Tarama süreci belirsizliği

GEÇEN pazar günü yayımlanan ve ‘AB Kararında Düşündürücü Unsurlar’ başlığını taşıyan yazımızda, AB ile yürütülecek ‘tarama süreci’nin tam üyelik müzakerelerinin açılacağı 3 Ekim 2005 tarihinin sonrasına kaldığını yazmıştık.

Yazımızda, yaklaşık 6 ay süren taramanın 3 Ekim sonrasına sarkmasının, müzakerelerin ana konusunu oluşturan başlıklara geçilmesini geciktireceğini, bu durumda en iyimser tahminle başlıklara ancak 2006 Nisan ayında geçilebileceğini belirtmiştik.

Gelgelelim, AB Komisyonu’nun Portekizli yeni Başkanı Jose Manuel Barroso, geçen salı günü yaptığı bir açıklamada, tarama sürecinin 2005’in başında başlayıp, 3 Ekim tarihine kadar bitirilebileceğini söyledi.

Bu açıklama, pazar günkü değerlendirmemizi tartışmalı bir hale getirdiği için okurlarımız karşısında konuya açıklık getirmemiz gerekiyor.

AB’NİN TAVSİYE KARARI NE DİYOR?

Tahminimizin en önemli dayanaklarından birini, AB Komisyonu’nun 6 Ekim tarihinde açıklamış olduğu tavsiye kararında yer alan ifadeler oluşturuyor.

Barrosso’dan önceki komisyonun hazırladığı tavsiye kararının 7. sayfasının 5. paragrafı şu cümleyle başlıyor:

‘Müzakerelerin resmen başlamasından sonra, Komisyon, müzakerelerde ortaya çıkabilecek konular hakkında bir ön fikir edinmek amacıyla, müktesebatın kapsamlı olarak incelenmesini içeren tarama (screening) sürecini başlatacaktır.’

Yazıyı kaleme almadan önce bu dosyayı bilen Türk yetkilileri ile de görüşmüş ve AB’nin 6 Ekim tarihli kararında değişikliğe gideceği yolunda herhangi bir işaretin bulunmadığını tespit etmiştik.

Barroso’nun açıklamasının AB Komisyonu’nun önemli bir kesimi açısından da bir sürpriz oluşturduğu anlaşılıyor.

Brüksel’den aldığımız bilgiler, henüz Komisyon’un bu yönde alınmış resmi bir kararının bulunmadığını gösteriyor.

HÜKÜMETLERİN YEŞİL IŞIĞI GEREKİYOR

Belli ki, Türkiye’nin tam üyeliğine sıcak bir destek veren Barroso, bir iyi niyet jesti olarak sürecin hızlandırılabilmesi için taramanın öne alınmasını arzuluyor.

Ancak, Barroso’nun bu eğiliminin kesinleşebilmesi için iki önemli aşamadan geçilmesi şart. Önce Komisyon’un 25 komiseri kendi aralarında bir mutabakata varacaklar, ardından üye devletlerin eğilimleri de dikkate alınacak.

Her halükárda, AB’nin en azından Dışişleri Bakanları Konseyi düzeyinde siyasi bir kararla Komisyon’a yetki vermesi gerekli gözüküyor. Yani, Kıbrıslı Rumların da ‘evet’ demesi gerekecek.

AB’nin uygulamasında tarama süreci, tam üyelik müzakerelerinin bir parçası olarak görülüyor.

Ancak AB, son genişleme dalgasında bazı sınırlı istisnalar getirdi ve süratli hareket etmek istediği bazı ülkeler için (örneğin Slovakya) taramayı katılım müzakerelerinin öncesine aldı.

ÖNE ALINIRSA TÜRKİYE RAHATLAR

Tarama sürecinin ilk iki ayı genellikle AB Komisyonu’nun, tam üye adayına kendisini anlattığı bir monolog şeklinde geçiyor. Bu bölüme Türkiye ve Hırvatistan’ın birlikte katılacakları anlaşılıyor.

İkinci aşamada ise tam üye adayının mevzuatı AB müktesebatı ışığında gözden geçiriliyor ve AB’ye uyum için hangi alanda ne yapılması gerektiği tespit ediliyor.

Müzakere başlıklarının açılmasına ancak tarama sürecinde bu fotoğraf çekildikten sonra geçilebiliyor. Türkiye ile müzakerelerde hangi kolay başlıklarla yola çıkılacağı, hangi zor başlıkların sonraya bırakılacağı taramadan sonra belli olacak.

Aslında 1999 yılından bu yana taramaya benzer bir karşılıklı mevzuat çalışması, AB Komisyonu ile Türkiye arasında yapılmış bulunuyor. ‘Yakın inceleme’ (scrutiny) olarak adlandırılan bu çalışmanın tarama sürecini kısaltacağı şimdiden söylenebilir.

Tam üyelik sürecinde zaman kaybedilmemesi açısından taramanın öne alınması kuşkusuz Türkiye açısından rahatlatıcı bir gelişme olacaktır.

(SON DAKİKA: Bu yazı geçildikten sonra dün gece Brüksel’den gelen bir habere göre; bazı AB üyelerinin girişimleri sonucu, taramanın 3 Ekim sonrasına bırakılması büyük ölçüde kesinleşti.)
Yazarın Tüm Yazıları