma sistemlerinde temizlenmesi, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecinde çevre başlığında en çok baş ağrıtan konulardan biri olacak.

AB Komisyonu’nun 6 Ekim 2004 tarihli İlerleme Raporu’nda Türkiye’deki atık yönetimi alanında oldukça eleştirisel ifadeler yer alıyor.

Raporda atıklarla ilgili AB müktesebatının Türk iç hukukuna aktarılmasının ‘düşük seviyede’ kaldığı belirtilerek, ‘Bu alanda uygulamadaki zayıflık hálá en büyük endişe konusudur’ deniliyor.

AB Komisyonu, atık yönetimi alanında Türkiye’nin bir ulusal strateji oluşturması çağrısında bulunuyor.

AB’ye tam üyelik sürecinin getireceği en önemli kazanımlardan biri, atıkların arıtılması alanında Türkiye’yi belli bir disiplinin içine sokacak olmasıdır.

NOT: Bu yazı sadece evsel atıkları konu almaktadır. Evsel atıklara kıyasla çok daha vahim bir durum gösteren sanayi atıklarını ayrı bir yazıda ele alacağız. S.E.
Yazarın Tüm Yazıları