120 yıl gerçek mi efsane mi?

İster dinsel kaynaklara, ister bilimsel verilere dayandırılsın, ‘daha uzun yaşamak, genç ve geç yaşlanmak,’ kısacası ‘Sultan Süleyman olmak’ hepimizin aklının bir köşesinde vardır.

Kanıtlanmış en uzun insan yaşamının 118 yıl olarak belirlenmesi, memelilerde (biyolojik olarak insan da memeli bir canlıdır) ortalama yaşamın kemik oluşumunun beş katı civarında olması, genetik, biyoteknolojik, hücresel ve anatomik verilerin insan bedeninin 120 yıl civarında bir yaşama göre planlandığını düşündürmesi 120 yıla yakın bir ortalama yaşam süresi fikrinin destekleridir.

Bizim düşüncemiz insan bedeninin 100 yılın üzerinde bir süreci zaten hak ettiği ve bedenin buna göre şekillendiğidir. Araya giren hastalıkların, şanssızlıkların, hataların hakkımız olan süreyi kısalttığına inanıyoruz. Elde edilen başarı aslında kaybedilenin geri kazanımıdır! Eğer bulaşıcı ve salgın hastalıklar ile mücadeledeki bu başarı kanser, şeker hastalığı, hipertansiyon, koroner kalp hastalığı ve genetik hastalıklarda da gösterilebilirsek. Refah ve bilgi toplumu olma sürecini yaygınlaştırarak sürebilirsek. Ve tabii ki şansımız da bize yardım ederse 120 yıllık bir yaşam beklentisi için ortak cevabımız: Neden olmasın? Tevrat’ta da benzer rakamdan söz edilmesi gerçekten ilginç!

GENÇ YAŞLILAR ÇOĞALIYOR

Çevrenizdeki insanlara dikkatle bakın! 70’li yaşlarını çoktan aşmış teyzeniz, 65’inci doğum gününü bir yıl önce bitiren ağabeyiniz veya bir hafta önce 60’lı yaşlara ilk adımlarını atan eşiniz, size hiç yaşlı geliyor mu? Görmesi, duyması, yürümesi zorlaşmış, 50 yıl öncesinin ‘işi bitmiş’ ihtiyarını hiç anımsatıyor mu?

Son 50 yılda formunu koruyarak yaşlananların sayısındaki hızlı artışın arkasında modern tıbbın, eğitim ve ekonomik refahın ortak başarısı var. Bu genç ve sağlıklı yaşlılar bilgi destekli ekonominin yarattığı refah ve ekonomi destekli modern tıbbın ortak ürünleridir.

Bu müthiş üçlünün son yüzyılda antibiyotikler, aşılar, bağışıklık ve genetik bilimindeki şaşırtıcı buluşları ile bize kazandırdığı 30 yıla daha kaç yıl ekleyeceklerini de bilmiyoruz. Ensülinin bulunması, kan basıncını ve kolesterol seviyelerini düşüren ilaçların bilinçli kullanılması, beslenmenin, egzersiz, uyku ve daha az stresin yaşam uzatıcı etkilerinin anlaşılması da bu üçlünün ortak başarılarıdır. Önümüzdeki günler AIDS’le, kanserle savaşta, genetik ve biyoteknolojide sizi de bizi de şaşırtacak iyi ve güzel haberlerle dolu.

RUHUN DARASI OLABİLİR Mİ?

‘Ruhun kaç gram olduğu’, ‘Ruhun darası artıyor mu?’ sorularını şimdi daha sık sormanızın nedeni de ortalama yaşam sürenizdeki bu hızlı artıştır. Bedeni yaşlanan ama ruhu bir türlü ihtiyarlamayan(!) insanların sayısı arttıkça ruh ve beden ilişkisi daha çok ilgi çekiyor. Bedeni sağlıklı ve formda yaşlandırmayı başaran ortak akıl, haklı olarak ‘ruhun durumuna’ takılıp kalıyor. Uzun zamandır unuttuğu o sessiz gücün önemini yeniden keşfediyor.

Daha uzun yaşıyor, eskiye oranla sağlıklı ve formda yaşlanıyoruz. Her 25 yıl bedenimize neredeyse 4 yıl daha uzun yaşam olanağı veriyor. Her şeyi toplanıp bölünebilir veya çarpılıp çıkarılabilince, bilimsel kabul eden yaklaşım konu ruhun yaşına, ağırlığına ya da boyuna bosuna geldi mi çaresiz kalıyor. Başarımız sadece ‘ruhun kaç gram olduğunu’ tahmin etmekle sınırlanıyor.

RUHUNUZA SAHİP ÇIKIN!

Ruhunuzun yaşını, ağırlığını, enini, boyunu ve onda neler olup bittiğini merak etmekte haklısınız. Ruhunuz bedeninize ağır veya hafif gelirse, bedeninizin önünde ya da arkasında kalırsa kısacası ruh-beden ilişkisi bozulursa telafisi güç sorunlar yaşarsınız. Ruh ve bedenin o mükemmel ilişkisi bir kez bozuldu mu işiniz zordur. Bedensel yaşlanmada elde ettiğiniz başarının yerini başarısızlıklar, yeni hastalıklar, yeni sorunlar alıverir hemen! Depresyon, panik bozukluklar, akut ya da süreğen stres problemleri bunlardan sadece bazılarıdır...

Hayatınızın büyük bir bölümünü yaşlı biri olarak geçirdiğiniz süre uzadığında yaşlı bedeninizin ruhuna daha çok ihtiyaç duyduğundan kuşku duymayın. Sadece bedensel değil ruhsal yaşlanmanızın da iyi bir izleyicisi olun. Ruhunuzla bedeninizi uyumlu ve keyifli birer dost gibi bütün olarak bir arada tutun. Ruh ve beden işbirliği mükemmel, ruhu ve bedeni içiçe yaşayan bir hayatın daha mutlu bir hayat olduğundan emin olun.

Bir öneri

RUHUNUZ ASLA YAŞLANMAZ


Yaşlanan tarafınız sadece bedeninizdir. Kaslarınız, kemikleriniz, kulaklarınız veya gözlerinizdir. Ruhunuz siz isterseniz hiçbir zaman yaşlanmaz! Eğer sadece bedensel yaşlanmaya odaklanır, bedeninizi izler ve gözlerseniz... Sadece bedeninize egzersiz yaptırır bedeninizi beslerseniz, görevinizi eksik yaparsınız. Ruhunuzu hazlarla, keyiflerle beslemeli, duygusal egzersizlerle olabildiğine güçlendirmelisiniz. Bedeniniz ve ruhunuzun ayrılmaz bir bütün olarak büyümesine olanak vermelisiniz. Ruhunuzun yeni heyecanlara, kahkahalar ve ağlamalara, ayrılmalara ve kavuşmalarada ihtiyacı olduğunu unutmayın. Ruhun bedenle ilişkisi uzadıkça ruh olgunlaşmakta, fazlalıklarından kurtulup arınmakta, köşelerini kaybedip yalınlaşmaktadır. Ruh yaşlandıkça farkındalıklarını arttırmakta ve daha çok kendi olmaktadır. Yaşam süresinin uzaması ruhu ağırlaştırmaz daha iyi hafifletir. Yeter ki ruh bedenin gerisinde kalmasın, beden ve ruh birbirinden kopmasın...

Bir uyarı

Aşağıdaki özelliklerden iki veya daha fazlasına sahipseniz siz de fazla kilolu ya da şişman bir aday olabilirsiniz.

Şişman anne, baba, kardeş

Troid bezi tembelliği

Çocukluk çağında şişmanlık öyküsü

Menopoza girmek

Sigarayı bırakmak

Yeni evlenmiş olmak

Çok doğum yapmak

Gece yeme alışkanlığı

Yetersiz fiziksel aktivite

Düşük metabolik hız

Kahvaltı yapmamak

Öğün atlama alışkanlığı

Not alın

FAZLA KİLOLAR KADINLARI DAHA ÇOK ÜZÜYOR!


Kilo fazlalığı ve şişmanlık sorunu kadınları daha çok üzüyor. ‘Kadınlara özel’ kilo fazlalığı ile ilişkili sorunlardan en önemlilerini not alabilirsiniz.

Şişmanlık hamilelik sürecinde daha fazla sorun oluşturmakta ve hamilelik sorunlarını arttırmaktadır.

Şişman kadınlarda adet kanaması düzensizlikleri, vücuttaki tüy miktarında artma ve depresyon daha yoğun görülmektedir. Hamilelikle ilgili oluşan kilo fazlalığının hem anne hem de bebek için ileride bazı hastalıkların oluşumu riskini getirdiği bilinmektedir.

Şişman kadınların önemli bir kısmında, gebelik ile ilişkili şeker sorunu olarak bilinen gestasyonel diyabet daha sık görülmektedir.

Şişman hamilelerde doğum daha zordur ve çoğu kez sezaryene müracaat edilmektedir.

NASIL YAŞIYORLAR?

BURHAN DOĞANÇAY (Ressam)

75 yaşındayım. Boyum 1.75 m, kilom 70. Ayda 2 defa kırmızı et, haftada 1 gün tavuk göğsü yiyorum. 15 senedir yumurtanın sarısını hiç yemedim. Sakatat da hiç yemem. Evde şeker ve tuz bulunmaz. Günde en fazla 1 dilim beyaz ekmek yerim. Haftada 5 akşam 2 kadeh kırmızı şarap, günde bir fincan kafeinsiz kahve içiyorum. 15 sene önce günde iki paket sigara içerdim tamamen bıraktım. Günde 6-7 ayrı vitamin hapı alıyorum. (C, B, B12, E) Her akşam 11-12 gibi yatar, sabah 8 gibi kalkarım. Düzenli olarak yürüyüş yapıyorum. Her gün Cihangir-Beyazıt arasındaki mesafeyi gidip dönüyorum. Amerika’dayken çok stresli ve zor günler geçirdim ama şu anda hayatımda hiç stres yok. Irsi bir rahatsızlığımız da bulunmaz. 2 sene önce by-pass ameliyatı oldum. Şu anda her gün 2 tane kalp ilacı alıyorum.

PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU

Sayın Burhan Doğançay’ın beslenme alışkanlıklarına ekleyecek pek fazla bir şey yok. Aldığı vitamin ve mineral tabletlerinin yapılarını ve dozlarını çok bilmiyorum ama antioksidan etkili olanlarına öncelik vermesini tavsiye ediyorum. Günde 100 ünite kadar E vitamini, 1000 mg C vitamini, 20 mg çinko ve 50 mikrogram Selenyum’un yeterli olacağı kanaatindeyim. Kalp-damar hastalığı riski nedeniyle düzenli olarak Omega-3 kaynağı besinler tüketmesini (balık, ceviz, fındık, semizotu, ketentohumu) ve mümkünse kaliteli-güvenli Omega-3 desteklerinden (EPA+DHA) yararlanmasını tavsiye ederim. Faydalı ve zararlı kolesterol düzeylerini dikkatle izlemesini, zararlı-LDL kolesterol düzeylerini %80 mg gibi değerler civarında tutmasını hatırlatıyorum. LDL kolesterolünü mümkünse 100 mg’nin üstüne çıkarmamaya gayret etmelidir. Asprinin kanı inceltici ve kalp krizlerinden koruyucu yararlarından da faydalanmayı unutmadığını umuyorum. Düzenli yürüyüşlerine, stresi az yaşam tarzına hep özen göstersin. Olağanüstü yetenekleri olduğu kusursuz sanatçımıza sağlıklı ve keyifli bir yaşam diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları