Oramiral sanık sandalyesinde peki diğerleri nerede?

SAVCI Ömer Süha Aldan, Neşter-2 yolsuzluk soruşturmasını yürütürken mensubu olduğu yargı camiası açısından rahatsız edici bir durumla karşılaştı.

Neşter-2 operasyonun hedef aldığı şüpheli şahısların hakim izniyle dinlenen telefon konuşmalarının kayıtlarına bazı Yargıtay üyeleriyle hakimler de takılıyordu.

Savcı, bu durumda ne yapmalıydı? İzinli dinleme faaliyetini sürdürüp, meslektaşl ve üstatlarının dinleme ağına düşmelerini izlemeye devam mı etmeliydi?

Yoksa, dinlemeye takılan yargı üyeleriyle ilgili ayrı bir izin mi almalıydı?

Bu takdirde Yargıtay üyeleri için şu yolu izlemesi gerekiyordu:

Savcı, Yargıtay Başkanı’na başvuracak, Başkan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nu toplayacak ve 9 üyeden oluşan kurul dosyayı inceleyip dinleme yapılıp yapılamayacağına karar verecekti.

Dinleme faaliyetinin kuruldan sızmaması gerekiyordu.

YARGITAY İLE TSK FARKI

Aldan,
hedef şahıslarla ilgili yasal izni yeterli görüp, ikinci yola gitmedi. Yargıtay üyeleri de dinleme ağına düşmeye devam ettiler.

Savcı, iddianamesini hazırlarken, 8 Yargıtay üyesinin yargılanması için Yargıtay Başkanlığı’na başvurdu. Yargıtay Başkanlık Kurulu, delillerin yasal yoldan elde edilmediğine kanaat getirerek, mensuplarının yargılanması talebini reddetti.

Dolaylı dinlemeyle elde edilen delillerin hukuki olup olmadığı konusunda yargı camiası içinde sürmekte olan tartışma, şu temel gerçeği değiştirmiyor:

Savcının suç işlediklerine kanaat getirdiği Yargıtay üyelerinin mahkemeye getirilerek yargılanmaları mümkün olmamıştır.

Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil’in haksız servet edinme, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma gibi iddialarla askeri mahkemeye verilmesi, kamu görevlilerinin yargılanmalarıyla ilgili sancılı tartışmayı yeniden alevlendirmiş bulunuyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir eski kuvvet komutanını soruşturup, ardından sanık sandalyesine oturtması kamuoyunda genellikle övgü topluyor.

KAMU GÖREVLİLERİNE KORUYUCU ZIRH

Sorunun özünde Türkiye’de kamu görevlilerinin soruşturulup yargılanmalarının son derece karmaşık ve dolambaçlı usullere bağlanmış olması geliyor.

Bu usüller kamu görevlilerinin yargılanmalarını neredeyse imkansızlaştırıyor, sıkça adaletin tecelli etmesini geciktiriyor.

Kamuoyu tarafından artık ‘dokunulmazlık’ gibi algılanmaya başlanan bu koruyucu bürokratik zırhların makul ölçülere indirilmesi yolsuzlukla mücadele alanında büyük bir sıçramayı beraberinde getirecektir.

Mesele yalnızca devlet memurlarıyla sınırlı değildir. Milletvekillerimiz de mutlak dokunulmazlıktan yararlanmaya devam ediyorlar. Bu konuda kamuoyuna iddialı vaatlerde bulunarak seçilen AKP hükümeti, gerek dokunulmazlıkların kaldırılması, gerek kamu görevlileriyle ilgili yargılama usullerinin basitleştirilmesi alanında şu ana kadar hiçbir somut adım atmış değildir.

Ama bu konuda ateşli nutuklar dinlemeye devam ediyoruz.

BAŞBAKAN’IN FEZLEKESİ ERTELENİRKEN

Geçen salı günü Oramiral Erdil’le ilgili haberler gazetelerin birinci sayfa manşetlerini işgal ederken, çok önemli bir gelişme kamuoyunun dikkatinden kaçtı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, AKP Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil ve CHP Kocaeli Milletvekili Sefa Sirmen’e ait dokunulmazlık dosyaları TBMM Genel Kurulu’nda okunarak, yasama döneminin sonuna kadar ertelendi.

Önceki gün AKP ve CHP’den toplam 6 milletvekilinin dokunulmazlık dosyaları da yine aynı yöntemle milletvekillerinin biteceği tarihe kadar ertelendi.

Bir kuvvet komutanının iddianamesinin kamuoyuna intikal ettiği sırada başbakan, bakanlar ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bir sonraki seçime kadar ertelenmesindeki çelişkide düşündürücü bir şeyler yok mudur?
Yazarın Tüm Yazıları