Türkiye’nin 2005 AB takvimi

TÜRKİYE ile AB arasındaki katılım müzakereleri, Kıbrıs sorunundan kaynaklanan bir kaza yaşanmadığı takdirde Hükümetlerarası Konferans’ın toplanmasıyla 3 Ekim 2005 tarihinde resmen başlayacaktır.

Bu hedef tarih ışığında Türkiye’nin önündeki dokuz aylık süreyi nasıl geçireceği sorusu önem kazanıyor. Bu süre içinde yapılacak çalışmalar Türkiye’nin 2005 yılındaki iç gündemini de yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin 2005 yılı AB takvimindeki aşamalarını şöyle özetleyebiliriz:

BAŞMÜZAKERECİ TAYİNİ VE YAPILANMA

AKP hükümetinin atması gereken ilk adım, kendi içinde ve bürokraside AB ile müzakere sürecinin gereklerine yanıt verecek bir yapılanmaya gitmek olacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın öncelikle bir model üzerinde karar vermesi gerekiyor. Dışişleri Bakanları düzeyindeki Hükümetlerarası Konferans’ta Türkiye’yi temsil edeceği için Abdullah Gül’ün ‘Başmüzakereci’ unvanını alması muhtemeldir. Ancak Gül’ün Dışişleri Bakanı olarak AB dosyalarına ayıracak yeterli zamanı bulabilmesi zordur. Bu durumda sorumluluğu üstlenecek bir ‘AB Şefi’nin atanması gerekiyor. Kritik bir karar, şefin bir bakan mı, yoksa bürokrat mı olacağı sorusunda beliriyor. Bir bakanın tercih edilmesi, bütün bürokratik birimler üzerinde otorite icra edilebilmesini kolaylaştıracaktır. Ayrıca, karar alma mekanizmasının rahat işleyebilmesi için yetki alanlarını tanımlayacak bir ‘Eşgüdüm Yasası’nın çıkartılması şart.

KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİ

Hükümet bu kararları alırken, AB Komisyonu, mart ya da nisan ayında Türkiye ile ilgili yeni ‘Katılım Ortaklığı Belgesi’ni açıklayacaktır. Bu belge, AB gözüyle katılım süreci içinde Türkiye’nin izlemesi istenen yol haritasını çizecektir. AB’nin yeni dönemde özellikle siyasi reformlar alanındaki beklentileri bu belgede tanımlanacaktır. Bu çerçevede demokratikleşmenin derinleştirilmesi, yolsuzluklarla mücadele, yargı reformu gibi başlıkların belgede önemli bir yer tutması beklenebilir. Türkiye de katılım ortaklığı belgesi ışığında yeni ‘Ulusal Programı’nı hazırlayarak, AB karşısında kendisini belli taahhütlere bağlayacaktır.

MÜZAKERE ÇERÇEVESİ BELGESİ

Daha önemli olan ikinci bir belge, AB Komisyonu’nun hazırlayacağı ve AB Konseyi’nin siyasi onayından geçecek olan ‘Müzakere Çerçevesi’dir. Bu belgenin büyük ölçüde İngiltere’nin AB dönem başkanlığını üstleneceği temmuz ayından sonra şekillenmesi bekleniyor. Müzakere başlıklarının hangi gruplar içinde toplanacağı, ayrıca başlıkların açılması ve kapatılması için gerekli eşiklerle ilgili ana ilkeler muhtemelen bu belgede tanımlanacaktır. Türkiye’nin başını ağrıtan kalıcı sınırlamalar gibi dikenli konuların ana esasları da muhtemelen bu belgede netleşecektir. Çerçeve, AB’nin Türkiye karşısında nasıl bir müzakere rejimi ve disiplini içinde hareket edeceğini ortaya koyacak, bir anlamda AB’nin ilk ciddi pazarlık pozisyonunu oluşturacaktır.

İLERLEME RAPORU

AB, bir yandan da Türkiye’de insan hakları, azınlıklar, ifade özgürlüğü gibi alanlarda pürüzlü gördüğü konularda sağlanan gelişmeleri yakın bir şekilde izlemeye devam edecektir. Bu izleme faaliyeti, siyasi konular dışında toplam 31 müzakere başlığının her birinin alanına giren gelişmeleri de içerecektir. AB, bu izlemenin sonuçlarını önümüzdeki sonbaharda yeni bir ‘İlerleme Raporu’ ile açıklayacaktır.

ORTAKLIK ANLAŞMASI PROTOKOLÜ

Bütün bu alanlarda görüşmeler yürütülürken, Kıbrıs 3 Ekim tarihine kadar Türkiye’nin AB gündemindeki en önemli konularından biri olmayı sürdürecektir. Türkiye, 3 Ekim tarihi öncesinde 1963 tarihli Ankara Antlaşması’nın yeni 10 AB üyesine teşmil edilmesine ilişkin protokolü de AB Komisyonu ile müzakere etme ve bunu imzalama taahhüdünün gereğini yerine getirecektir. Türkiye, buna paralel bir şekilde Kıbrıs sorununu 3 Ekim öncesi bir pürüz olmaktan çıkartmak için bu sorun üzerinde yoğun bir diplomatik seferberlik gerçekleştirmek durumundadır. Kıbrıs’la yatıp, yine Kıbrıs’la kalkacağımız bir 2005’e hazır olalım.
Yazarın Tüm Yazıları